2980- RABB ربّ : Sahib, malik, seyyid. Cenab-ı Hakk (C.C.) *Besleyen, yetiştiren, terbiye eden. *Müstahik. Hüdavend. Kur’an-ı Kerim’de bu “Rabb” ismi ile Cenab-ı Hak 647 defa zikredilir.  (Bak: Rububiyet)

“Rab ismi rabb-üd dar ve rabb-ül mal gibi izafetle kullanıldığı zaman Allah’dan maada da söylenebilir. Melik isminin de ondan ehass olmakla beraber Allah’dan maadaya ıtlak edildiği malumdur. Fakat uluhiyyet asla şirk kabul etmediği, ­لاَ اِلهَ اِلاَّ اللّٰهُ olduğu için İlah ismi şer’an ve hakikaten Allah’a mahsustur. Binaenaleyh Rab e’am, Melik ehass, İlah daha ehastır.” (E.T. 6412)

2981- Keza Fatiha Suresi’nde geçen ve rububiyet-i ammeyi ifade eden “Rab ربّ ; yani herbir cüz’ü bir âlem mesabesinde bulunan şu âlemi bütün eczasıyla terbiye ve yıldızlar hükmünde olan o cüz’lerin zerratını kemal-i intizamla tahrik eder. Evet Cenab-ı Hak, herşey için bir nokta-i kemal tayin etmiştir. Ve o noktayı elde etmek için o şeye bir meyil vermiştir. Her şey o nokta-i kemale doğru hareket etmek üzere, sanki manevi bir emir almış gibi muntazaman o noktaya müteveccihen hareket etmektedir. Esna-yı harekette onlara yardım eden ve manilerini def’eden, şüphesiz Cenab-ı Hakk’ın terbiyesidir. Evet kâinata dikkatle bakıldığı zaman, insanların taife ve kabileleri gibi, kâinatın zerratı, münferiden ve müçtemian Hâliklarının kanununa imtisalen, muayyen olan vazifelerine koşmakta oldukları hissedilir. Yalnız bedbaht insanlar müstesna!” (İ.İ.18)

2982- “Evet gözümüzle görüyoruz ki: Bu kâinatta binler değil, belki milyonlar âlemler, küçük kâinatlar, ekseri birbiri içinde, herbirinin idaresi ve tedbirinin şeraiti ayrı ayrı olduğu halde, öyle bir mükemmel terbiye, tedvir, idare ediliyor ki; bütün kâinat bir sahife gibi her an nazarında ve bütün âlemler birer satır gibi kalem-i kudret ve kaderiyle yazılır, tazelenir, değişir. Bir nihayetsiz rububiyet içinde nihayetsiz bir ilim ve hikmet ve ihatalı hadsiz bir rahmet ve dikkat ile bu milyonlar âlemleri ve seyyal kâinatları idare eden bir Rabb-ül Âlemîn’in vücub-u vücuduna ve vahdetine küllî ve cüz’î şehadetler, zerreler ve zerrelerden terekküb eden mevcutlar adedince hadsiz, nihayetsiz şehadetler her an ve zaman geliyorlar.

Zerrat tarlasından ta manzume-i şemsiyeye, ta samanyolu denilen kehkeşan dairesine ve bir hüceyre-i bedenden ta zemin mahzenine, ta kâinat hey’et-i mecmuasına kadar aynı kanun, aynı rububiyet, aynı hikmet ile beraber idare ve terbiye eden bir rububiyeti ,tasdik ve hissetmiyen bilmeyen, görmeyen bir insan, elbette hadsiz bir azaba kendini müstahak eder ve merhamete liyakatını selbeder.” (Ş. 609)

Atıf notları:

-Allah’dan başka rab ittihaz etmek dalaleti, bak: 776.p.

-Firavunun rububiyet dava etmesi ve bu kıssanın her asra bakan veçhi, bak: 978.p.

Yukarı Çık