DERSLER / Alfabetik Derlemeler ve Dersler

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

وَ بِهِ نَسْتَعِينُ

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِينَ

ANARŞİK HADİSELER HAKKINDA

GİRİŞ

Gerek Türkiye’de ve gerek beşer âleminde dehşetini artıran anarşiliğin bahsi yapılmazken, Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, cemiyet hayatında anarşiyi netice verecek sebebleri, Kur’an nuru ile görmüş ve gençliğinden tâ hayatının sonuna kadar, bu anarşi âfeti ve tehlikesinden ısrarla haber vermiş, ikaz etmiş ve tedbirlerini göstermiştir.

Evet, millî ahlâkı bozan sefahete medeniyet ismi verilerek cemiyette aşılanmaya çalışılması; şeair-i İslâmiyenin yani dini hayatın zedelenmesiyle vicdan-ı umumiyenin bozulması; Komünizm ve Masonluk gibi cereyanların millî ahlâka ve manevî değerlere darbe vuran neşriyatlarına serbestlik verilmesi; ve buna karşı Kur’anî ve imanî telkin ve neşriyatın resmen terviç edilmesi gerekirken aksine tahdid ve engeller konulması; emperyalist ecnebi zihniyetin müdahale ve tahakkümlerine karşı en kuvvetli mukabele gücünün esasını teşkil eden İslâm Birliğine sırt çevrilmesi gibi büyük hataların ve müsebbiblerinin durdurulması şarttır.

Bediüzzaman Hazretleri eserlerinde anarşinin mezkûr sebeblerini ve müsebbiblerini ortaya koymuş ve ancak bunların kaldırılması ve durdurulmasıyla anarşinin önlenebileceğini, aksi halde anarşinin giderek dehşetleneceğini ısrarla beyan edip nazara vermiştir.

1- Gizli müfsid cereyanların sefahetlerle millî ahlakı bozmalarının neticesi olarak ortaya çıkan anarşiye teslim-i silah edip mağlub omak tehlikesine dikkat çeken Bediüzzaman Hazretleri şu ikazları neşretmiştir:

Evet hürriyetçilerin ahlâk-ı içtimaiyede ve dinde ve seciye-i milliyede bir derece lâübalilik göstermeleriyle, yirmi-otuz sene sonra dince, ahlâkça, namusça şimdiki vaziyeti gösterdiği cihetinden; şimdiki vaziyette de, elli sene sonra bu dindar, namuskâr, kahraman seciyeli milletin nesl-i âtîsi, seciye-i diniye ve ahlâk-ı içtimaiye cihetinde, ne şekle girecek elbette anlıyorsunuz. Bin seneden beri bu fedakâr millet, bütün ruh u canıyla Kur'anın hizmetinde emsalsiz kahramanlık gösterdikleri halde, elli sene sonra o parlak mazisini dehşetli lekedar belki mahvedecek bir kısım nesl-i âtînin eline elbette Risale-i Nur gibi bir hakikatı verip, o dehşetli sukuttan kurtarmak en büyük bir vazife-i milliye ve vataniye bildiğimizden; bu zamanın insanlarını değil, o zamanın insanlarını düşünüyoruz. ..... Çünki bir müslüman başkasına benzemez. Dini terkedip İslâmiyet seciyesinden çıkan bir müslim; dalalet-i mutlakaya düşer, anarşist olur, daha idare edilmez. ” E:21

Evet, bir müslüman İslâmiyet dairesinden çıksa, mürted ve anarşist olur, hayat-ı içtimaiyeye zehir hükmüne geçer. Çünki anarşi hiçbir hakkı tanımaz, insaniyet seciyelerini canavar hayvanların seciyesine çevirir. Âhirzamanda gelecek Ye'cüc ve Me'cücün komitesi, anarşistler olduğuna Kur'an işaret ediyor. Em:159

Rivayetlerde Hazret-i İsa Aleyhisselâm'a "Mesih" namı verildiği gibi her iki Deccal'a dahi "Mesih" namı verilmiş ve bütün rivayetlerde مِنْ فِتْنَةِ الْمَسِيحِ الدَّجَّالِ مِنْ فِتْنَةِ الْمَسِيحِ الدَّجَّالِ denilmiş. Bunun hikmeti ve tevili nedir?

