1358- HUDUS حدوث : Yeniden meydana gelme, sonradan peyda olma. (Bak: Delil-i İmkânî)

Usul-üd din ve İlm-i Kelâm’ın dâhî ülemasının ve hükema-i İslâmiyenin gördükleri ve isbat ettikleri hudus ve imkân hakikatları için demişler ki:

“Madem âlemde ve her şeyde tagayyür ve tebeddül var; elbette fanidir, hâdistir, kadim olamaz. Madem hâdistir elbette onu ihdas eden bir Sani’ var. Ve madem her şeyin zatında vücudu ve ademi, bir sebeb bulunmazsa müsavidir. Elbette vacib ve ezelî olamaz. Ve madem muhal ve batıl olan devir ve teselsül ile birbirini icad etmek mümkün olmadığı kati bürhanlarla isbat edilmiş. Elbette öyle bir Vacib-ül Vücud’un mevcudiyeti lâzımdır ki, naziri mümteni’, misli muhal ve bütün maadası mümkin ve masivası mahluku olacak. Evet hudus hakikatı kâinatı istila etmiş. Çoğunu göz görüyor. Diğer kısmını akıl görüyor.” (Ş.141)

1359- “Gelelim imkân bahsine: Mütekellimîn demişler ki:

İmkân mütesaviy-üt tarafeyndir. Yani, adem ve vücud ikisi de müsavi olsa; bir tahsis edici, bir tercih edici, bir mucid lâzımdır. Çünki mümkinat birbirini icad edip teselsül edemez. Yahut o onu, o da onu icad edip devir suretinde dahi olamaz. Öyle ise, bir Vacib-ül Vücud vardır ki, bunları icad ediyor.” (S. 684)

“Çünki görüyoruz ki; herşey, küllî ve cüz’î bulunsun, büyük ve küçük olsun arştan ferşe, zerrattan seyyarata kadar her mevcud; mahsus bir zat ve muayyen bir suret ve mümtaz bir şahsiyet ve has sıfatlar ve hikmetli keyfiyetler ve maslahatlı cihazlar ile dünyaya gönderiliyor. Halbuki o mahsus zata ve o mahiyete, hadsiz imkânat içinde o hususiyeti vermek... hem suretler adedince imkânlar ve ihtimaller içinde o nakışlı ve farikalı ve münasib o muayyen sureti giydirmek...hem hemcisinden olan eşhasın mikdarınca imkânlar içinde çalkanan o mevcuda, o lâyık şahsiyeti imtiyazla tahsis etmek... hem sıfatların nevileri ve mertebeleri sayısınca imkânlar ve ihtimaller içinde şekilsiz ve mütereddid bulunan o masnua, o has ve muvafık, maslahatlı sıfatları yerleştirmek. hem hadsiz yollar ve tarzlarda bulunması mümkin olması noktasında hadsiz imkânat ve ihtimalat içinde mütehayyir, sergerdan, hedefsiz o mahluka, o hikmetli keyfiyetleri ve inayetli cihazları takmak ve teçhiz etmek; elbette külli ve cüz’i bütün mümkinat adedince ve her mümkinin mezkûr mahiyet ve hüviyet, hey’et ve suret, sıfat ve vaziyetinin imkânatı adedince tahsis edici, tercih edici, tayin edici, ihdas edici bir Vacib-ül Vücud’un vücub-u vücuduna ve hadsiz kudretine ve nihayetsiz hikmetine ve hiçbir şey ve hiç bir şe’n ondan gizlenmediğine ve hiçbir şey ona ağır gelmediğine ve en büyük bir şey en küçük bir şey gibi ona kolay geldiğine ve bir baharı bir ağaç kadar ve bir ağacı bir çekirdek kadar sühuletle icad edebildiğine işaretler ve delaletler ve şehadedler, imkân hakikatından çıkıp kâinatın bu büyük şehadetinin bir kanadını teşkil ederler.” (Ş.141)

Yukarı Çık