DERSLER / Alfabetik Derlemeler ve Dersler

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

MÜSBET EHL-İ KİTAB

يَتْلُونَ اٰيَاتِ اللّٰهِ اٰنَٓاءَ الَّيْلِ وَهُمْ يَسْجُدُونَ۠{١١٣}

113- Hepsi bir değildirler. Kitap ehli içinde doğruluk üzere bulunan bir ümmet (topluluk) vardır ki, gecenin saatlerinde onlar secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini okurlar.

يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ اْلاٰخِرِ وَيَاْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُسَارِعُونَ فِى الْخَيْرَاتِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ مِنَ الصَّالِح۪ينَ{١١٤}

114- Allah'a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar, hayır işlerinde de birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar iyi insanlardandır.

وَمَا يَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَلَنْ يُكْفَرُوهُۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالْمُتَّق۪ينَ{١١٥}

115- Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah kendisinden gereği gibi sakınanları bilir. (Âl-i İmran:113-114-115 Ayetlerin Meali)

“....Evvelki âyetlerde Ehl-i Kitab zemmolunduktan sonra, hepsinin böyle olmayıp içlerinde sıfat-ı hamîde ve hısal-i mardıyye ile muttasıf olanları da bulunduğu beyan olunmak için nâzil olduğu da söylenmiştir....” (Elmalı Tefsiri: 1159)

وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِمْ خَاشِع۪ينَ لِلّٰهِۙ لاَ يَشْتَرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ ثَمَنًا قَل۪يلاًۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ{١٩٩}

199- Kitab ehlinden öyleleri var ki, Allah'a inanırlar, size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a boyun eğerek inanırlar. Allah'ın âyetlerini az bir değere değişmezler. Onların mükafatı da Allah katındadır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir. (Âl-i İmran: 199 Ayetin Meali)

“....İbnü Abbas, Câbîr ve Katade demişlerdir ki: Habeş hükümdarı Necaşî Asâme vefat ettiği zaman Resulullah onun üzerine gıyaben cenaze namazı kılmıştı. Bunu gören münafıklar: "Hiç görmediği bir hıristiyan üzerine namaz kılıyor." demiş olduklarından Necâşî hakkında inmiştir. Rivâyet bakımından en yaygın olan budur. Necâşî'nin ölümü de hicretin dokuzuncu senesinde olmuştur....” (Elmalı Tefsiri: 1250-1264)

لَتَجِدَنَّ اَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الْيَهُودَ وَالَّذ۪ينَ اَشْرَكُواۚ وَلَتَجِدَنَّ اَقْرَبَهُمْ مَوَدَّةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّا نَصَارٰىۜ ذٰلِكَ بِاَنَّ مِنْهُمْ قِسّ۪يس۪ينَ وَرُهْبَانًا وَاَنَّهُمْ لاَ يَسْتَكْبِرُونَ{٨٢}

82- İman edenlere karşı düşmanlık yönünden insanların en şiddetlisi olarak yahudileri ve Allah'a ortak koşanları bulursun. Ve yine iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: "Biz hıristiyanlarız" diyenleri bulursun. Çünkü onların içlerinde keşişler ve rahipler vardır. Ve onlar büyüklük taslamazlar.

وَاِذَا سَمِعُوا مَٓا اُنْزِلَ اِلَى الرَّسُولِ تَرٰٓى اَعْيُنَهُمْ تَف۪يضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُوا مِنَ الْحَقِّۚ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اٰمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِد۪ينَ{٨٣}

83- Peygamber'e indirileni (Kur'ân) dinledikleri zaman, onun hak olduğunu öğrendiklerinden dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Onlar: "Ey Rabb'imiz iman ettik, bizi de şahitlerden yaz" derler.

