3991- YE’CÜC VE ME’CÜC يَاْجُوجَ وَمَاْجُوجَ : Kur’an-ı Kerim’de (18:94) ve (21:96) âyetlerinde bahsi geçen ve ortalığı fitne ve anarşiye boğan ve boğacak olan bozguncu taifelerin ismidir. Bunlar ayrı ayrı milletler içinde de bulunabilir.

3992- Ye’cüc ve Me’cüc’ün bahsi hadis kitablarında da geçer. Ezcümle, S.B.M. 789 ve 1372. hadislerinde; İbn-i Mace 36. Kitab-ül Fiten 9, 28, 33. Bablarında; S.M. 8.ci. 52.Kitab-ül Fiten 1.bab sh: 403’de ve başka hadis kitablarında Ye’cüc ve Me’cüc’den bahsedilir.

Mezkûr S.B.M 1372. hadisinin izahında; Zülkarneyn’in önce batıya, sonra doğuya, daha sonra mağrible maşrık arasında gittiğini kaydeder ve haşiyesinde şöyle der:

«Müfessir Dahhâk, Zülkarneyn’in bu üçüncü seferinde mülâki olduğu kavim Türk ırkındandır, demiş. Süddî de: Türk, Ye’cüc ve Me’cüc’den ayrılıp Türkistan’da devlet kuran bir soydur, demiştir ki; seddin öbür tarafında kalan Ye’cüc ve Me’cüc’ün de Moğollar olması icab eder. Katade’ye göre şimal akvamı yirmiiki kabile olup, bunlardan birisi Türk idi. Seddin inşasından sonra Türk, seddin hâricinde öbürleri dâhilinde kalmıştır.

Tarihçilere göre Nuh Aleyhisselâm’ın evladı üçtür: Sam, Ham, Yafes. Sam, Arab’ın, Acem’in, Rum’un babasıdır. Ham, Habeşîlerin Zencilerin Nubîlerin, Yafes de Türk’ün, Hazer’in, Sakalibe’nin, Ye’cüc ve Me’cüc’ün babasıdır.» (S.B.M. ci:9 sh:114)

3993- Ye’cüc ve Me’cüc hakkında Bediüzzaman Hazretleri, şu izahatı veriyor: «Ye’cüc ve Me’cüc hâdisatının icmali Kur’anda olduğu gibi, rivayette bir kısım tafsilat var. Ve o tafsilat ise, Kur’anın muhkematından olan icmali gibi muhkem değil, belki bir derece müteşabih sayılır. (Bak: Müteşabihat) Onlar te’vil isterler. Belki ravilerin ictihadları karışmasıyla tabir isterler.

Evet لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللّٰهُ bunun bir te’vili şudur ki: Kur’an’ın lisan-ı semavîsinde “Ye’cüc ve Me’cüc” namı verilen Mançur ve Moğol kabileleri, eski zamanda Çin-i Maçin’den bir kısım başka kabileleri beraber alarak kaç defa Asya ve Avrupa’yı herc ü merc ettikleri gibi, gelecek zamanlarda dahi dünyayı zir ü zeber edeceklerine işaret ve kinayedir. Hatta şimdi de komünistlik içindeki anarşistin ehemmiyetli efradı onlardandır. Evet ihtilal-i Fransavîde hürriyetperverlik tohumuyla ve aşılamasıyla sosyalistlik türedi, tevellüd etti. Ve sosyalistlik ise bir kısım mukaddesatı tahrib ettiğinden aşıladığı fikir, bilâhare Bolşevikliğe inkılab etti. Ve bolşeviklik dahi çok mukaddesat-ı  ahlâkiye ve kalbiye ve insaniyeyi bozduğundan; elbette ektikleri tohumlar hiç bir kayıd ve hürmet tanımayan anarşistlik mahsulünü verecek. Çünkü kalb-i insanîden hürmet ve merhamet çıksa; akıl ve zekâvet, o insanları gayet dehşetli ve gaddar canavarlar hükmüne geçirir. Daha siyasetle idare edilmez. Ve anarşistlik fikrinin tam yeri ise; hem mazlum kalabalıklı, hem medeniyette ve hâkimiyette geri kalan çapulcu kabileler olacak. Ve o şeraite muvafık insanlar ise; Çin-i Maçin’de kırk günlük bir mesafede yapılan ve  acaib-i seb’a-i âlemden birisi bulunan sedd-i Çinî’nin binasına sebebiyet veren Mançur ve Moğol ve bir kısım Kırgız kabileleridir ki, Kur’an’ın mücmel haberini tefsir eden Zat-ı Ahmediye (Aleyhissalatü Vesselâm) mu’cizane ve muhakkikane haber vermiş.» (Ş.588)

3993/1- Ye’cüc ve Me’cüc hakkında müfessirlerin muhtelif beyanları olduğunu zikreden Bediüzzaman, Muhakemat adlı eserinde de şunları kaydeder;

«Amma Ye’cüc-Me’cüc, bazı müfessir: “Veled-i Yafes’den iki kabile” ve bazı diğer: “Moğol ve Mançur” ve bazı dahi: “Akvam-ı şarkiye-i şimalî” ve bazı dahi: “Benî-Âdemden bir cemiyet-i azîme, dünya ve medeniyeti hercümerc eden bir taife” ve bazı dahi: “Mahluk-u İlahîden yerin zahrında veyahut batnında âdemî veya gayr-ı âdemî bir mahluktur ki kıyamete, böyle nev’-i beşerin hercümercine sebeb olacaktır.” Bazı ve bazı ve bazı dediklerini dediler... Nokta-i kat’iyye ve cihet-i ittifakî budur: Ye’cüc ve Me’cüc, ehl-i garet ve fesad ve ehl-i hadaret ve medeniyete, ecel-i kaza hükmünde iki taife-i mahlûkullahtır.» (Mu.59) (Bak: Anarşizm, 2034, 4110.p. lar)

Yukarı Çık