بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
وَ بِهِ نَسْتَعِينُ
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِين
İFSAD KOMİTESİ
Gayr-ı Münteşir Bazı Mektuplar
Demokratlar içerisinde meb’us Gazi ve Gazi gibi dindarlar ve Isparta’da Rüştü ve akrabası ve Emirdağı’nda Mehmed Çalışkan ve Hamza gibi demokratların hatırı için yalnız bir saat dünyaya baktım.
Said Nursî
Aziz kardeşlerim! (Bu yazıyı Üstadımız yazdırdılar.)
İngilizlerin bizi Atlantik Pakt’ına almadıklarına müteessir olmuştuk. Bilakis üstadımızın bize beyan ettiği bu hakikatlar karşısında alınmadığımıza ruh-u canımızla memnun olmuştuk.
Mehmed, Hasan
İngiltere’nin İslâmiyet’e karşı düşmanlığı
Ellibeş sene önce İngiltere’nin Hindistan Müstemleke Nâzırı matbuatta intişar eden bir makalesinde, müslümanların elinde Kur’an bulundukca İngiltere’nin İslâmlara tamamıyla hâkim olamıyacağını, tam hâkimiyetin tesisi için Kur’an’ın sukut ettirilmesi icab ettiğini yazmak suretiyle, hükûmetinin İslâmiyet hakkındaki gizli siyasetini açığa koymuştu. İngiltere hükûmeti,İslâmlar hakkında iki türlü hatt-ı hareket takip etmektedir.
Birisi: O zamanın İslâmların önderliğini yapan türklere karşı olup, Türkiye’de gizli bir ifsad komitesi kurarak Türkler’i İslâmiyetten uzaklaştırmağa ve kur’anı Türkiye’de sukut ettirmeğe çalışmakta idiler.
Diğeri de: Türkiye’den başka memleketlerdeki müslümanlara tatbik edilen siyaset idi ki, bu siyasete göre de din hususunda müslümanlara geniş müsamaha gösteriyorlar ve onları okşuyorlardı. Türkiye’deki faaliyetlerinden, Türkleri İslâmiyet’ten uzaklaştırmak ve bu gayede muvaffak oldukları takdirde Türkleri diğer müslümanların gözünden düşürürek Türklerin önderliğini bertaraf etmek amacını güdüyorlardı. Lozan Muhadesi’nde İngilizler, İslâmiyet ve Kur’an aleyhinde olan siyasetlerine devam ederek, o zaman ki Türk hükümetiyle İslâmiyeti Türkiye’den kaldırmak esasında anlaşmaya varmışlardı. Eski İngiliz Başvekili Lord Corc ölünceye kadar bu siyaseti izhar etmiştir. Lozan antlaşmasına göre o zamanın hükûmeti İngilizlere İslâmiyeti peşkeş çekmişler, Türkiye’den İslâmiyeti otuz sene zarfında kaldıracaklarını tatmin ederek ona göre teşkilâtlar vücuda getirerek çalışmaya başlamışlardı. Otuz sene geçince, bu müddetin kâfi gelmediğini görerek tekrar otuz sene çalışmak icab ettiğini o zamanın başvekili Meclis’te açıklamıştı. Şimdiki demokratların bazı dindarları eski İttihad-ı İslâm ve İttihad-ı Muhammedî gayesini tahakkuk ettirmek için çalışanlarla birlikte idiler.
