1137- HAKK-UL YAKÎN حقٌ اليقين : (Hakk-al yakîn) Marifet mertebesinin en yükseği. En yakînî bir surette hakikatı müşahede edip yaşamak hali. Ateşin yakıcı olduğunu bütün hislerimizle yakından duyup yaşadığımız gibi

Kur’an (‘56:95) âyetinde geçen “hakk-al yakîn” ifadesini, Müfeessir Hamdi Yazır tefsirinde şöyle beyan ediyor: “Hiç şüphesiz hakk-ul yakîndir o. Yalnız ilm-ül yakîn ve ayn-ül yakîn değil, hakk-ul yakîndir.

Hak ve yakîn ikisi de aynı manayı ifade ettikleri halde, hakkın yakîne izafeti hakkında hayli söz söylenmiştir. En muvafıkı İbn-i Atiyye’nin beyanı ve Razi’nin dediği vechile; hakk-ul hak ve savab-üs savab demek gibi bir nevi te’kiddir ki yakînin son derecesi, daha fevkinde bir vüsul bulunmayan en yüksek mertebesi demek olur. Filvaki yukarılarda da geçtiği ve Seyyid’in Tarifat’ında da tarif olunduğu üzere; yakîn üç mertebe olarak mülâhaza olunur. ilm-ül yakîn, ayn-ül yakîn, hakk-ul yakîndir. Hakk-ul yakîn ilm ü ıyandan geçip bilfiil içinde tahakkuk ile yaşanan hakikat demektir. Demişlerdir ki; hakk-ul yakîn abdin hakda fani olması ve onunla yalnız ilmen değil, hem ilmen hem şuhuden hem halen bekasıdır.” (E.T. 4726) “Hakk-al yakîn” ifadesi, Kur’anda (69:51) âyetinde geçer. (Bak: Yakîn)

Bir atıf notu:

-Hakkalyakîn imanın zâil olmaması, bak: 1646 .p.

Yukarı Çık