DERSLER / Alfabetik Derlemeler ve Dersler

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

وَ بِهِ نَسْتَعِينُ

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِينَ

ZÜBEYR AĞABEY VE GAZETE MES’ELESİ1

HZ. ÜSTAD’DAN SONRA…1968-1971 YILLARI VE ZÜBEYR AĞABEY

Bu devrenin başlangıç tarihi: 1970-1971’lerden başlayarak Türkiye’de din adına yapılan miting ve toplantılar, siyasi amaçlı cemaatle namazlar ve daha sonra din ismi altında kurulan partiler ve sairelerle başladı. 1968-1971’e kadar, her ne kadar Nur talebeleri –üstteki birinci devrede bahsi geçen- sarsıntılar geçirdilerse de, fakat umumiyetle ve yüzde seksen ittifaklık ve yekvücutluk içinde kaldılar. Merhum Zübeyr Ağabeyin hayatta olması ve bu zat Üstadın tarz-ı meşrebini iyi bilmesi ve şahsi dirayet, mertlik, fedakârlık gibi seciyelere sahip bulunması hasebiyle, bütün Nur hizmetiyle alakadar mes’elelere çok önemle ve bizzat eğilmesi gibi sebeplerle, Nur cemaatı fazla bir zarar ve ihtilaf görmediler. Amma 1968’den başlıyarak, 1971 ve takip eden senelerde kurulan dini partiler ve bunların sempatizanları; Nur talebelerinin kendilerine kayıtsız şartsız tabi’ olmamasından ve arkalarından sürüklenip gitmediklerinden, bir çok iftiralar ve siyasi oyun ve yalanlarla leke sürmeye başladılar. Bazı mütevassıt dindar gazeteler de gâh bu yana, gâh o yana lehte aleyhte yazılar neşrettiler. Derken, Nur talebeleri hem o siyasi adamlarla, ham de adı geçen orta halli bazı gazetelerin sahipleriyle yer yer münakaşalara girişmiş oldular.

Bu sırada, Nur talebeleri bazı muharrirler başkasının gazetesinde ve emirleri altında çalışıyor ve o gazetelerde makaleler yazıyorlardı ise de, istedikleri manada yazılarını serbestçe yazamıyorlardı. Çünki bir gazetenin bünyesinde ve gazete sahibinin emri altında idiler.

SALİH  ÖZCAN’IN  DEVREYE  GİRMESİ

Sene 1968, “Bugün” gazetesi gittikçe trajını yükseltmekte idi. Bu gazetenin sahibi Şevket Eygi ise, bir insan olarak bu muvaffakiyeti kendisinin hünerinden bilerek çeşitli siyasi girişlerde bulunuyor ve bazı nasihat edicilere karşı sert tavırlarla tanımamazlık gösteriyordu. Aynı gazetede çalışan bazı Nurcu muharrir zatlar da Şevket Eygi’yi sürekli şikayet ediyorlardı. Nur talebeleri istediği yazıları, makaleyi Şevket Bey bazen neşrettirmiyordu.

Salih Özcan Bey, Şevket Eygi ile hususi ve şahsi anlaşmazlığından mı, nedenini bilmiyoruz, Bugün gazetesine karşı büyük bir gazete çıkarmak merakına düştü ve böyle bir gazetenin kat’i lüzumu üzerinde duruyor ve her yeri dolaştırıyordu. İstanbul’daki gazetecilik meyilleri fazla olan bazı Nurcu zatlar da, Salih Özcan’ın bu fikrine iştirak ettiler ve “Bugün artık Nur cemaatının da bir gazetesi, yahut da yüksek trajlı kaliteli yüksek mecmuası olması zaruridir” dediler.

Salih özcan ise, zaten bu işi hararetle arzu ediyor ve çalışıyordu. Kendisinin çıkmakta olan “Hilal Mecmuası” varken, yine de bunu istiyordu. Çıkarılacak yeni gazetenin mali külfetinin tamamına yakın kısmını kandisine deruhte ediyor, va’dediyordu.

MESELE  ZÜBEYR  AĞABEYE  GÖTÜRÜLDÜ

İstanbul’daki arkadaşlarda Salih Özcan’ın ortaya atmış olduğu gazete fikrini, Salih Özcan’la birlikte içinde Mustafa Polat, Avukat Bekir Berk vesaire bulunan bir he’yet Zübeyr abiye gittiler. Birçok sebep ve hadiseleri esbab-ı mucibeleri Zübeyr ağabeye anlattılar. Uzun uzadıya konuşmalar oldu. Zübeyr ağabey bu mevzu’da dört taraftan ikna edilmeye çalışıldı.

