2220- LİSAN-I HAL لسانِ حال : Hal dili, Bir şeyin hal ve tavrıyla mana ifade etmesi ve ondan ders ve ibret alınması. Allah’ın san’at eserleri olan bütün varlıkların nizama, hikmet ve maslahatlarla tanzim ve techizleri ve gösterdikleri hal ve etvarları onların lisan-ı halleridir ki, ehl-i tefekküre Sani’lerini yadettiriyorlar. Öyle de herbir müslüman dahi ahlâk ve ameliyle Din-i İslâm’ın kemalatını ef’aliyle ve yaşayarak göstermelidir. En kuvvetli tebliğ ve ders, fiilîdir, lisan-ı haldir ve a’mal-i salihadır. (Bak: A’mal-i Saliha)

Evet “lisanın, Kur’anın âyetlerini âleme duyururken, hal ve etvar ve ahlâkın da onun manasını neşretsin; lisan-ı halin ile de Kur’anı oku. O zaman sen dünyanın efendisi, âlemin reisi ve insaniyetin vasıta-i saadeti olursun!” (T.H. 157)

“Hazmolmayan ilim, telkin edilmemeli:

Hakiki mürşid-i âlim; koyun olur, kuş olmaz. Hasbî verir ilmini.

Koyun verir kuzusuna hazmolmuş musaffa sütünü.

Kuş veriyor ferhine lüab-âlaud kayyını.” (S.706) (Bak: Ahlâk, Şahsiyet)

Atıf notları:

-Ahlâk-ı İslâmiyeyi ef’al ile izhar etmek, bak: 1708.p.

-Hakaik-i Kur’aniyenin boğazdan aşağıya geçmiyeceği rivayeti, bak: 3969/1.p.

Yukarı Çık