895- FAİZ فَايِضْ : (Feyz’den) Lügatta taşan, dolan manasındadır.
Faiz: فَايِضْ kelimesi aynı şu şekliyle Kur’anda geçmiyor. Ancak kelimenin masdarı olan (feyz: فيض den müştak olarak çeşitli şekilleriyle geçer ve haram olan faizden başka manaları ifade ederler.
Kur’anda haram olan faiz, “Riba” kelimesiyle ifade edilmiştir. Lisanımızda bu haram olan ribaya (faiz: فَايِضْ de denir. Nasıl ki, Kur’anda geçen “salât” ve “savm”a, lisanımızda “namaz” ve “oruç” dediğimiz gibi...
Şeriatta faiz, “ödünç verilen mal veya para için alınan ve şer’an haram olan kâr’dır. Faizin iş hayatındaki manası, “sen çalış, ben yiyeyim”dir. Küçük tasarruf sahiplerinin paraları bankalarda toplanıp, büyük yekûnlere ulaşır. Banka, bu parayı aldığından daha büyük faizle iş sahiplerine kredi olarak verir. İstihsal edilen (üretilen) malların fiatına masraf olarak bu faiz eklenir. Bu sebeble malların fiatı, faiz nisbetine göre artar. Bu malı satın alanlar ödedikleri fiatla birlikte, vaktiyle yatırımcının ödediği faizi kendileri ödemiş olurlar. Böylece tasarruf sahipleri bankadan aldıkları faizden çok daha fazlasını, bu malı satın almakla geri ödemiş olurlar. Ayrıca fiatların yükselmesiyle dar gelirlilerin haklarına tecavüz etmiş olurlar. Çalışmadan para alıp vermekle zenginleşen bir zümrenin türemesine de sebeb olurlar. İslâm, faizi haram kılmakla bu haksızlıkları önler (O.A.L.) (Bak: Banka, Riba)
İbn-i Mesud rivayet ediyor: “Peygamberimiz (A.S.M.) faiz yiyeni, yedireni, şahitlerini ve yazıcısını lanetlemiştir” (Bu hadisi Ahmed bin Hanbel, Ebu Davud, İbn-i Mâce ve Tirmizî rivayet etmiştir. Ayrıca İbn-i Hebban ve Hakim inceleyerek sahih kabul etmişlerdir.)