Demokratların eski hükümet dini ve şeair-i İslâmiyeyi İngilizlere rüşvet vermeğe kalkmamaları icab eder. Zira artık buna lüzum kalmamıştır. İngilizler son resmî beyanatlarında, Türklerin Asya’lı ve müslüman bulunmalarından dolayı onlarla işbirliği yapılmayacağını açıklamışlardır. Halen Ehl-i Salib fikrini devam ettirdiklerine, bu aşikâr bir delildir. İngilizler de zaten İkinci Cihan Harbin’den sonra Amerika’nın gölgesinde kalarak, talî derecede bir devlet olmuştur. Bu yüzden kendilerine fazla ehemmiyet verip, dostluğunu temin için dini rüşvet vermeğe ve onlara yaranmağa çalışmanın lüzumu kalmamıştır. İngiliz’in kendisi de bugün Amerika’nın yardımına muhtaç bir haldedir. Demokratlar dörtyüzmilyon müslümanın nefretini kazanmış olan İngilizlerin dostluğu yerine; bilakis müslümanları intibaba getirip onlarla kardeşlik ittifakı yaparak, onların eskiden olduğu gibi önderliğini yapmağa çalışmalıdırlar. Elbette bu daha çok hayırlıdır. Bu hayırlı nokta-i istinadı kazanmakiçin ezan-ı Muhammed-î gibi dinin diğer şearini de yerine getirmek, yeni hükümetin en büyük vazifesi olmalıdır. Yeni hükûmet İngiliz dostluğundan ziyade, Amerika’nın dostluğuna ehemmiyet vermelidir. Çünki Amerikan ve Amerikan halkının âlem-i dost olmaları daima menfaatları icabıdır. Ve İngilizler gibi İslâmiyet aleyhine bir siyasetleri yoktur.
İşte ben ellibeş seneden beri İngilizlerin bu gizli çalışan Kur’an düşmanlarına karşı Risale-i Nur’u ikameye çalıştım. Cenab-ı Hakk’a yüzbin şükür olsun ki, Risale-i Nur onların bu sinsi siyasetine karşı geldi ve onları mağlub etti. Eski ittihad-ı İslâm ve İttihad-ı Muhammedî’nin arkadaşı olan demokratların bazı dindarları, herşeyden önce elmas bir kılınç gibi Kur’anî hakikatlar olan Risale-i Nur’u ellerinde tutarak âlem-i İslâmın kardeşliğini kazanmaya ve aynı zamanda İngilizler’in son beyanatında bize karşı takip ettikleri siyaset ellibeş sene önceki siyasetin aynı olduğu anlaşıldığında nazaran içimizde bulundukları ifsad komitelerini yok etmeğe çalışmalıdırlar.1
Hamza, Mehmed, Nuri
Aziz kardeşlerimiz Ahmed Feyzi, Mehmed Emin
Neced Bey’in tekrar ifade vermesini bildiren mektubunuzu aldık. Hz.Üstadımıza okuduk. Üstadımız sizlere selam söylüyor ve muvaffakiyetler niyaz ediyor ve diyorki:
“Aziz kardeşlerimiz! Şu dünyanın gidişatın ve hâdisatın sevkiyatı her dâim bitamamihâ âhiret hesâbından olmasından, ehl-i hakikat âhiret ve beka itibariyle dünyaya bakıyorlar. Bu dünyada muvafakiyet ve parlak saddet maksud-u bizzat değil. Belki rıza-yı İlahî, saadet-i ebeîye gibi ulvî emirlerdir. Esma-i hüsnanın mütenevvi tecelliyatına mazhariyet kesbetmektedir. Mahiyet-i insaniyede münderic acz, fakr, zaaf gibi madenleri tazyiklerle işlettirip dergâh-ı ulûhiyete iltica ettirmektedir.
Eğer bunlar olmasaydı, yalnız kürsülere çıkıp konferanslar ve vaazlar vermek, fikrî münakaşalar yapmak gibi meşru’ hususlar dahi olsaydı sönük kalırdı, tam kemal olmazdı. Hakiki ubudiyet yapılmıyacaktı, yalnız bir cihette âyinedarlık olurdu. Mes’ele ruhun derinliğine nüfuz edemeyecekti.
İşte bu ve bunun gibi daha bir çok sebebler var ki; Risale-i Nur şakirdleri cüz’î küllî dünyevî müzayakalara, kederlere dûçâr oluyorlar. Tâ ihlâslarını muhafaza edebilsinler, hâdisatın şaşaa-i surîsine kapılıp aldanmasınlar.”
