4102- ZİNA زناء : Geniş manasıyla nikahsız, gayr-ı meşru cinsî mukareneti ifade eden bu kelime, hukuk lisanında muayyen bir tarif içine alınır. Bu tarife göre zina, hukuken cezayı gerektirir. Hukuk-u İslâmiye ve Istılahat-ı Fıkhiye Kamusu adlı eserin 3. cild, 27. sahifesinde zina şöyle tarif ediliyor:

Zina: «Bir akd-i şer’îye müstenid olmaksızın bil’ihtiyar yapılan haram bir mücameattır.»

4103- Aynı cildin 208. sahifesinde ise: «Zina fazihası, haddi icabeden gayr-ı meşru mukarenettir ki bu, dar-ı İslâmda mükellef, yani İslâm ahkâmını müstelzim bir şahsın halen veya sabıkan müştehat bulunan berhayat bir kadınla mülkaen, nikahdan ve mülk ile nikah şübhelerinden halî olarak bil’ihtiyar irtikâb ettiği mücameattır.» diye ifade edilir. Binaenaleyh «Bir insanın ön veya arka cihetinden bilâşübhe taammüden vatıyde bulunsa, hadde müstahik olur. Vatıy ise: haşefenin, haşefe mevcud değilse o miktarın mezkûr iki uzuvdan birinde tagayyüb etmesidir.» (H.İ. ci:3, sh: 210)

Mezahib-i Erbaa eserinde şu kayıt var:

“Zina haddi gerçekte zina edenin ikrarına bağlıdır. Zinakâr suçu işlediğini ikrar etmezse, bu suçu onun üzerine beyyineyle isbatlamak mümkün olmaz. Çünkü bu suç, penisin vajinaya girdiğini gören dört adil şahid (bak: Şahid) ile ancak isbatlanabilir. Bu isbat her ne kadar imkansız değilse de çok zordur...

Fıkıhçılar, zina suçunun şahidlikle veya ikrar ile isbatlanabileceği hususunda görüş birliği etmişlerdir. Yine bu çirkin suçun isbatlanmasında gerekli şahid sayısının diğer hukukun tersine dört olduğu hususunda ittifak etmişlerdir...

Mezheb imamları şahidlerin adil nitelikli, erkek ve daha önce hadd cezasına çarptırılmamış kimseler olmaları gerektiği hususunda ittifak etmişlerdir. Penis’in vajina’ya (rahim yoluna) girmiş olduğunu gözleriyle ayan beyan görmüş olmaları şahidliğin kinaye değil de, sarih lafızlarla olması gerektiğinin bu şahidliğin şartı olduğu hususunda âlimler ittifak etmişlerdir. Dört şahidin şart koşulmasında şeriat koyucunun önerdiği Allah kullarının ayıplarının setr edilmesi gerçeği vardır.” (M.Er sh: 2966)

Aynı eserin 3048 ila 3051 arası, bu ve benzeri suçların örtülüp işaa edilmemesi  hakkındadır.

Mezahib-i Erbaa eserinde şu kayıd vardır:

“Müsahaka= Tenasül uzuvlarının biri birine temas ettirilmesi, aralarında nikah veya mülkî rekabe ile cariyelik bulunmayan kimseler hakkında haramdır. Maahaza bu, zina değildir. Çünkü bunda ilâc idhal yoktur, bunu irtikâb eden kadınlar veya erkekler hâkimin ictihadına göre te’dib edilirler.” (H.İ. ci:3, sh: 210)

Aynı eserin 3. cild 7.kitab 2.bölüm 2. mebhası sh:208, hadd-i zinaya ait olup bu mevzuda tafsilat verilmektedir.

