3622/1- TABERÎ طبري : «Ebu Cafer Muhammed ibn-i Cerir-it Taberiyy-il Amülî, pek meşhur bir âlimdir. Yirmi yaşına kadar kendi vatanında ikamet edip bir çok şeyler okumuş, öğrenmiş, sonra da sair bir kısım İslâm mütefekkirleri gibi malumatına küşayiş vermek, İslâm ülkesinin yüksek âlimleriyle görüşmek için seyahata çıkmış. Müslümanların ilm ü irfan merkezlerini ziyaret etmiş, bahusus Kûfe, Rey, Suriye, Mısır taraflarını gezip dolaşmış, nihayet Bağdad’a giderek orada tavattun eylemiş, tedris ile, kıymetli eserlerini tahrir ile iştigal eylemiştir.

İbn-i Cerir pek büyük bir müfessirdir. Yazmış olduğu tefsir bînazirdir. “Tezkiret-ül Huffaz” da deniliyor ki: Tefsir-i Taberî’nin bir misli daha tasnif edilmemiştir.

İbn-i Cerir, büyük bir muhaddistir. Binlerce ehadis-i şerife ile hâfızasını tezyin etmişti. Ve binlerce ehadis-i Nebeviyeyi kitablarında rivayet etmiştir. Fakat bu mübarek hadisleri böyle yalnız bilip yazmakla kalmamış, onların hükümlerine de bihakkın vâkıf bulunmuştur. Onların mertebelerini lâyıkıyla idrak etmiş, onların ilel ü esbabına tamamıyla muttali olup hangisinin racih, hangisinin daha kuvvetli olduğunu tayine de pek güzel muktedir bulunmuştur. Bu cihetledir ki İbn-i Cerir merhum, aynı zamanda büyük bir fakihtir, bütün mezahib-i fıkhiyeye vâkıftır. Bununla beraber kendisi de fıkıhda, İslâm hukukunda kuvvetli bir mezheb sahibidir. Yalnız taklid ile, başkalarının istinbat etmiş olduğu mesaili hıfzetmekle iktifa etmemiş, kanaatine, ilmî tetebbuatına istinad ederek bir kısım mes’elelerde sair müctehidlerden ayrılmış, teferrüd etmiş, kendisi de İslâm dünyasının başlı başına ilmen, dinen mübeccel bir imamı olmuştur.

İbn-i Cerir büyük bir müverrihdir. Bu zat, kâinatın umumi bir tarihini yazmış, hilkatten itibaren Hicret-i Nebeviyenin (302) tarihine kadar olan vakıaları muntazam bir surette zabt etmiştir.

“Tarih-i Taberî”, “Tarih-i Caferî”, “Ahbar-ür Rüsuli ve-l Mülk” adlarıyla da yad olunan bu kitab, tarihî eserler arasında müstesna bir mevkii haizdir. Kıdemi, mevsukiyyeti, münekkahiyyeti ve mündericatının vüs’ati itibarı ile pek kıymetli bulunmakta, müverrihler için mühim bir me’haz teşkil etmektedir.

Bu tarih kitabının evvela Farisî olan muhtasar tercemesi Fransızca’ya nakledilerek Avrupa’da tab ve neşredilmiş, bilahare asıl kendisi de büyük bir itina ile (1879- 1900) tarihlerinde Leyd=Leyde’de tab’ olunmuştur. Bunun Almanca tercümesi ile (1879) tarihinde yine Leyd’de basılmıştır. Bu tarih kitabının Arabça Mısır matbuu onbir cilttir. Buna “Ureb ibn-i Said-il Kurtubî” nin yazmış olduğu zeyl de oniki cild olarak tab’ edilmiştir.

Filhakika bu muazzam edib, yüksek bir seciyye, bir ferag-ı kalb sahibi idi. Babasının Taberistan’da bıraktığı mirastan hissesine düşen miktar ile maişetini temin eder, ümeranın atiyelerini kabul etmezdi. Hakanî, vezir olunca bu zata büyük bir atiyye vermek istemişti. Fakat bu âlicenab zat, bunu kabul etmedi. Asahabı kendisini muaheze etmek istediler, “Bunu kabul etmeli idin, bunda senin için sevab var idi, münderis olan bir sünneti ihya etmiş olurdun.” dediler. Bu müteverri’ âlim ise; “Ben bunu kabul edecek olsaydım, siz beni men’ etmeli idiniz, böyle yapacağınızı zannederdim” tarzında mukabelede bulundu.

İbn-i Cerir, Hi. 224 tarihinde Taberistan’ın Amül şehrinde doğmuş, 310 senesinde Bağdad’da vefat etmiştir.» (H.İ. ci:1, sh: 430-433)

Yukarı Çık