1176- HANİN-ÜL CİZ’ حنين الجذع : Resulullah’ın mescid-i şerifte hutbe okurken dayandığı direğin mu’cize olarak ağlaması. Şöyle ki:
“Mescid-i şerifte, hurma ağacından olan kuru direk, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm hutbe okurken ona dayanıyordu. Sonra minber-i şerif yapıldığı vakit, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm minbere çıkıp hutbeye başladı. Okurken, direk deve gibi enin edip ağladı; bütün cemaat işitti. Ta Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm yanına geldi, elini üstüne koydu, onunla konuştu, teselli verdi; sonra durdu. Şu mu’cize-i Ahmediye Aleyhissalatü Vesselâm, pek çok tariklerle, tevatür derecesinde nakledilmiştir.
Evet,حَنِينُ الْجِزْعِ mu’cizesi çok münteşir ve meşhur ve hakiki mütevatirdir. Sahabelerin bir cemaat-i âlîsinden, onbeş tarik ile gelip, Tabiîn in yüzer imamları; o mu’cizeyi, o tariklerle, arkadaki asırlara haber vermişler. Sahabenin o cemaatinden ülema-i sahabe namdarları ve rivayet-i hadisin reislerinden Hazret-i Enes İbn-i Malik (hadim-i Nebevi), Hazret-i Cabir Bin Abdullah-il Ensari (hadim-i Nebevi) Hazret-i Abdullah İbn-i Ömer, Hazret-i Abdullah Bin Abbas, Hazret-i Sehl Bin sa’d, Hazret-i Ebu Said-il Hudri, Hazret-i Übey İbn-il Kâ’b, Hazret-i Büreyde, Hazreti-i Ümmü-l Mü’minin Ümm ü Seleme gibi meşahir-i ülema-i sahabe ve rivayet-i hadisin rüesaları gibi, herbiri bir tarikin başında, aynı mu’cizeyi ümmete haber vermişler. Başta Buhari, Müslim, kütüb-ü sahiha; arkalarındaki asırlara, o mütevatir mu’cize-i kübrayı, tarikleriyle haber vermişler.
1177- İşte Hazret-i Cabir tarikında der ki: Resül-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm hutbe okurken, Mescid-i Şerifte جِذْعُ النَّخْلِ denilen kuru direğe dayanıp, okurdu. Minber-i şerif yapıldıktan sonra, minbere geçtiği vakit; direk tahammül edemiyerek, hamile deve gibi ses verip inleyerek ağladı. Hazret-i Enes tarikında der ki: Camus gibi ağladı, mescidi lerzeye getirdi. Sehl İbn-i Sa’d tarikında der: Hem onun ağlaması üzerine, halklarda ağlamak çoğaldı. Hazret-i Übey İbn-il Kâ’b tarikında diyor: Hem öyle ağladı ki, inşikak etti. Diğer bir tarikte, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm ferman etti: اِنَّ هذَا بَكَى لِمَا فَقَدَ مِنَ الذِّكْرِ Yani: “Onun mevkiinde okunan zikir ve hutbedeki zikr-i İlahînin iftirakındandır ağlaması.” Diğer bir tarikte ferman etmiş: لَوْ لَمْ اَلْتَزِمْهُ لَمْ يَزَلْ هكَذَا اِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ تَحَزُّنًا عَلَى رَسُولِ اللّٰهِ Yani: “Ben onu kucaklayıp teselli vermeseydim, Resulullah’ın iftirakından kıyamete kadar böyle ağlaması devam edecekti.” Hazret-i Büreyde tarikında der ki: Ciz’ ağladıktan sonra, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm, elini üstüne koyup ferman etti:
اِنْ شِئْتَ اَرُدُّكَ اِلَى الْحَائِطِ الَّذِى كُنْتَ فِيهِ تَنْبُتُ لَكَ عُرُوقُكَ وَيَكْمُلُ خَلْقُكَ وَيُجَدَّدُ خُوصُكَ وَثَمَرُكَ وَاِنْ شِئْتَ اَغْرِسُكَ فِى الْجَنَّةِ يَاْكُلُ اَوْلِيَاءُ اللّٰهِ مِنْ ثَمَرِكَ
Sonra, o ciz'i dinledi ne söylüyor; ciz' söyledi, arkadaki adamlar da işitti: اِغْرِسْنِى فِى الْجَنَّةِ يَاْكُلُ مِنِّى اَوْلِيَاءُ اللّٰهِ فِى مَكَانٍ لاَ يَبْلَى Yani: "Cennet'te beni dik ki; benim meyvelerimden Cenab-ı Hakk'ın sevgili kulları yesin. Hem bir mekân ki, orada beka bulup, çürümek yoktur." Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etti: قَدْ فَعَلْتُ Sonra ferman etti: اِخْتَارَ دَارَ الْبَقَاءِ عَلَى دَارِ الْفَنَاءِ1
İlm-i Kelâm’ın büyük imamlarından meşhur Ebu İshak-ı İsferanî naklediyor ki: Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm direğin yanına gitmedi; belki direk onun emriyle, onun yanına geldi. Sonra emretti, yerine döndü. Hazret-i Übey İbn-i Kâ’b der ki: Şu hâdise-i hârikadan sonra Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm emretti ki: “Direk minberin altına konulsun.” Min-berin altına konuldu; ta mescid-i şerif’in tamiri için hedmedilinceye kadar. O vakit Hazret-i Übey İbn-i Kâ’b yanına aldı, çürüyünceye kadar muhafaza edildi. Meşhur Hasan-ı Basri, şu hâdise-i mu’cizeyi şakirdlerine ders verdiği vakit, ağlardı ve derdi ki: “Ağaç Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm’a meyl ve iştiyak gösteriyor. Sizler daha ziyade iştiyaka, meyle müstahaksınız.” Biz de deriz: Evet, hem ona iştiyak ve meyl ve muhabbet, onun Sünnet-i Seniyyesine ve Şeriat-ı Garrasına ittiba’ iledir.” (M.129-133)
1S.B.M:hadis: 499 (Tevatüriyeti üzerine malumat veriliyor.)