491- CEBBAR جبار : (Sıfat-ı İlahiyedendir) İstediğini mutlak yapan ve yaptıran, dilediğine muktedir olan. Büyüklük, azamet ve kudret sahibi. İmar eden. Cenab-ı Hak. (Kullarını ıslah edip tevbeye götüren Allah Teâla Hazretleri) *Koz: Gökyüzünün cenubunda bulunan bir yıldız kümesi.

Bu sıfat insanlar için menfi mânâda kullanılır. Yani zâlim, gaddar, müstebid, mütemerrid insanlar da bu sıfatla tavsif edilir. Meselâ: Cengiz, cebbar ve gaddar bir devlet adamı idi.

491/1 Bu kelime Kur’anın muhtelif âyetlerinde geçer Ezcümle: (59:23) âyetinde Allah’ın bir ismi olarak geçen “cebbar” kelimesi şöyle izah ediliyor.

«Cebbar “cebir”den mübalağalı ism-i faildir. Yani, çok cebredici demek olan işbu cebbar vasfında başlıca iki mânâ vardır: Birincisi; cebir esasen kırığı yerine getirip sıkı sarmak, eksiği ıslah edip tamamlamak demektir. Nitekim “Cebr-i mâfat etti” denilir ki zayi’ olanı yerine getirdi, telafi eyledi demek olur. Bu mânâdan cebbar ismi, halkın eksikliklerini tamamlıyan, ihtiyaçlarını tesviye eden, işlerini düzelten, bu babda iktiza eden ameliyatı gereği gibi yapmakta çok iktidarlı olan hâkim mânâsını ifade eder. Müfessirînin bir çoğu Allah Teâla’ya cebbar ıtlakı, bu mânâdan olduğunu söylemişlerdir... İkincisi; cebir, icbar etmek yani dilediğini zorla yaptırmak mânâsına da gelir. Bu mânâdan cebbar, zorlu demek olur. Allah Teâla’ya ıtlakı Kahhar ism-i celili gibi, halkı iradesine mecbur eden, dilediğini ister istemez zorla yaptırmaya kadir olan hükm ü nüfuzuna karşı gelinmek ihtimali bulunmayan ceberut sahibi demektir. Maamafih bundan Cebriyyenin dediği gibi, kullara hiç irade vermez, her emrini cebriyle yürütür, insanlarda ef’al-i ihtiyariye yoktur mânâsını da çıkarmamalıdır. Çünkü teşriî olan emirlerini kullarının irade-i cüz’iyesiyle meşrut kılmış olduğu da (47:7) اِنْ تَنْصُرُوا اللّٰهَ يَنْصُرْكُمْ gibi birçok nusus ile müsbettir.» (E.T.4872)

492- «İbn-i Enbarî demiştir ki: Allah’ın sıfatında cebbar; kendisine erişilemez, el uzatılamaz اَلَّذِى لَا يَنَالُ demektir. Nitekim, el yetişmeyen gayet yüksek hurma ağacına “cebbare” denilir. Bir de İbn-i Abbas Hazretlerinden rivayet olunduğu üzere El-Cebbar, melik-i azîm yani çok büyük azametli padişah mânâsına dahi gelir.

Vahidî der ki: İşte şu zikrolunan mânâlar, Allah Teâla’nın Cebbar sıfatı hakkındadır. Halkın sıfatı olarak kullanılan cebbarın da başkaca bir kaç mânâsı vardır.

Birisi; musallat demektir ki, (50:45) وَمَٓا اَنْتَ عَلَيْهِمْ بِجَبَّارٍ kavlinde bu mânâyadır.

İkincisi; iri cisimli demektir ki, (5:22) اِنَّ ف۪يهَا قَوْمًا جَبَّار۪ينَۗ kavlinde bu mânâyadır.

Üçüncüsü: Allah’a ibadet etmez mütemerrid demektir, وَلَمْ يَجْعَلْن۪ى جَبَّارًا ( 19:32 ) kavlinde bu mânâyadır.

Dördüncüsü; çok insan katleden kattal demektir, (26:130) وَاِذَا بَطَشْتُمْ بَطَشْتُمْ جَبَّار۪ينَۚ kavliyle  اِنْ تُر۪يدُ اِلآَّ اَنْ تَكُونَ جَبَّارًا فِى اْلاَرْضِ ( 28:19 ) kavlinde de bu mânâyadır.» (E.T.4873-4874)

Hülasa, cebbar; emir ve kudretiyle bütün kâinatı kabza-i tasarrufunda tutan ve hikmet ve rahmetin iktizalarına göre herşeyi kavanîn-i fıtriyesine mutlak itaat ettirerek tavzif ve idare eden mânâsında bir sıfat-ı İlahiyedir.

Yukarı Çık