440- BİAT بيعة : Bağlılığını, itimadını bildirmek. Birisinin hakemliğini veya hükümdarlığını kabul etmek. El tutarak bağlılığını alenen izhar etmek. *Rey vermek. Bu biat ile devlet idaresi, biat edilenlere emanet edilmiş oluyor. (Bak: Emanet, Ulu-l Emr)

Birkaç atıf notu:

-Ebubekir’e (R.A.) biat, bak: 738.p.

-Hz. Osman’ın (R.A.) hilafeti, bak: 2938.p.

-Hz. Ali’nin (R.A.) hilafeti, bak: 212.p.sonu

-Hasan’a (R.A.) biat, bak: 1193.p.

-Hüseyin’e (R.A.) biat, bak: 1425.p.

Biat, Asar-ı Bediiye nam eserde. «Meşrutiyetin riyasetine lâzım ve biatın mânâsı olan teveccüh-ü umumiyeyi kazanmak» (A.B. 375) şeklinde ifade edilir.

Evet, asrımızda biatın şekli, intihab-ı meb’usan şekline yani seçim sistemine geçmiş ve meşrutiyet devrinde tatbik edilmiştir.

441- Devlet reisi seçimi ile alâkalı bir hadiste mealen şöyle buyurulur:

«...İbn-i Ömer (R.A.) şöyle dedi: Babam vurulduğu zaman yanına geldim. Etrafında toplananlar kendisini senâ medip, “Allah seni hayırla mükâfatlandırsın” dediler. Hz. Ömer: “Ben hem ümidli, hem korkuluyum” dedi. Yanındakiler: “Bir kimseyi kendine halef tâyin et” dediler.

Hz. Ömer: “Muayyen bir zâtı kendime halef tâyin ederek hayatımda ve ölümümde işinizin mes’uliyetini mi yükleneyim? Ben bu hilafet işinden olan nasibimi ziyadesiz, noksansız hâcet mikdarı olmasını, ne kârlı, ne ziyanlı olmayarak başbaşa çıkmamı arzu etmişimdir. Eğer yerime bir halef tâyin etmekte re’yimi kullanırsam (aykırı bir iş yapmış olmam), çünki benden hayırlı olan Ebu Bekr yerine bir halef tayininde kendi re’yini kullanmıştır. Eğer halef tayininde re’yimi kullanmaz, işinizi sizlere bırakırsam, şüphesiz benden daha hayırlı olan Resulullah da (muayyen bir zâtı tasrih etmeyip) sizleri işinizle başbaşa bırakmıştır.” dedi.1

Abdullah: Babam, Resulullah’ı zikrettiği zaman onun da bir halef tayin etmemiş olduğu hakikatını anladım, dedi.» (S.M. ci: 6, sh:12-13) Buhari ci: 12’de, 2167. hadis de aynıdır.

Kadınların biat etmeleri meselesi ise; Kur’an (60:12) âyetinde ve S.B.M. 11. cild, 1746 numaralı hadiste geçer. (Bak: 2639.p.)

442- Biat ve imamet gibi idarî ve hukukî mesailde en mühim nokta, siyasî ihtilaflarla dahilî ve menfi mücadelelere kapı açmamaktır. Bunun için gereken müsbet hareketin en birinci şartı da, böyle ilmî ve hukukî meseleleri halk seviyesine indirip tarafgirane münakaşalara meydan vermeden, ülema arasında şer’î usule göre meşveret etmek ve hükümde rey-i cumhuru hâkim kılmaktır. Eğer mevcud şartlara göre böyle bir şûranın teşekkülü mümkün olmuyorsa, geniş dairede İslâm birliği ve şûrasının tahakkuku meselesi öncelik kazanır. Yani şartlarına uygun olarak ittihad-ı İslâmın tahakkukuna çalışmak gerektir. (Bak: İttihad-ı İslâm) (İbn-i Mâce, Kitab-ül Cihad, 41, 42, 43. babları biat hakkındadır.)

İmam tayin etmenin hükmü:

Dinimizde imamın (İslâm devlet reisinin) tayin edilmesi, bir farz-ı kifayedir. Bazıları biat akdini yaparak birisini seçince diğerlerinden bu farz sâkıt olur. (Bezdavi, sahife 186) Ehl-i Sünnet mezhebi, imam olmazsa fitne ve fesad ortalığı sarar diyerek imam tayininin gerekliliğini beyan etmiştir. (İbn-u Hacer, Fethül Bâri, 16, 146) İmam-ı Mâlik iyi veya fâcir, mutlaka bir imam olmalıdır, der. (İbn-ül Arabi, Ahkâm 4, 1722, T.T. ci:3, sh:83-87 ve S.B.M. 18, 53,648, 1242, 1243, 1244. hadisler biat hakkındadır.)

1Hz. Ömer kendi yerine muayyen bir zâtı halef tayin etmeyip, bu işi altı kişilik bir şûrâ meclisine havale etmiştir. Halef tayin etmekle, “hall ü akd erbabı” denilen büyük devlet adamlarının halef seçiminde bir zât üzerinde ittifak etmeleri ile halefliğin sahih olacağından âlimlerin ittifakı vardır. Devlet reisi seçimi işini, sayısı mahdud veya gayr-ı mahdud bir şûrâya havale edilmesinin câiz olduğunda da âlimlerin icmâı vardır. Yine böyle bu suretlerden biri ile devlet reisi seçiminin vâcib olduğunda ve bu vücubun aklî olmayıp şer’î olduğunda da âlimler ittifak etmişlerdir. Yalnız A’sam ile bazı Hâriciler, vâcib olmadığını iddia etmişlerdir. (Nevevî)

Yukarı Çık