3828- TEVEKKÜL توكّل : İşi başkasına ısmarlamak. Sebeblere tevessül ettikten sonra neticesini Allah’a bırakmak. *Allah’tan gelene razı olmak. Kendine ait vazifeyi yaptıktan sonra neticesini Allah’tan istemek. Kadere razı olmak. Hakka güvenmek. Yeis ve kederden uzak olmak. (Bak: Hırs)

3829- Saadet-i dareyne vesile olan tevekkülün hakiki menbaı, tahkikî imandır. «Evet hakiki imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre hâdisatın tazyikatından kurtulabilir. “Tevekkeltü alallah” der, sefine-i hayatta kemal-i emniyetle hâdisatın dağlar vari dalgaları içinde seyran eder. Bütün ağırlıklarını Kadir-i Mutlak’ın yed-i kudretine emanet eder, rahatla dünyadan geçer, berzahta istirahat eder. Sonra saadet-i ebediyeye girmek için Cennet’e uçabilir. Yoksa tevekkül etmezse, dünyanın ağırlıkları uçmasına değil, belki esfel-i safilîne çeker. Demek iman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dareyni iktiza eder.

Fakat yanlış anlama. Tevekkül, esbabı bütün bütün reddetmek değildir. Belki esbabı dest-i kudretin perdesi bilip riayet ederek; esbaba teşebbüs ise, bir nevi dua-i fiilî telakki ederek; müsebbatı yalnız Cenab-ı Hak’tan istemek ve neticeleri O’ndan bilmek ve O’na minnettar olmaktan ibarettir.

3830- Tevekkül eden ve etmiyenin misalleri, şu hikâyeye benzer:

Vaktiyle iki adam hem bellerine, hem başlarına ağır yükler yüklenip, büyük bir sefineye bir bilet alıp girdiler. Birisi girer girmez yükünü gemiye bırakıp, üstünde oturup nezaret eder. Diğeri hem ahmak, hem mağrur olduğundan yükünü yere bırakmıyor. Ona denildi: “Ağır yükünü gemiye bırakıp rahat et.” O dedi: “Yok, ben bırakmıyacağım. Belki zayi olur. Ben kuvvetliyim. Malımı, belimde ve başımda muhafaza edeceğim.” Yine ona denildi: “Bizi ve sizi kaldıran şu emniyetli sefine-i sultaniye daha kuvvetlidir. Daha ziyade iyi muhafaza eder. Belki başın döner, yükün ile beraber denize düşersin. Hem gittikçe kuvvetten düşersin. Şu bükülmüş belin, şu akılsız başın gittikçe ağırlaşan şu yüklere takat getiremeyecek. Kaptan dahi eğer seni bu halde görse, ya divanedir diye seni tardedecek. Ya haindir, gemimizi ittiham ediyor, bizimle istihza ediyor, hapis edilsin, diye emredecektir. Hem herkese maskara olursun. Çünki ehl-i dikkat nazarında, zaafı  gösteren tekebbürün ile, aczi gösteren gururun ile, riyayı ve zilleti gösteren tekebbürün ile, aczi gösteren tasannuun ile kendini halka mudhike yaptın. Herkes sana gülüyor” denildikten sonra o biçarenin aklı başına geldi. Yükünü yere koydu, üstüne oturdu. “Oh”.. Allah senden razı olsun. Zahmetten, hapisten, maskaralıktan kurtuldum.” dedi.

İşte ey tevekkülsüz insan! Sen de bu adam gibi aklını başına al, tevekkül et. Ta bütün kâinatın dilenciliğinden ve her hâdisenin karşısında titremekten ve hodfüruşluktan ve maskaralıktan ve şekavet-i uhreviyeden ve tazyikat-ı dünyeviye hapsinden kurtulasın.» (S.314)

3831- Tevekkülde makamları iltibas etmemek ve «her makamın iktiza ettiği hükme göre hareket lâzımdır. Aksi takdirde daire-i esbabda iken tabiatıyla, vehmiyle, hayaliyle daire-i itikada bakan; Mu’tezile olur ki, te’siri esbaba verir. Ve keza daire-i itikadda iken ruhuyla, imanıyla daire-i esbaba bakan da, esbaba kıymet vermeyerek Cebriye Mezhebi gibi tenbelcesine bir tevekkül ile nizam-ı âleme muhalefet eder.» (İ.İ. 20)

Evet «tertib-i mebadide tevekkül, tenbelliktir. Terettüb-ü netice noktasındaki tefviz, tevekkül-ü şer’îdir.» (S.725)

3832- «Nefis daima ıztıraplar, kalaklar içinde evhamdan kurtulup tevekküle yanaşmıyor. Hükm-ü Kadere razı olmuyor. Halbuki şemsin tulu’ ve gurubu mukadder olduğu gibi, insanın da bu dünyada tulu’ ve gurubu ve sair mukadderat, kalem-i kader ile cephesinde yazılıdır. İsterse başını taşa vursun ki, o yazıları silsin; fakat başı kırılır, yazılara bir şey olmaz ha! Ve illa muhakkak bilsin ki: Semavat ve Arz’ın haricine kaçıp kurtulamıyan insan, Hâlik-ı Külli Şey’in rububiyetine muhabbetle rıza-dade olmalıdır.» (M.N.122)

3833- Tevekkül hakkında Kur’andan birkaç not:

-Mü’minler yalnız Allah’a tevekkül etmelidir: (3:122, 160) (5:11, 23) (8:2, 49) (9:51) (10:84) (11:88, 123) (12:67) (14:12) (58:10)

-Meşveretten sonra verilen kararda sebat ve tevekkül gerektir: (3:159)

-Tevekkül edene Allah yeter: (4:81) (33:3, 48) (39:38) (65:3)

Yukarı Çık