529- CEM’İYYET جمعية : (Cemiyet) Topluluk, birlik. Hey’et. *Bir yere cem’ olma. *Manevi birlik teşkil eden cemaat. *Huk: Kazanç paylaşmaktan başka bir maksadla, ikiden ziyade şahsın ilim ve malumatlarını ve faaliyetlerini devamlı bir şekilde birleştirmek suretiyle bir esas nizamnameye müsteniden ve hükmî şahsiyyeti haiz olarak kurdukları teşekkül (Türk Hukuk Lügatı) *Tas: Zihnin yalnız Cenab-ı Hak ile meşguliyet hali.
*Edb: Tenasübü veya tezadı dolayısıyla birbirine uyan kelimeleri veya zıd olan kelimeleri beraber aynı ifade içinde bulundurmak. Edebiyat Lügatından bir misal:
Bir tair-i kudsîyi uçurdun yuvasından
Bir lâne-i sevdayı tebah eyledin ey mevt.
Bir tude türaba çevirip cism-i latifin
Bir haclegehi hâk-i siyah eyledin ey mevt.
“Tair, uçurdun, lâne, tude, türab, hâk” lafızları arasında tenasüb vardır. “bir tude türab” ile “cism-i latif”, “haclegeh” ile “hâk-i siyah” arasında tezad vardır. Buna sözün cem’iyetli olması denilir.
530- Siyasî cemiyetçilik ittihamına karşı Bediüzzaman Hazretlerinin mahkeme müdafaatından iki parça:
«Hayat-ı içtimaiyenin bir temel taşı ve fıtrat-ı beşeriyenin bir hâcet-i zaruriyesi ve aile hayatından tâ kabile ve millet ve İslâmiyet ve insaniyet hayatına kadar en lüzumlu ve kuvvetli rabıta ve her insanın kâinatta gördüğü ve tek başına mukabele edemediği medar-ı zarar ve hayret ve insanî ve İslâmî vazifelerin ifasına mani’ maddi ve manevi esbabın tehacümatına karşı bir nokta-i istinad ve medar-ı teselli olan dostluk ve kardeşane cemaat ve toplanmak ve samimane uhrevî cemiyet ve uhuvvet, hem siyasî cephesi olmadığı halde ve bilhassa hem dünya, hem din, hem âhiret saadetlerine kat’i vesile olarak iman ve Kur’an dersinde hâlis bir dostluk ve hakikat yolunda bir arkadaşlık ve vatanına ve milletine zararlı şeylere karşı bir tesanüd taşıyan Risale-i Nur şakirdlerinin pek çok takdir ve tahsine şayan ders-i imanda toplanmalarına, “cemiyet-i siyasiye” namını verenler, elbette ve herhalde ya gayet fena bir surette aldanmış veya gayet gaddar bir anarşisttir ki, hem insaniyete vahşiyane düşmanlık eder, hem İslâmiyet’e nemrudane adavet eder, hem hayat-ı içtimaiyeye anarşiliğin en bozuk ve mütereddi tavrıyla husumet eder.» (Ş.288)
530/1- «Hayat-ı içtimaiye-i insaniyenin, hususan millet-i İslâmiyenin üss-ül esası:
Akrabalar içinde samimane muhabbet ve kabile ve taifeler içinde alâkadarane irtibat ve İslâmiyet milliyetiyle mü’min kardeşlerine karşı, manevi, muavenetkârane bir uhuvvet ve kendi cinsi ve milletine karşı fedakârane bir alâka ve hayat-ı ebediyesini kurtaran Kur’an hakikatlarına ve nâşirlerine sarsılmaz bir rabıta ve iltizam ve bağlılık gibi hayat-ı içtimaiyeyi esasıyla temin eden bu rabıtaları inkâr etmekle ve şimaldeki dehşetli anarşistlik tohumunu saçan ve nesil ve milliyeti mahveden ve herkesin çocuklarını kendine alıp karabet ve milliyeti izale eden ve medeniyet-i beşeriyeyi ve hayat-ı içtimaiyeyi bütün bütün bozmağa yol açan kızıl tehlikeyi kabul etmekle ancak Nur şakirdlerine medar-ı mes’uliyet cemiyet namını verebilir. Onun için hakiki Nur şakirdleri çekinmeyerek Kur’an hakikatlerine karşı kudsî alâkalarını ve uhrevi kardeşlerine karşı sarsılmaz irtibatlarını izhar ediyorlar. O uhuvvet sebebiyle gelen her bir cezayı memnuniyetle kabul ettiklerinden, mahkeme-i âdilenizde hakikat-ı hali olduğu gibi itiraf ediyorlar. Hile ile, dalkavukluk ile ve yalanlarla kendilerini müdafaaya tenezzül etmiyorlar.» (Ş.392) (Bak: Cemaat)