Hattâ bu sene içindeki Üstadımızın Ankara ve İstanbul’a son seyahatlerı ve neticesinde muhalif ve muvafık muhitlerin birden Nur’a iltihakları mânâ teşkil edip meydana gelen Risale-i Nur’un nuranî ve bedi ve ulvî dairesine nâehillerin girmemek dünyevî ve siyasî cereyanlar bulaşmamak için kader-i İlahî dest-i inayetle muhafaza ediyor. Sırr-ı imtihanı muhafaza ediyor, gibi bazı sebebler olsa gerektir.
Çok selâm ve muvaffakiyetler.
Bu mektubumuz hususidir.
Kardeşiniz: Zübeyr, Mustafa Acet
Aziz sıddık kardeşlerim!
Evvelâ: On seneden beri siyaset ve harb vaziyetlerine çok ehemmiyet verip, merak edip bakmadığım halde bugünlerde Nur makinesinin faaliyeti azalmasından yalnız bir tek saat dünya siyasetine baktım. İnsanın en geniş dairesi, gafleti bu harb ve mücadele dairesini gördüm. Ehl-i imana böyle lüzumsuz gaflet dairelerine girmek çok zararlıdır hissettim. İnsanın hissiyat-ı uhreviyesini boğuyor ve huzur ve marifet-i imaniyenin lem’alarını söndürüyor. Çünki kendi şahsında ve en zâhir şahsî fiillerinde icadsız bir cüz’î ihtiyarîden ve gayet cüz’î bir kesbden başka elinde bulunmayan bu âciz insanlara, o daire-i siyaset içinde öyle acib ef’ali ve iktidarı veriyor ki; neûzibillâh fir’avunane bir nevi hallâkıyeti o âciz insanlarda ve adem âlemleri hesabına çalışan o tahribçilerde tevehhüm edip, Hâlik-ı Zülcelal’in tasarrufat-ı rububiyetini ve şuûnat-ı uluhiyetini daha göremiyor. O halde Hazret-i Ömer Radıyallahu Anhu ve Sahabeler gibi zemin yüzünde, o geniş daire-i siyaseti dolduracak derecede bir marifet-i imaniye taşımak lâzımdır ki;kalbini bozmasın, gaflette boğulmasın. Veya eski mücahidler gibi, yalnız cihad için baksın veya sırf din namına her şeyi kudret-i İlâhiyeden bilip, beşer üstüne bir tecelli-i gadab veya adalet suretinde mukadderat-ı beşerde kader kaleminin harekâtını görsün. Yoksa boğulur. Faidesiz, zararlı sermaye-i ömrünü mahveder. Bu hakikata binaen bu asırda vukua gelen acib tehlikelerden ve tahribattan nev’-i beşer dine, imana, Allah’a, âhirete kaçmaları ve iltica etmeleri lâzım iken ve dünya hayatı tam fâni ve belâlı ve tam fâni ve belâlı ve tam bekasız, temelsiz muvakkat olduğunu bilmeleri zarurî iken, bütün bütün aksine olarak ölmez, demir vücudu var ve dünyada ebedî kalacak gibi dinden ve imandan sıyrılıyorlar. Dinsizlikte çırpınıyorlar. Daha ziyade tokatlara müstehak olup en acınacak hallerinde merhametlere liyakatlarını kabediyorlar.
Risale-i Nur’un şakirdleri siyasetten çekilmeleri ve karışmamaları çok isabetlidir. Ve vazife itibariyle vazifeli bir kısım Nurcular siyasete bakmaları, selef-i salîhin mücahidleri nazarıyla bakıyorlar. Umumunuza binler selâm.
Kardeşiniz
Said Nursî
1 Otuzbeş seneden beri “Euzü billahi mineşşeytani vessiyaseti” diyen ve siyasetle hiç alâkadar olmayan Bediüzzaman, yalnız bugün 20/6/1951’de bir saat dünya ile meşgul olmuş ve bu hakikatleri yazdırmıştır.
Bu dersi indirmek için tıklayınız.