وَمَا لَنَا لاَ نُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَمَا جَٓاءَنَا مِنَ الْحَقِّۙ وَنَطْمَعُ اَنْ يُدْخِلَنَا رَبُّنَا مَعَ الْقَوْمِ الصَّالِح۪ينَ{٨٤}

84- Hem biz Rabb’imizin bizi iyi kişilerle birlikte (Cennete) sokmasını arzulayıp dururken neden Allah’a ve hak olarak bize gelen şeylere inanmayalım

فَاَثَابَهُمُ اللّٰهُ بِمَا قَالُوا جَنَّاتٍ تَجْر۪ى مِنْ تَحْتِهَا اْلاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَۜا وَذٰلِكَ جَزَٓاءُ الْمُحْسِن۪ينَ{٨٥}

85- Böyle demeleri sebebiyle Allah onları altlarından ırmaklar akan cennetlerle mükafatlandırmıştır. Orada ebedî olarak kalacaklardır.  İşte iyilik yapanların mükafatı budur. (Maide : 82-83-84-85 Ayetlerinin Meali)

      لَتَجِدَنَّ اَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الْيَهُودَ وَالَّذ۪ينَ اَشْرَكُواۚ  

Gerek Yehûd ve Nasarâ Ehl-i Kitab, gerekse bunların gayrı alel’umum kâfir olan nâs içinde mü’minlere adâvetçe en şiddetlisini kasem olsun ki Yahudiler ve müşrikler bulacaksın –Ehl-i imana şiddet-i adavet nokta-i nazarından Yahudîleri müşriklerin de önünde göreceksin.- Demek ki bunlar imandan uzaktırlar, kesir-i fâsikûn bunlarda daha ziyadedir. Çünki bunların dünyaya hırsı hepsinden çoktur.وَلَتَجِدَنَّهُمْ اَحْرَصَ النَّاسِ عَلٰى حَيٰوةٍۚ وَمِنَ الَّذ۪ينَ اَشْرَكُوا  ilh. Ve çünkü bunların kalbleri kasvetlidir.وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةً Hevâya inhimakleri, fesada meyilleri, hakka karşı kibr ü inadları pek kuvvetlidir. Enbiyayı tekzib ve katilde, isyan ü ihtilâlde mümareseleri pek ziyadedir.

    وَلَتَجِدَنَّ اَقْرَبَهُمْ مَوَدَّةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّا نَصَارٰىۜ

Ve yine kasem olsun ki, bütün bu nâsın mü’minlere meveddetçe en yakını: “Biz Nasarâyız” diyenler bulacaksın. –Gerçi bunlar da umumiyetle mü’min değildir. Ve mü’minlere adavet bunlarda da vardır. Fakat cins cinse mülâhaza edildiği zaman öbürlerinin adavette şiddeti ziyade, bunların da mü’minleri sevebilmek kabiliyeti ziyadedir. Yâni onların meveddetleri ihtimali büsbütün yok değil, lâkin bunların meveddeti daha ziyade melhuz ve daha ziyade yakın bir ihtimaldir. Bunlarda iman kabiliyeti, ehl-i iman muhabbeti öbürlerinden fazla bulunur.( ذٰلِكَ ) Bunların akreb bulunması şu sebebledir ki: (بِاَنَّ مِنْهُمْ قِسّ۪يس۪ينَ )bunlardan kısîsler, yâni ilm ü ibadetle meşgul keşişler (وَرُهْبَانًا ) ve Rahibler, yâni âhiret korkusuyla manastırlarda nefislerini ezen taabbüdat ile meşgul târik-i dünyalar vardır.وَاَنَّهُمْ لاَ يَسْتَكْبِرُونَ Bir de bunlar mütekebbir değildirler. –Mütevazi ve mûnisdirler.- Elmalılı Tefsiri: 1791)

 İslam-Hıristiyan ittifakın bildiren hadîs

سَتُصَالِحُونَ الرُّومَ صُلْحًا آمِنًا وَتَغْزُونَ اَنْتُمْ وَ هُمْ عَدُوًّا مِنْ وَرَائِكُمْ

“Rum ile emniyeti te’min eden bir sulh aktedeceksiniz ve birlikte bir düşmana karşı savaşacaksınız.” (Tac. Cild: 4 Hadis no: 960)

Bu hadis-i şerif,Beyn-el-milel dinsizlik ve anarşiliğe karşı, İsam-Hıristiyan ittifakını haber verirken, metindeki  صُلْحًا آمِنًا ifadesi, umumî huzur ve asayişi ciddî ihlal eden anarşizimden haber verir. Çünkü umumi emniyetin iadesine şiddetli ihtiyaç doğacak. Yani: (emniyet sulhu) emniyeti temin edebilmek için gereken kuvvete sahip olmak ancak, İslam-Hıristiyan ittifakıyla mümkün olacak demek olur. (Bakınız: İslam Prensipleri Ansiklopedisi Ehl-i Kitab maddesi)

Bu dersi indirmek için tıklayınız.

Yukarı Çık