1355- HUDEYBİYE حديبيه : Mekke-i Mükerreme’den Medine-i Münevvere’ye giden yolun üzerinde ve Mekke’den bir merhale uzaklıkta küçük bir köy olup, yakınında bir kuyu ve bir ağaç vardır ki, bu ağacın altında Hz. Fahr-i Kâinat Efendimiz (A.S.) beşinci hicri senede ashabı tarafından biat olunmuştur.
Hicretten beş sene on ay geçtiğinde Hz. Peygamber, maiyetinde Muhacirîn ve ensardan 1400 kişi bulunduğu halde umre niyetiyle Kâbe-i Şerife’yi ziyaret maksadıyla gidip bu yere vardıklarında Kureyş’in harp için karşı çıktıklarını haber alması üzerine, harp niyetiyle gelmeyip ancak sıla-i rahm ve Beytullah’ı ziyaret niyetiyle geldiklerini beyan buyurmuşlarsa da, Kureyş o sene Hz Peygamberle müslümanların Mekke’ye girmelerine razı olmayıp ertesi sene kabul edecekleri şartıyla ve diğer bazı şartlarla muahede akdetmişlerdir. Bunun üzerine mezkûr sahabeler Hudeybiye’nin yakınında bulunan ağacın altında Hz. Peygamber Efendimize biat ettikten sonra Medine-i Münevvere’ye dönmüşlerdir.
1356- Evet (48:27) فَجَعَلَ مِنْ دُونِ ذلِكَ فَتْحًا قَرِيبًا âyeti “ifade ediyor ki: Sulh-u Hudeybiye, çendan zahiri İslâm aleyhinde görülmüş ve Kureyşiler bir derece galib görünmüş olduğu halde manen sulh-u Hudeybiye, manevi büyük bir fetih hükmünde olacak ve sair fütuhatın da anahtarı olacak diye ihbar ediyor. Filhakika, sulh-u Hudeybiye ile çendan maddi kılınç, kılıfına muvakkaten konuldu. Fakat Kur’an-ı Hakim’in barika-asa elmas kılıncı çıktı, kalbleri akılları fethetti. Müsalaha münasebetiyle birbiriyle ihtilat ettiler. Mehasin-i İslâmiyet, envar-ı Kur’aniye; inad ve taassubat-ı kavmiye perdelerini yırtarak, hükmünü icra ettiler. Meselâ: Bir dahiye-i harb olan Halid Bin Velid ve bir dahiye-i siyaset olan Amr İbn-ül As gibi mağlubiyeti kabul etmiyen zatlar, sulh-u Hudeybiye ile cilvesini gösteren seyf-i Kur’anî, onları mağlub edip, Medine-i Münevvere’ye kemal-i inkıyad ile İslâmiyet’e gerdendade-i teslim olduktan sonra Hazret-i Halid, bir “seyfullah” şekline girdi ve fütuhat-ı İslâmiyenin bir kılıncı oldu.” (L. 29) Hudeybiye hâdisesi Kur’anda (48:12 ve 60:12) âyetlerinde geçer.