Elcevab: Allahu a'lem bunun hikmeti şudur ki: Nasılki emr-i İlahî ile İsa Aleyhisselâm, şeriat-ı Museviyede bir kısım ağır tekâlifi kaldırıp şarab gibi bazı müştehiyatı helâl etmiş. Aynen öyle de; Büyük Deccal, şeytanın iğvası ve hükmü ile şeriat-ı İseviyenin ahkâmını kaldırıp Hristiyanların hayat-ı içtimaiyelerini idare eden rabıtaları bozarak, anarşistliğe ve Ye'cüc ve Me'cüc'e zemin hazır eder. Ve İslâm Deccalı olan Süfyan dahi, şeriat-ı Muhammediyenin (A.S.M.) ebedî bir kısım ahkâmını nefis ve şeytanın desiseleri ile kaldırmağa çalışarak hayat-ı beşeriyenin maddî ve manevî rabıtalarını bozarak, serkeş ve sarhoş ve sersem nefisleri başıboş bırakarak, hürmet ve merhamet gibi nurani zincirleri çözer; hevesat-ı müteaffine bataklığında, birbirine saldırmak için cebrî bir serbestiyet ve ayn-ı istibdad bir hürriyet vermek ile dehşetli bir anarşistliğe meydan açar ki, o vakit o insanlar gayet şiddetli bir istibdaddan başka zabt altına alınamaz. Ş:593

“.....eğer şimdi, eski zaman gibi kahramancasına Kur'an'a ve hakaik-i imana sahib çıkmazsanız ve sizler gibi ehl-i hamiyet, eskide yanlış bir surette ve din zararına medeniyetin propagandası yerinde doğrudan doğruya hakaik-i Kur'aniye ve imaniyeyi tervice çalışmazsanız, size kat'iyyen haber veriyorum ve kat'î hüccetlerle isbat ederim ki; âlem-i İslâmın muhabbet ve uhuvveti yerine, dehşetli bir nefret ve kahraman kardeşi ve kumandanı olan Türk milletine bir adavet ve şimdi âlem-i İslâmı mahva çalışan küfr-ü mutlak altındaki anarşiliğe mağlub olup, âlem-i İslâmın kal'ası ve şanlı ordusu olan bu Türk milletinin parça parça olmasına ve şark-ı şimalîden çıkan dehşetli ejderhanın istila etmesine sebebiyet verecek.

Evet hariçte iki dehşetli cereyana karşı bu kahraman millet, Kur'an kuvvetiyle dayanabilir. Yoksa küfr-ü mutlakı, istibdad-ı mutlakı, sefahet-i mutlakı ve ehl-i namusun servetini serserilere ibahe etmesini âlet ederek dehşetli bir kuvvetle gelen bir cereyanı durduracak; ancak İslâmiyet hakikatıyla mezcolmuş, ittihad etmiş ve bütün mazideki şerefini İslâmiyette bulmuş bu millet dayanabilir. Bu milletin hamiyetperverleri ve milliyetperverleri, herşeyden evvel bu mümtezic, müttehid milliyetin can damarı hükmünde olan hakaik-i Kur'aniyeyi terbiye-i medeniye yerine esas tutmak ve düstur-u hareket yapmakla o cereyanı durdurur inşâallah. E:218

İşte anarşi meselesinde bu gibi tavsiyeler, evleviyet ve ciddiyetle nazara alınmalıdır.

2- Kur’anın, bütün milletler arasında Yahudiler hakkında ifsadcılıklarına karşı şiddet gösterdiği görülüyor. Bediüzzaman Hazretleri, Yahudilerin gizli komitelerinin her çeşid fesad komitelerine parmak karıştırdıklarını nazara veren âyetin izahında diyor ki:

وَلَتَجِدَنَّهُمْ اَحْرَصَ النَّاسِ عَلَى حَيٰوةٍ ٭

وَتَرَى كَثِيرًا مِنْهُمْ يُسَارِعُونَ فِى اْلاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاَكْلِهِمُ السُّحْتَ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ٭

