1473- İCABİYE ايجابيه : (Fr. Determinizm) “Şartlar ve sebebler aynı olduğu takdirde neticeler de aynı olur” kaidesini doğru sayan düşünüş. Bu düşünüş. dünyevî ilimlerde araştırma ve hâdislerin izahı için bir “kabul”dür. Fakat bu kabul, küllî bir kaide olarak düşünülürse insanın cüz’î iradesinin inkârına kadar gider. Allah sonsuz irade sahibidir. İnsana da icadsız bir cüz’î irade bahşetmiştir ve bu, teklif-i İlahiyeye ve insanın mes’uliyetine esas olmuştur. Allah sonsuz hikmet ve iradesiyle hâdisat âlemini sebeblere bağlamıştır. Bu sebeblerden meydana gelen neticeler ile sebebleri arasındaki sabit ve devamlı ittirad yani kanuniyet, onun iradesinin emridir. Tabiat kanunları denilen şey, hakikatte Allah’ın sabit emirleridir, evamir-i fıtriyesidir, onun iradesinin sabit tecellileridir. O iradesiyle bunları değiştirebilir ve değiştirir. Mu’cizeler ve kerametler buna delildir. Zira Allah’ın iradesi hâşa hâdisata değil, hâdisat Allah’ın iradesine tabidir. Allah dileseydi kâinattaki nizamı ve kanuniyeti başka şekilde halkederdi. Bilfarz umumiyet itibariyle sıcaklıkla cisimlerin hacmi büyüyeceğine küçülebilirdi; o zaman da kanuniyet sıcaklıkla hacmin küçülmesi şeklinde olurdu.
Evet kâinatta herşey muayyen sebebler tahtında husule geliyor. Fakat bu sebebler, irade, akıl ve ilim sahibi değildir. Bir gaye ve maksad da takib edemezler. Halbuki kâinatta müşahede edilen mevcudat gayet mevzun, gayeli, kasdî ve san’atkârane bir şekilde yaratılıyor. Gözün görmek için, dişin çiğnemek için yaratıldığı hakikatını kim inkâr edebilir.?
Esbabın bizzat müessir olmadığını, herşey hikmet ve rahmet-i İlahiyece tertib ve tanzim edilip bilâfasıla Müessir ve Mutasarrıf-ı Mutlak’ın Allah olduğunu, sebebler ve neticeler tertibini bil’ihtiyar vaz’u tertib etmekle beraber bu tarz vaz’u tertibe de mecbur bulunmadığını, bunları dilediği zaman tebdil ve ilga edebileceğini kabul ederlerse, İcabiye mesleğinin mahzuru kalmaz. (Bak: Esbab ve 1476.p.) (B.Sami Sağbaş, Felsefe Öğrt.)