Yukarıda beyan edilen şekilde bir zina suçunun hukuki sübutu, imkânsız denecek derecede şartlara bağlanmasının hikmetleri vardır. Zira İslâm hukuku, beşeri hukuk gibi yalnız dünya hayatına bakmaz. Belki daha çok âhirete bakar. Bu itibarla da insanların tesbit edemediği suçları Allah bilmektedir. Şeriat, suçun teşekkül şeklini ve hududlarını tayin edip tebliğ eder. Gizli ve aşikar her şeyi bilen Allah, sonra bunu iktiza ediyor. Hem İslâm hukukunun hedefi, kişiyi cezalandırmaktan daha çok suçu önlemektir. Onun için bazı suçlarda çok ağır cezayı ve bunun infazında kişiyi terzil şeklini getirirken, sübut şeklini de zor şartlara bağlamıştır.  Yani hükm-ü şer’î bu ağır ceza şekliyle, vicdan-ı umumiye-i İslâmiyeye manen der ki: İşte bu suç bu kadar şeni’ ve rezalettir. Buna göre kendini zabtetmeye ve takvaya çalış.

Böylece kişi yalnız ceza korkusuyla değil, belki fazilet ve şahsiyetini kaybetme endişesiyle karşı karşıya kalır. Zina suçunda diğer bir cihet de, suçu işleten saik olan, şedid meyelan-ı fıtrî, iradeyi selbetme derecesiyle bazan, bazı ahvalde vaki olduğundan, suçun subutiyeti, zor şartlara bağlanmıştır.

Daha bunun gibi pek çok hikmet-i teşriiye de vardır.

Sünen-i İbn-i Mace 20. kitabın 7 ilâ 16. babları, zina ve hadd-i zina hakkındadır. S.B.M. 2132. hadis, zina çeşitlerini; 2032. hadis ise dil ve tenasül uzvunu koruyanların mükâfatını, 1703. hadis de fuhşiyatın gizli ve aşikârının haram kılındığını beyan eder. (Bak: Nikâh)

Atıf notu:

-Zaniye ve gizli dost edinen ile evlenmemek, bak: 419/2.p.

-Zina iftirası, bak: Kazf-ul Muhsanat

4104- Zina fiil-i şeni’ini takbih ve tahrim eden âyetlerden bir kaç not:

-Sonra nesh olan ilk devredeki zina cezası: (4:25)

-Cariyelerin zina cezası: (4:25)

-Zinanın yasaklanması: (17:32) (25:68)

-Zina cezası: (24:2)

-Zani ve zaniye nikahları meselesi: (24:3) (Bu âyeti, Elmalılı Hamdi Efendi geniş tefsir etmiştir.)

-Zina iftirası: (24:4 ilâ 9)

-Hz. Yusuf’un (A.S.) inayet-i İlahiye ile, kendini nefsine celbeden kadından kurtulması: (12:24)

Livata şenaetinin takbihi hakkında müteaddid âyetler gelmiştir. Âyetlerin tekrarı, bu fiilin şiddetle tel’in edildiğini gösterir. Bununla alâkalı âyetlerden birkaç not:

-Genç erkekler (şabb-ı emred) şeklinde  temessül edip görünen melekleri, genç erkekler sanan Lût Kavminin onlara su-i niyetle bakışlarına karşı Lût (A.S.)ın ikazı ve onlardan korunmak istemesi: (11:77-80) (15:65-71)

-Lût (A.S.)ın kavmini livatadan vazgeçmeleri için ikazda bulunması: (26:165-169) (27:54-57) (29:28-30)

-Bazı müfessirler, (4:16) âyeti livatanın ta’zirini; (7:80, 81) âyetleri ise livatanın takbihini beyan ettiğini ifade ederler: (Bak: Lût A.S.)

Büluğ-ul Meram 4. cild 31. sahifede livatanın tecziyesine dair izahat vardır. İ.M. 20. Kitab-ül Hudur 12. Bab, livatanın cezası hakkındadır.

Livata ve hayvanla işlenen fiil-i şeni’e verilen katl cezası, R.E. 446. sahifenin 3, 4. hadislerinde zikredilir. Aynı eserin 303. sahifenin 11. hadisinde de livata fiili lanetlenir. (Bak: 2639.p. sonu)

(23:7) (70:31) âyeti, meşruiyet dışı bir sebeple yapılan istimna-i bilyed’in yasaklanmasına delalet eder. K.H. 1462. hadisi ile R.E. sh: 269’da bu yasak te’yid edilir. K.S.M. 3.ci. sh: 316 de bir özet verilir

Yukarı Çık