وَيَسْعَوْنَ فِى اْلاَرْضِ فَسَادًا وَاللّٰهُ لاَ يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ ٭ وَقَضَيْنَا اِلَى بَنِى اِسْرَائِيلَ فِى الْكِتَابِ لَتُفْسِدُنَّ فِى اْلاَرْضِ مَرَّتَيْنِ ٭ وَلاَ تَعْثَوْا فِى اْلاَرْضِ مُفْسِدِينَ

Yahudilere müteveccih şu iki hükm-ü Kur'anî, o milletin hayat-ı içtimaiye-i insaniyede dolap hilesiyle çevirdikleri şu iki müdhiş düstur-u umumîyi tazammun eder ki, hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeyi sarsan ve sa'y ü ameli, sermaye ile mübareze ettirip fukarayı zenginlerle çarpıştıran, muzaaf riba yapıp bankaları tesise sebebiyet veren ve hile ve hud'a ile cem'-i mal eden o millet olduğu gibi, mahrum kaldıkları ve daima zulmünü gördükleri hükûmetlerden ve galiblerden intikamlarını almak için her çeşit fesad komitelerine karışan ve her nevi ihtilale parmak karıştıran yine o millet olduğunu ifade ediyor.” S:402

Yine bu ifsad cereyanlarının, gazete ve radyo gibi neşriyatlarla yaygaralar koparıp millî efkârı şaşırtmağa çalıştıkları şöyle ifade ediliyor:

Ecnebi parmağıyla idare edilen zındıka komiteleri, İslâmiyeti imha için, İslâm memleketlerinde, bilhassa Türkiye'de, öyle desiselerle entrikalar çevirmişler, haince dolaplar döndürmüşler, hunharane ve vahşiyane zulümler irtikâb ve şeytanî ve menfur plânlar tatbik etmişler ve iğfalatta bulunmuşlar; iblisane, sinsî metodlar takib etmişler ve kardeşi kardeşe çarpıştırmışlar ve öyle aldatıcı yalan ve propagandalar ve yaygaralar yapmışlar, fitne ve fesad ve tefrika tohumları saçmışlardır ki; bunlar İslâm'ın bünyesinde derin rahneler açmış ve büyük tahribatlar yapmıştır. S:770 

Bir ziyaretimizde merhum Eşref Edib Fergan Bediüzzaman hakkında şunları anlattı:

İstanbulun meşhur âlimlerinden bazıları ile bizim yazıhanede toplanır ve ortaya çıkan bazı hadiselerin bazan üzülerek, bazan sevinerek müzakeresini yapardık. Daha çok hadiselerin zuhurunda Bediüzzaman Hazretleri de gelip müzakerelere katılırdı. Bizim üzüldüğümüz bazı hadiselerin arkasındaki iyilikleri gösterir, bazan da sevindiğimiz hadiselerin arkasında ifsad bulunduğunu bildirir, sevinmemizin yanlışlığını anlardık. Zamanla görünen manzaralar, hep Bediüzzamanı tasdik ederdi. Bediüzzamanın izahını dinlemeden konuşmayalım diye kanaatımız geldi.

Üstadın hadiseler hakkındaki isabetindeki sebeblerden birisi, Sol neşriyatın lehte veya aleyhteki yaygaralarıydı. Yani bunların, hadiselerdeki maksadlarına göre yaygara yaptıklarını biliyordu.

3- Anarşilikten kurtulmanın çareleri olarak ortaya konulan ve dinde gösterilen şartların yaşanmasıyla geliştirilmesi gereken beş esas, kısaca şöyle bildirilir:

Bu vatanın ve bu milletin hayat-ı içtimaiyesi bu acib zamanda anarşilikten kurtulmak için beş esas lâzım ve zarurîdir: Hürmet, merhamet, haramdan çekinmek, emniyet, serseriliği bırakıp itaat etmektir. Risale-i Nur hayat-ı içtimaiyeye baktığı zaman, bu beş esası kuvvetli ve kudsî bir surette tesbit ve tahkim ederek, asayişin temel taşını muhafaza ettiğine delil ise; bu yirmi sene zarfında Risale-i Nur'un, yüzbin adamı vatan ve millete zararsız birer uzv-u nâfi' haline getirmesidir.” Ş:349