Zübeyr ağabey de, bunların gösterdiği kısmen haklı, kısmen mübalağalı esbab-ı mucibelerin üzerinde durdu, düşündü.Bu arada Hazret-i Üstadın bu mes’eledeki söz, ihtar, davranış ve hareketlerini de göz önünde bulundurdu. Düşündü taşındı, nihayet Nur cemaatı adına ve Nur talebelerini temsil eden bir gazetenin maddi alemde çıkarılmasına suret-i kat’iyede Üstaddan bir fetva, bir izin bulmanın mümkün olmadığını… ve fakat, eskidenberi gazetecilikle uğraşan Salih Özcan ve Mustafa Polat gibi zatlar- ki zaten gazetecidirler- kendi namlarına çıkarabilecekleri müstakim, ağırbaşlı, Nur davasının özünü savunacak bir mecmua veya gazetenin çıkarılmasına bazı şartlar çerçevesinde “Evet!...” dedi. Üstadımızın; Nur talebeleri ve cemaatı adına ve onu temsil edecek bir gazetenin çıkarılmasına dair fetvası, izni olmadığını da kat’iyetle açıkladı. “Çünki bir gazete, ne olursa olsun, nihayet gazetedir. Kusurlar yapılacaktır, hatalar edecektir. Hizipleştirmeyi netice verecektir.” dedi ve ağır bir şartname ile bunun temel prensiplerini ve kaidelerini yazıya döktü.” Bu kaideler dışında çıkacak bir gazetenin hiçbir zaman tanınmayacağını” da söyledi.

ŞARTNAME  AYNEN  ŞÖYLEDİR:

Madde-1: Salih Özcan imtiyaz sahibidir.           

Madde-2: Mustafa Polat umumi neşriyat müdürüdür.

Madde-3:Gazetenin personelini tayin ve lüzumu halinde tebdil, umumi neşriyat müdürüne aittir.

Madde-4:Gazetenin politikası; sahibi ve umum müdürününde dahil olduğu bir istişare heyeti tarafından tayin edilir. İstişare heyetindeki kimseler: Salih Özcan, Mustafa Polat, Abdurrahman Nuri, Halil Küçük,2 Ahmed Şahin, Rüştü Tafral, Mehmet Kutlular, Mehmet Fırıncı ve Mehmet Birincidir. Karar ekseriyetle verilir.

Madde-5:Sermaye 30 Ağustos 1968’e kadar Salih Özcan tarafından temin edilecek.. sermayenin geri alınması, intişarın altıncı ayından sonra, iki binden az, beş binden çok olmamak üzere çekilebilecek.

Madde-6:Gazete sahibi (Salih Özcan) Umumi neşriyat müdürü gibi maaş alacak ve sermaye olarak yatırdığı parayı tamamen çektikten sonra, artık para çekemeyecek. r gazetenin döner sermayesi olarak kalacak ve inkişafına sarfedilecektir. Gazete kapandığı takdirde, sermaye ve mal durumu istişarenin kararına göre tasarruf edilecektir. Mukavelede değişiklik de, ancak istişarede bulunanların kararına göre olacaktır.                                              

Madde-7:Neşriyat müdürünün işten çıkarılma vesaire durumları müşaveredeki kimselere aittir.

Madde-8:Gazete Risale-i Nur’a aykırı neşriyat yapıldığında, istişaredeki kimselerin kararıyla kapatılır. Sahibi ve neşriyat müdürü bu isimle bir gazete çıkaramaz.

Madde9:Kitap tanıtma işi istişare kararıyla yapılır.

Madde-10:Gazetedeki neşriyatta, halde ve mazide Risale-i Nur’un aleyhindeki kimselerin yazıları neşredilmez.

Madde-11:Risale-i Nur’u devamlı mütalaa ile meşgul olup, Risale-i Nurun meslek ve meşrebiyle halen ve kalen yaşayan bir Nur talebesi, herhangi bir husus hakkında, Risale-i Nur’dan ve Üstadımızdan me’haz göstererek tenvir ve ikaz edici bir şey söylerse, istişaredekiler onu kemal-i hürmetle dinleyecek ve nazara alacaktır.

Madde-12:Risale-i Nur parası, sermayesi elinde toplanan herhangi bir Nur talebesi veya nur naşiri gerek re’sen, gerek dolayısıyla gazeteye ortak olamaz.

Madde-13:İstişaredeki kimselerden sahip, müdür ve orada memur olarak çalışandan başka biri, istişaredeki kimselerin izni olmadan gazetede maaşlı olarak çalışmıyacak. Bu şahısların gazeteden maddeten istifadeleri hiçbir çeşit ve surette olmayacaktır.

Madde-14:İstişaredeki kimseler, burada (İstanbul’da) her zaman hazır oldukları için tercih edilmiştir. Bu itibarla Risale-i Nur’dan ve Üstad’tan ve geçmiş hadisattan me’hazler göstererek de, herhangi bir Nur talebesi ile istişare edebilir. Onun tenvirkar fikirleri kemal-i hürmetle nazara alınır.

