1377- HURUF-UL MUKATTAA حروف المقطّعه : Kur’an-ı Kerimde sure başlarında bulunan, kesik ikisi üçü birleşik veya tek başına yazılı harfler. Elif Lam Mim, Ya Sin, Elif Lam Ra.. gibi Bunlar İlahî birer şifre olup, manalarını anlayanlar Resul-i Ekrem (A.S.M.) ve onun vârisleridir.
Evet “surelerin başlarındaki huruf-u mukattaa, İlahî bir şifredir. Has abdine onlarla bazı işaret-i gaybiye veriyor. O şifrenin miftahı, o abd-i has’tadır, hem onun veresesindedir. Kur’an-ı Hakim madem her zaman ve her taifeye hitab ediyor; her asrın her tabakasının hissesini zaman cami çok mütenevvi vücuhları, manaları olabilir. Selef-i Salihîn ise, en halis parça onlarındır ki, beyan etmişler. ehl-i velayet ve tahkik, seyr ü sülûk-u ruhaniyeye ait çok muamelat-ı gaybiye işaratını onlarda bulmuşlar. İşarat-ül İ’caz Tefsirinde, “El Bakara” Suresinin başında i’caz-ı belagat noktasında bir nebze onlardan bahsetmişiz; müracaat edilsin.” (M.390)
1378- “Evet Kur’anın üslubları hem garibdir hem bedi’dir hem acibdir hem mukni’dir. Hiçbir şeyi, hiçbir kimseyi taklid etmemiş. Hiç kimse de onu taklid edemiyor. Nasıl gelmiş, öyle o üslublar taravetini, gençliğini, garabetini daima muhafaza etmiş ve ediyor. Ezcümle, bir kısım surelerin başlarında şifre-misal الم ٭ الر ٭ طه ٭ يس ٭ حم ٭ عسق gibi mukattaat hurufundaki üslûb-u bedîîsi, beş-altı lem'a-i i'cazı tazammun ettiğini “İşarat-ül İ’caz” da yazmışız. Ezcümle: Surelerin başında mezkur olan huruf, hurufatın aksam-ı malumesi olan mechure, mehmuse, şedide, rahve, zelaka, kalkale gibi aksam-ı kesiresinden herbir kısmından nısfını almıştır. Kabil-i taksim olmayan hafifinden nısf-ı ekser, sakilinden nısf-ı ekall olarak bütün aksamını tansif etmiştir. Şu mütedahil ve birbiri içindeki kısımları ve ikiyüz ihtimal içinde mütereddid yalnız gizli ve fikren bilinmiyecek birtek yol ile umumu tansif etmek kabil olduğu halde, o yolda, o geniş mesafede sevk-i kelâm etmek, fikr-i beşerin işi olamaz. Tesadüf hiç karışamaz. İşte bir şifre-i İlahiye olan surelerin başlarındaki huruf, bunun gibi daha beş-altı lem’a-i i’caziyeyi gösterdikleriyle beraber, ilm-i esrar-ı huruf ülemasıyla evliyanın muhakkikleri şu mukattaattan çok esrar istihrac etmişler ve öyle hakaik bulmuşlar ki, onlarca şu mukattaat kendi başıyla gayet parlak bir mu’cizedir. Onların esrarına ehil olmadığımız, hem umum göz görecek derecede isbat edemediğimiz için o kapıyı açamayız. Yalnız “İşarat-ül İ’caz”da şunlara dair beyan olunan beş-altı lem’a-i i’caza havale etmekle iktifa ediyoruz.” (S.374)
1379- Evet, الم i’cazın esaslarından îcazın en yüksek ve en ince derecesine bir misaldir. Bunda da birkaç letaif vardır:
1- الم üç harfiyle üç hükme işarettir. Şöyle ki: Elif,هذَا كَلاَمُ اللّٰهِ اْلاَزَلِىِّ hükmüne ve kaziyesine; lâm, نَزَلَ بِهِ جِبْرِيلُ hükmüne ve kaziyesine; mim عَلَى مُحَمَّدٍ ع.ص.م . hükmüne ve kaziyesine remzen ve imaen işarettir.
Evet nasılki Kur’anın hükümleri uzun bir surede, uzun bir sure kısa bir surede, kısa bir sure bir âyette, bir âyet bir cümlede, bir cümle bir kelimede, o kelime de “sin, lam, mim” gibi huruf-u mukattaada irtisam eder, görünür. Kezalik الم in herbir harfinde mezkûr hükümlerden biri temessül etmiş görünüyor.
2- Surelerin başlarındaki huruf-u mukattaa, İlahî bir şifredir. Beşer fikri ona yetişemiyor. Anahtarı, ancak Hazret-i Muhammed Aleyhissalatü Vesse-lâm’dadır.
3- Şifrevari şu huruf-u mukattaanın zikri, Hazret-i Muhammed Aleyhissalatü Vesselâmın fevkalâde bir zekaya mâlik olduğuna işarettir ki: Muhammed Aleyhisselatü Vesellâm remizleri, imaları ve en gizli şeyleri sarih gibi telakki eder, anlar.
4- Şu harflerin taktii; harf ve lafızların havi oldukları kıymet, yalnız ifade ettikleri manalara göre olmayıp, ilm-i esrar-ül huruf’da beyan edildiği gibi, adet ve sayılar misillü, harflerin arasında fıtrî münasebetlerin bulunduğuna işarettir.
5- الم taktiiyle, bütün harflerinesas mahreçleri olan “halk, vasat, şefe” mahreçlerine işarettir.
Ve zihinlerin nazar-ı dikkatini şu mahreçlere çeviriyor ki; zihinler, gerek bu üç mahreçte, gerek bunlara bağlı küçük küçük mahreçlerde lafızların ve harflerin nasıl vücuda geldiklerin hayret ve ibretle mütalaa etsinler.” (İ.İ. 33)