4- Manevî ve dinî faziletlerin tahribinden doğan umumî anarşizm sebebiyle dünya devletlerinin müsbet kısmının, ittihad-ı İslama tarafdar olacaklarını devlet makamlarına haber veren Bediüzzaman Hazretleri diyor ki:

Eski zamanda İngiliz, Fransız, Amerika siyasetleri ve menfaatleri buna muarız olmakla mani olurdular. Şimdi menfaatleri ve siyasetleri buna muarız değil; belki muhtaçtırlar. Çünki komünistlik, masonluk, zındıklık, dinsizlik; doğrudan doğruya anarşistliği intac ediyor. Ve bu dehşetli tahrib edicilere karşı, ancak ve ancak hakikat-ı Kur'aniye etrafında ittihad-ı İslâm dayanabilir. Ve beşeri bu tehlikeden kurtarmağa vesile olduğu gibi, bu vatanı istila-yı ecanibden ve bu milleti anarşilikten kurtaracak yalnız odur. Ve bu hakikata binaen Demokratlar bütün kuvvetleriyle bu hakikata istinad edip komünist ve masonluk cereyanına karşı vaziyet almaları zarurîdir. Em:24

Aynı manada diğer bir beyan da şöyle:

“...şimdiki bu hükûmetimizin hakikî kuvveti, hakaik-i Kur'aniyeye dayanmak ve hizmet etmektir. Bununla ihtiyat kuvveti olan üçyüz elli milyon uhuvvet-i İslâmiye ile ittihad-ı İslâm dairesinde kardeşleri kazanır. Eskiden Hristiyan devletleri bu ittihad-ı İslâma tarafdar değildiler. Fakat şimdi komünistlik ve anarşistlik çıktığı için; hem Amerika, hem Avrupa devletleri Kur'ana ve ittihad-ı İslâma tarafdar olmağa mecburdurlar. Em:54

Mütecaviz dinsizliğe ve anarşizme karşı İslâm Hristiyan ittifakı, asrımızın ehemmiyetli meselelerinden biri olmuştur. Bununla alâkadar olarak manidar bir hadiste şöyle buyruluyor:

سَتُصَالِحُونَ الرُّومَ صُلْحًا آمِنًا وَتَغْزُونَ اَنْتُمْ وَ هُمْ عَدُوًّا مِنْ وَرَائِكُمْ

“İstikbalde Rum ile emniyeti te’min eden bir sulh akdedeceksiniz ve birlikte ikinize de muhalif olan bir düşmana karşı savaşacaksınız.” (1 )

Bu hadis-i şerif, beynelmilel dinsizlik ve anarşiliğe karşı, İslâm-Hristiyan ittifakını haber verirken, metindeki “Sulhen âminen” ifadesi, umumi huzur ve asayişi ciddi ihlal eden anarşizmden zımnen haber verir. Çünki manayı muhalifi ile anlaşılıyor ki; anarşizmin şiddetinden umumi emniyetin iadesine şiddetli ihtiyaç doğacak... yani, “emniyet sulhu”, emniyeti temin edebilmek için gereken kuvvete sahib olmak, ancak İslâm-Hristiyan ittifakıyla mümkün olacak, diye işaret eder.

Netice: Sebeb-müsebbeb âlemi olarak tanzim edilmiş olan bu dünya hayatında, sebebler durdukça neticeler de devam eder. O halde anarşinin sebebleri gereği gibi bilinip onlar kaldırılmalı ve umumî huzurun sebebleri de icraata konulmalıdır. Aksi halde ciddî bir ıslahat olamaz. Bu ıslahatı yapabilmek için, büyük kuvvet gerekiyor. Çünkü anarşinin mesleği olan tahrib kolay olduğundan, az kişi çok tahribat yapabilir. O halde dünyadaki sulh-u umumî tarafdarı olan kuvvetler samimî olarak bu ana hedefte birleşmelidirler.

 

1 T.T. ci: 4 hadis: 960; İ.M. 4089; Ebu Davud cihad: 156 ve melahim: 2, ibn-i Hanbel 4/91, 5/372, 9/40, 65

Bu dersi indirmek için tıklayınız.

Yukarı Çık