Madde-15:İstişarenin adabına son derece riayetkar olunacak. Müdavele-i efkar ve istişare esasında cahillerin sıfatı olan kuşkulanma, alınma, evham etme, kızıp tevehhüre gelme, bağırıp çağırma gibi amiyane şeylerden son derece içtinab edilecektir. Kanaatlara hürmet, muhabbet ve müsamaha bu kimselerin şiarı olacaktır.

Madde-16:İstişaredeki kimseler namına, onlardan habersiz olarak, istişareye dahil bir kimse, başkalarınca sorulacak herhangi bir şeye, tek başına cevab veremez. Not alır, gelir istişare edeceklerle istişare eder.

Madde-17: İstişaredeki reyler arz ve izhar edilirken, indî, şahsî veya sair meslek, meşreb ve cereyanlardan mülhem şeyler söylenmekten kaçınılıp delil ve me’hazden, Risale-i Nurun meslek, meşreb ve tarzından ilham alınma ya çalışılacak ve rıza-yı İlahi ile hareket edilecektir. 

Madde-18:Dine hizmet gayesiyle olanlarla görüşüp konuşmalarda, başka cereyanlarda görünen iftira ve ittihamlarla, şöhretperestlik ve maddi menfaatlar gibi gayet çirkin manalar verilmeyecek. Mesleğimiz hüsn-ü zandır. Biz müslümanız aldanırız, aldatmayız.

Madde-19: Gazetenin istişaresindeki kimselerin re’yi ile çıkarıldığını halka; Mustafa Polat, Salih Özcan vesaireleri tarafından suret-i kat’iyede söylenmeyecek. Çünki hem gazeteye, hem hizmete darbeler gelir. Aksi takdirde istişaredeki kimseler, gazete ile alakalı olmadıklarını ilan edeceklerdir.”

Bütün hadisat, hiç bir zaman bizleri üzmeyecek, bunları Allah'ın rengârenk birer tabloları kabul edeceğiz. İnsanlar âlemi, ağaçlar âlemi, hayvanat ve nebatat âlemleri nasıl zamanı geldikçe tebeddül ediyorlar, zahiren hoşumuza gitmiyen şeyler de zamanı geldikçe değişecektir.

Not: Bu düsturlar Risale-i Nur külliyatının bize verdiği derslerdir"

Gazete üstteki şartname ve taahhüdname çerçevesinde olarak çıkarıldı. Evvela 15 günde bir şeklinde çıkarıldı. İsmi "İTTİHAD" idi. Bir kaç sayı çıktı. Salih Özcan Bey va'dettiği şekilde sermayeyi tam bulamadı. Yani 30 Ağustos 1968 tarihine kadar bulacağını va'dettiği meblağı veremedi. Bazı sıkıntılar baş gösterdi. Nur talebelerinden gazete için yardımlar toplandı.

İTTİHAD Gazetesinin sermaye meselesi vesaireden, Mustafa Polat ile Salih Özcan arasında muhalefet ve münakaşalar oldu. Muhalefet büyüdü. Nihayet Salih Özcan gazeteden çekildi. Sermaye olarak koymuş olduğu parasını geri istedi. Kısmen peşin, kısmen taksitlerle kendisine ödendi. Böylelikle gazete Mustafa Polat'la Mehmet Kutlular adına tescil edilmiş oldu.

ZÜBEYR AĞABEYİN VEFATI

1971'de Zübeyr Ağabey vefat etti. Fakat Üstad'ı gibi o da hüzünlü ve mükedder gitti. Zübeyr Ağabey’in vefatından sonra, ihtilaf gediği biraz daha genişledi. Çünki sağlığında açılan ihtilaf gediğini kapamak, muvazene ve itidali temin etmek için çırpınıp uğraştığı günlerde, gösterdiği ayrı ayrı tavır ve hareketlerine dayanan ve onun bu tavırlarını kendilerine istinadgâh kabul eden bazı fikirler de meydana çıktı. Müsbeti de Zübeyr Ağabey diyor, menfisi de Zübeyr Ağabey diyordu. O günlerden bu günlere kadar maalesef birçok ihtilaflar oldu ve ayrı gruplar teşekkül etti.

NETİCE

Bugün ise, bu hataları tamir etmek zor olsa da imkansız değildir. Bugüne kadar tatbik edilemeyen düstur ve prensipler samimiyetle tatbik edilse, Nur Talebeleri arasındaki tesanüd muhkemleşir ve rahmet-i İlahiyenin celbine vesile olunur. İnşaallah…

 

 

1 (Abdulkadir Badıllı- Bediüzzaman Said-i Nursî Mufassal Tarihçe-i Hayatı isimli eserin 1. Baskısından telhisen alınmıştır.)

2 Zübeyr Ağabey kendi kalemiyle Halil Küçük, Mehmet Fırıncı ve Mehmet Birinci’yi bilahere istişare heyetinden isimlerini silmiştir. Bu belge İstanbul’da bir dosyada  mahfuzdur.

Bu dersi indirmek için tıklayınız.

Yukarı Çık