3278- SAKAL صقال : (a. lihye) Kur’anda, dinî  bir hükme medar olmayan bir ifade ile yalnız (20:94) âyetinde geçer ve on şey fıtrattandır rivayetinde beyan olunduğu gibi İslâmiyetten önceki asırlarda da sakalın bırakıldığına işaret eder. (Bak: Lihye-i Şerif)

Hadis kitablarında Sahih-i Buhari 77. Kitab-ül Libas’da 63, 64, 65. Bablar ve Sahih-i Müslim 2. Kitab-üt Tahare, 16. Bab’da 52 ilâ 56. hadisler; fitrî sünnetler, saç ve sakal hakkındadır. Ve yine S.M. 37. Kitab-ül Libas, 24, 25. Bablar ve  İbn-i Mace 32. Kitab, 32.33. Babları ve T.T. 3. ci.323. sahife, saç ve sakalın boyanmasına dairdir. (On şey fıtrattandır, bak: 971.p.)

El-Menhel-ül Azb-ül Mevrud Şerh-i Sünen-i Ebu Davud l. cild shf: 186’da sakalın vücubiyetini kaydederken; İanet-üt Talibîn 2. ci., 340’da İmam-ı Gazali, Şeyh Zekeriyye-l Ensarî, İbn-i Hacer, Remlî, Hatib-i Şirbinî ve daha diğer bir kısım âlimler de, sakalı traş etmenin (tenzihen) mekruhiyetini beyan ederler. İmam-ı Şafiî Hazretleri de: Sakalı kesmek ve fazla kısaltmak mekruhtur der. (Mezahib-i Erbaa Tercemesi, ci: 3, sh:57)

İmam-ı Nevevî, Müslim Şerhinde Kadı İyaz’dan nakl ile diyor ki: Sakalı kesmek, traş etmek, yakmak da mekruhtur. Gayet uzun olanlar alınırsa (genişliğinden ve uzunluğundan) güzeldir. Şöhret için sakalı büyütmek, kısaltmak gibi mekruhtur. (Müslim Şerh-i Nevevi ci: 3, sh: 151)

Tuhfet-ül Ahvezî bi-Şerhi Cami-üt Tirmizî; sakal bırakmak mevzuunda gelen rivayetlerde ifade şekli:  اَرْخُوااَخْفُوااَعْفُواوَفِّرُوا kelimeleri olup manası: “Sakalı olduğu gibi kendi halinde bırakın” demek olduğunu ifade eder. (ci: 8, shf: 46) (Bak: K.H. hadis: 142)

İmam-ı Malik Hazretlerinin El-Muvatta kitabı shf: 675’de, bıyığı kısaltmak, sakalı koyvermek sünnettir der. Muvatta kitabının şarihi Yusuf Zerkani, Şerh-ül Muvatta kitabı, ci: 5, shf: 397’de aynı hükmü te’yid eder. Muhaddislerden Tayyibî de: Sakalı bıraktıktan sonra Acemler gibi kesmek, yahut da merkeb buyruğu gibi çok uzatmak nehyedilmiştir, demiştir.

Mirkat-ül Mefatih, ci: 4. shf: 457’de sakalı traş etmek hususunda bir hürmet (haramlılık) hükmü varid değildir, belki âlimlerin bir kısmı mekruh görmüşlerdir der.

3278/1- Sakal mevzuunda dikkat edilmesi gereken bir cihet de şudur: Zamanımızda Avrupaî hayat şekli umumîleştiği için; İslâm cemiyetinde normal görülen İslâmî âdetlerin yaşanması, halk nazarında ileri derecede dindarlık alâmeti olarak telakki edilmektedir. Meselâ, bir iş yerinde namaz kılana “Hoca” denilmesi, sakal bırakmanın ileri derecede dindarlık sayılması gibi.. O halde sakalın şerefini korumak lâzım geliyor... Yani, yüzünde sakalı olduğu halde dar pantolon giyinmek, lâübaliyane hareket ve konuşmalarda bulunmak, aşırı ve tarafgirane siyasî veya diğer dünyevî münakaşalara girmek, iş hayatında hırslı olmak, itimada liyakatı kaybetmek, cemiyette umumîleşen kadın-erkek ihtilatı ve açık-saçıklık gibi bid’at ve haramlara karşı hassasiyet göstermemek gibi haller; dindarlık alâmeti telakki edilen sakal bırakmakla tezadî bir manzara arzedip, sakalın şerefini cidden haleldar eder. Sünnet niyetiyle sakal bırakanlar, mezkûr hususlara çok dikat etmek mecburiyetindedirler.

Ebu Davud fiten/2’de nakledilen ve âhirzaman fitnesinde, cihad-ı manevi yolunda müsbet hareket ederek meşakkatlere sabreden mücahidi medheden bir hadisin son kelimesini bazı âlimler, “sakalı traş edilmiş” manasında tefsir etmişlerdir. Bu kelimenin çeşitli manalarından biri olarak verilen bu manayı, R.E. 100. sahife kenarında فَوَاهًا kelimesini izah ederken ele alır ve اَلْوَهَى kelimesinin bir manası, sakalsız demektir diye kaydeder. Tezkiret-ül Kurtubî de bu kelimeyi aynı manada zikreder. Et-Tergîbu ve-t Terhîb’de de; zamanın bedii, alışılmadık şahsı, garib bir insan manalarını hatırlatan “Feya acaba” ifadesi ile o şahsa karşı alâka uyandırılır. Evet böyle işarî ve letafetli ince manalar, sarih ifadelerle bildirilmez. Zira sırr-ı imtihana uygun düşmez. Böyle telmihler, ehl-i ferasete uzaktan bir işarettir, delail-i şer’iye ile isbatı aranmaz. (Bak: 2026 p) (Mezkûr hadisin mana ve me’hazı için 993. p.a bakınız.)

Sakal bırakıldıktan sonra kesmenin haramiyeti, (Bir sünnete şuru’ olunup ikmal edilmezse, ba’dehu onu ikmal ve ifa eylemek vacib olur, ifa edilmezse mes’uliyet getirir.) kaidesiyle de alâkalıdır. Bu kaide için bak: Şerh-ül Menar Fi-l Usuli İbn-i Melek, shf: 197, Fasl-ül Meşruat.

Daha geniş araştırma isteyenler: Müsned-i Ahmed bin Hanbel, Evvel-i Cüz’ shf: 243, 301, Sani-i Cüz’ shf: 16, 52,65, 118, 156, 229, 239,283, 356, 365, 366,387, 410, 489, Salis-i Cüz’ shf: 122, 103,255, Rabi-i Cüz’ shf: 108, 109, Hamis-i Cüz’ shf: 410, Sadis-i Cüz’ shf: 137’ye bakabilirler.

Atıf notu:

Bediüzzaman Hazretlerinin sakal bırakmamasının sebebi, bak: 3254-3257. p.lar.

Yukarı Çık