195- ÂL-İ ABA آلِ عباء : Hz. Peygamber’in (A.S.M.) kendisi ile beraber, kızı Hz. Fatıma Vâlidemiz, damadı ve amcazadesi Hz. Ali ve torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’den (R.A.) müteşekkil heyet “Hamse-i Âl-i Aba” da denilir. Hz. Peygamber’in (A.S.M.) giydiği abasını mezkur sahabe-i güzin hazeratının üzerine örterek hususi dua ettiğinden bu isimle anılmaları meşhurdur.
196- «Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm, giydiği mübarek abasını, Hz. Ali (R.A.) ve Hazret-i Fatıma (R.A.) ve Hazret-i Hasan ve Hüseyn’in (R.A.) üstlerine örtmesi ve onlara bu suretle;
(33:33) لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا âyetiyle dua etmesinin esrarı ve hikmetleri var. Sırlarından bahsetmiyeceğiz. Yalnız vazife-i Risalete taalluk eden bir hikmeti şudur ki: Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm, gayb-âşina ve istikbal-bîn nazar-ı nübüvvetle otuz kırk sene sonra Sahabeler ve tabiinler içinde mühim fitneler olup kan döküleceğini görmüş. İçinde en mümtaz şahsiyetler, abası altında olan o üç şahsiyet olduğunu müşahede etmiş. Hazret-i Ali’yi (R.A.) ümmet nazarında tathir ve tebrie etmek ve Hazret-i Hüseyin’i (R.A.) taziye ve teselli etmek ve Hazret-i Hasan’ı (R.A.) tebrik etmek ve müsalaha ile mühim bir fitneyi kaldırmakla şerefini ve ümmete âzim faidesini ilan etmek ve Hazret-i Fatıma’nın zürriyetinin tâhir ve müşerref olacağını ve Ehl-i Beyt ünvan-ı âlisine lâyık olacaklarını ilan etmek için o dört şahsa kendiyle beraber “Hamse-i Âl-i Abâ” ünvanını bahşeden o abayı örtmüştür. Evet, çendan Hazret-i Ali (R.A.) halife-i bilhak idi. Fakat dökülen kanlar çok ehemliyetli olduğundan ümmet nazarında tebriesi ve beraeti, vazife-i Risalet hasebiyle ehemmiyetli olduğundan, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm, o suretle onu tebrie ediyor. Onu tenkid ve tahtie ve tadlil eden Haricileri ve Emevilerin müteca-viz tarafdarlarını sükûta davet ediyor. Evet Hâriciler ve Emevilerin müfrit tarafdarları Hazret-i Ali (R.A.) hakkındaki tefritleri ve tadlilleri ve Hazret-i Hüseyn’in (R.A.) gayet feci ciğersûz hâdisesiyle Şiaların ifratları ve bid’aları ve Şeyheyn’den teberrileri, ehl-i İslâma çok zararlı düşmüştür.
İşte bu aba ve dua ile Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm, Hz. Ali (R.A.) ve Hz. Hüseyn’i (R.A.) mes’uliyetten ve ittihamdan ve ümmetini onlar hakkında su-i zandan kurtardığı gibi, Hz. Hasan’ı (R.A.) yaptığı müsalaha ile ümmete ettiği iyiliğini vazife-i Risalet noktasında tebrik ediyor ve Hz. Fatıma’nın (R.A.) zürriyetinin nesl-i mübareki, âlem-i İslâmda Ehl-i Beyt ünvanını alarak âli bir şeref kazanacaklarını ve Hz. Fatıma; اِنِّى اُعِيذُهَا بِكَ وَذُرِّيَّتَهَا مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ diyen Hazret-i Meryem’in vâlidesi gibi zürriyetçe çok müşerref olacağını ilan ediyor.» (L.94)