901- FASAHAT فصاحة : Doğru ve düzgün, açık ve güzel ifadeli konuşma.
«Fasahat: Sözün lafız, mana ve ahenk itibariyle kusursuz olmasıdır. Diğer tabirle, lafızların söylenişinin tatlı, manasının da söylenirken hemen zihne girmesidir. Bu keyfiyetlerin birincisi, kelime ve cümle ahengi ile; ikincisi de kullanan kimsenin kelime hazinesi ve seçme kudreti ile alakalıdır. Fasahatın daha yüksek derecesine belagat denir ki; fasih bir sözün, yerine ve adamına göre söylenmesidir. Her beliğ söz, yerine göre denmemişse, beliğ olamaz.» (Edebiyat Sözlüğü)
«Kelimenin aslı: “Südün köpüğü gidip halis kalması” manasına idi. Sonra bir şeyin safi ve şaibelerden, şüphelerden halis olmasında kullanılmıştır. Bir şeyin belli ve aşikâr olması...» (Lügat-ı Remzi)
902- «Kur’an manen üslub-u beyan cihetiyle fevkalâde beliğ olduğu gibi, lafzında gayet selis bir fesahatı vardır. Fesahatın kat’i vücuduna, usandırmaması delildir ve fesahatın hikmetine, fenn-i beyan ve maaninin dâhî ülemasının şehadetleri bir bürhan-ı bahirdir. Evet binler defa tekrar edilse usandırmıyor, belki lezzet veriyor. Küçük basit bir çocuğun hafızasına ağır gelmiyor, hıfzedebilir. En hastalıklı, az bir sözden müteezzi olan bir kulağa nahoş gelmiyor, hoş geliyor. Sekeratta olanın damağına serbet gibi oluyor. Zemzeme-i Kur’an onun kulağında ve dimağında aynen ağzında ve damağında ma-i zemzem gibi leziz geliyor.
Usandırmamasının sırr-ı hikmeti şudur ki: Kur’an, kulûbe kut ve gıda ve ukûle kuvvet ve gınadır ve ruha ma ve ziya ve nüfusa deva ve şifa olduğundan usandırmaz. Hergün ekmek yeriz, usanmayız. Fakat en güzel bir meyveyi hergün yesek, usandıracak. Demek Kur’an hak ve hakikat ve sıdk ve hidayet ve hârika bir fesahat olduğundandır ki, usandırmıyor. Daima gençliğini muhafaza ettiği gibi taravetini, halavetini de muhafaza ediyor. Hatta Kureyş’in rüesasından müdakkik bir beliğ, müşrikler tarafından, Kur’anı dinlemek için gitmiş. Dinlemiş, dönmüş demiş ki: Şu kelâmın öyle bir halaveti ve taraveti var ki, kelâm-ı beşere benzemez. Ben şairleri, kâhinleri biliyorum. Bu onların hiç sözlerine benzemez. Olsa olsa etbaımızı kandırmak için, sihir demeliyiz.” İşte Kur’an-ı Hakim’en en muannid düşmanları bile fesahatından hayran oluyorlar.» (S.378) (Bak: Beyan)