3435- SULTAN سلطان : Reis. İslâm hükümdarı. Hâkimiyet sahibi.

Padişah. *Allah’ın (C.C.) bir ismi. Kuvvet, kudret ve hâkimiyet sahibi. Allah’ın insanlar üzerindeki hâkimiyetinin mümessili manasında rivayette geçer. (Keşf-ül Hafa, hadis: 645) *Hükümdar ailesinden olan anne, kız gibi kadınlardan herbiri.

“Hüccet ve delil, kahr ve tagallüb manasında masdardır. Herşeyin yavuz, şiddet ve satvetine denir. Kelimenin aslı “selit” olup, cem’i sultandır. Selit ise zeytinyağının ismidir. Zeytinyağı kandilinin ışığıyla ışıklandırma yapıldığı gibi, padişah ve vali dahi şule-i adl ve zabt ü ihtimamıyla memleketini tenvir etmek münasebetiyle, onlara da bu mana ıtlak olunmuştur.” (Kamus-u Okyanus’tan hülasaten) (Bak: Halife)

3436- Kur’anda “Sultan”, çok kere aydınlatıcı delil manasında geçer. Ezcümle:

(11:96, 97) “وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مُوسٰى بِاٰيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۙ ـ اِلٰى فِرْعَوْنَ وَمَلاَ۬ئِه۪ Kasem olsun ki Musa’yı da, âyetlerimiz ve bir sultan-ı mübin ile Fir’avne ve meleine gönderdik...

Burada Hazret-i Musa’nın Fir’avne gönderilmesi mevzu-i bahs olunduğundan بِاٰيَاتِنَا da âyetlerden murad, Tevrat değil, Sure-i A’rafda (7:133) zikri geçen dokuz mu’cizedir ki; asa, yed-i beyza, tufan, cerad, kummel, dafadi’, dem, naks-ı emval ve enfüs hârikalarıdır.

Sultan, fil’asıl galebe ve istila manasına masdardır. Ve bürhan ve hüccet manasına gelir ve vali ve hükümdara da ıtlakı ma’lumdur. Fakat bu manada o kelime müennes olur. Kur’anda ekseriya bürhan ve delil manasınadır. Bu-rada da  bürhan-ı kavi diye tefsir edilmiş ve bununla Hazret-i Musa’nın en bahir mu’cizesi olan asaya hassaten işaret edildiği söylenmiş ise de âyetlerde asa dahil olmak i’tibariyle bunun (28:35) وَنَجْعَلُ لَكُمَا سُلْطَانًا de olduğu gibi galebe ve istila manasına olması ve Hazret-i Musa’nın Fir’avne karşı tezahür eden kuvve-i kahiresini ifade etmesi daha zahir görünür. Maamafih asa ve yed-i bayza mu’cizeleri bu manayı müfid olduğuna göre evvelki tefsir de sahihtir.” (E.T. 2814 - 2815)

Yukarı Çık