3793- TEŞBİH تشبيه : (c. Teşbihat) Benzetmek. Benzetilmek. Benzetiş. Bir vasıfta vehmetmek. (Bak: Müşebbihe) *Edb: Aralarında maddi veya manevi bir münasebet bulunan iki şeyi birbirine benzetmek san’atı.

Erkân-ı teşbih (Teşbihin rükünleri):

1- Müşebbeh (Benzetilen),

2- Müşebbehün bih (Kendisine benzetilen),

3- Vech-i şebeh (benzetme ciheti),

4- Edat-ı teşbih (Teşbih edatı). Birinci ve ikinciye (yani müşebbeh ve müşebbehün bih) “tarafeyn: iki taraf” denir. Meselâ: “Nuri şecaatte Hazret-i Ali gibidir” denildiğinde: “Nuri” müşebbeh, “şecaatte” vech-i şebeh, “Hazret-i Ali” kelimesi ise müşebbehün bih’dir. “Gibi” kelimesi ise edat-ı teşbihtir. Edat-ı teşbih olanlar: “gibi, meselâ, misal, sanki, meğer ki, mesel, manend, andırır, adetaa, çû, çün, tek, benzer, zannolunur, veş” (gibi kelimelerdir). (Bak: Müteşabihat, Temsil)

3794- «Pek çok teşbih ve temsiller bulunuyor ki, mürur-u zamanla veya ilmin elinden cehlin eline geçmesiyle hakikat-ı maddiye telakki ediliyor. Hataya düşer. Meselâ: Sevr ve Hut isminde ve âlem-i misalde sevr ve hut timsalinde berrî ve bahrî hayvanat nazırlarından iki melaiketullah, adeta bir koca öküz ve cismanî bir balık zannedilerek hadîse ilişilmiş. Hem meselâ: Bir vakit huzur-u Nebevîde derin bir ses işitildi. Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm ferman etti ki: “Bu gürültü, yetmiş senedir yuvarlanıp ta ancak bu dakika Cehennem’in dibine düşen bir taşın gürültüsüdür.” İşte bu hadîsi işiten, hakikata vasıl olmıyan inkâra sapar. Halbuki yirmi dakika o hadîsten sonra kat’iyyen sabittir ki; biri geldi, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm’a dedi ki: “Meşhur münafık, yirmi dakika evvel öldü.” Yetmiş yaşına giren o münafık, Cehennem’in bir taşı olarak bütün müddet-i ömrü tedennide, esfel-i safilîne, küfre sukuttan ibaret olduğunu gayet beligane bir surette Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm beyan etmiştir. Cenab-ı Hakk, o vefat dakikasında o sesi işittirip ona alâmet etmiştir.» (S.342)

3795- «Teşbih ve temsiller, havastan avama geçtikçe, yani ilmin elinden cehlin eline düştükçe, mürur-u zamanla hakikat telakki edilir.» (L.91)

Yukarı Çık