3818- TEVATÜR تواتر : Kuvvetli haber. *Müteaddid şeylerin birbiri ardınca zahir olması. *Bir hususun söylenmesi. Şayia. *Fık: İçinde yalan ihtimali olmayan ve bir cemaate dayanan kuvvetli haber.
3819- Rivayetlerde «Naklolunan haberler eğer tevatür suretinde olsa, kat'îdir. Tevatür iki kısımdır.1 Biri "sarih tevatür", biri "manevî tevatür"dür. Manevî tevatür de iki kısımdır: Biri sükûtîdir. Yani, sükût ile kabul gösterilmiş. Meselâ: Bir cemaat içinde bir adam, o cemaatin nazarı altında bir hâdiseyi haber verse, cemaat onu tekzib etmezse, sükût ile mukabele etse, kabul etmiş gibi olur. Hususan haber verdiği hâdisede cemaat onunla alâkadar olsa, hem tenkide müheyya ve hatayı kabul etmez ve yalanı çok çirkin görür bir cemaat olsa, elbette onun sükûtu o hâdisenin vukuuna kuvvetli delalet eder. İkinci kısım tevatür-ü manevî şudur ki: Bir hâdisenin vukuuna, meselâ "Bir kıyye taam, ikiyüz adamı tok etmiş" denilse; fakat onu haber verenler, ayrı ayrı surette haber veriyor. Biri bir çeşit, biri başka bir surette, diğeri başka bir şekilde beyan eder.. fakat umumen, aynı hâdisenin vukuuna müttefiktirler. İşte mutlak hâdisenin vukuu; mütevatir-i bil-manadır, kat'îdir. İhtilaf-ı suret ise, zarar vermez.» (M.94)
3820- Bediüzzaman Hazretlerine sorulan «bir sual: Deniliyor ki: Sen çok şeylere mütevatir dersin; halbuki biz onların çoğunu yeni işitiyoruz. Mütevatir birşey böyle gizli kalmaz?
Elcevab: Ulema-i şeriat yanında çok mütevatir ve bedihi şeyler var ki, onlardan olmayana göre meçhuldür. Ehl-i Hadis yanında da çok mütevatir var, sairlerin yanında ahadî de olmuyor ve hakeza... Her fennin ehl-i ihtisası, o fenne göre bedihiyatı, nazariyatı beyan edilir. Umum halk ise, o fennin ehl-i ihtisasına itimad eder, teslim olur veya içine girer, görür. Şimdi haber verdiğimiz hakiki mütevatir veya manevi mütevatir veya tevatür hükmünde kat’iyyeti ifade eden vakıalar, hem ehl-i hadis, hem ehl-i şeriat, hem ehl-i usul, hem ekser tabaka-i ulemada hükmünü öyle göstermiş; gaflette bulunan avam veya gözünü kapayan nâdanlar bilmezlerse, kabahat onlara aittir.» (M.141)
1 (Haşiye): Şu risalede "tevatür" lafzı, Türkçe "şâyia" manasındaki tevatür değil, belki yakîni ifade eden, yalan ihtimali olmayan kuvvetli ihbardır.