بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
MUSA (A.S.) Ve FİRAVUNİYET MÜCADELESİ
Kur’anda Musa A.S. ile Firavun arasındaki Mükâleme hakikatı, dalalet ve hidayet cereyanları ve bilhassa ahirzamandaki süfyan ve mehdi cereyanları arasındaki mübarezelere de bakar ve baktırır. Bu gelen birkaç nümune makamında alınan ayetlere bu nokta-i nazardan bakılsın.
سُورَةُ اْلاَعْرَافِ
وَقَالَ مُوسٰى يَا فِرْعَوْنُ اِنّ۪ى رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۚ{١٠٤}
104-Musa: "Ey Firavun! Bil ki ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim." dedi.
يَاْتُوكَ بِكُلِّ سَاحِرٍ عَل۪يمٍ{١١٢}
112- "Bütün bilgiç sihirbazları sana getirsinler."
وَجَٓاءَ السَّحَرَةُ فِرْعَوْنَ قَالُٓوا اِنَّ لَنَا َلاَجْرًا اِنْ كُنَّا نَحْنُ الْغَالِب۪ينَ{١١٣}
113- O sihirbazlar Firavun'a geldiler: "Galip gelirsek bize muhakkak mükâfat var değil mi?" dediler.
قَالَ نَعَمْ وَاِنَّكُمْ لَمِنَ الْمُقَرَّب۪ينَ{١١٤}
114- "Evet" dedi (Firavun), "Üstelik o zaman benim yakınlarımdan olacaksınız."
قَالُوا يَا مُوسٰٓى اِمَّٓا اَنْ تُلْقِىَ وَاِمَّٓا اَنْ نَكُونَ نَحْنُ الْمُلْق۪ينَ{١١٥}
115- Sihirbazlar, Musa'ya: "Ey Musa! Önce sen mi hünerini ortaya koyacaksın, yoksa biz mi?" dediler.
قَالَ اَلْقُواۚ فَلَمَّٓا اَلْقَوْا سَحَرُٓوا اَعْيُنَ النَّاسِ وَاسْتَرْهَبُوهُمْ وَجَٓاؤُ۫ بِسِحْرٍ عَظ۪يمٍ{١١٦}
116- Musa, "Siz atın" dedi. Atacaklarını atınca herkesin gözünü büyülediler ve onları dehşete düşürdüler. Doğrusu büyük bir sihir gösterdiler.
وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰى مُوسٰٓى اَنْ اَلْقِ عَصَاكَۚ فَاِذَا هِىَ تَلْقَفُ مَا يَاْفِكُونَۚ{١١٧}
117- Biz de Musa'ya "Sen de asânı bırakıver." diye vahyettik. Birdenbire asâ, onların bütün uydurduklarını yakalayıp yutuverdi.
فَوَقَعَ الْحَقُّ وَبَطَلَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَۚ{١١٨}
118- Artık hakikat ortaya çıkmış ve onların bütün yaptıkları boşa gitmişti.
فَغُلِبُوا هُنَالِكَ وَانْقَلَبُوا صَاغِر۪ينَۚ{١١٩}
119- Orada mağlup olmuş ve küçük düşmüşlerdi.
وَاُلْقِىَ السَّحَرَةُ سَاجِد۪ينَۚ{١٢٠}
120- Sihirbazlar hep birden secdeye kapandılar.
قَالُٓوا اٰمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ{١٢١}
121- "Âlemlerin Rabbine iman ettik." dediler.
رَبِّ مُوسٰى وَهٰرُونَ{١٢٢}
122- "Musa'nın ve Harun'un Rabbine."
قَالَ فِرْعَوْنُ اٰمَنْتُمْ بِه۪ قَبْلَ اَنْ اٰذَنَ لَكُمْۚ اِنَّ هٰذَا لَمَكْرٌ مَكَرْتُمُوهُ فِى الْمَد۪ينَةِ لِتُخْرِجُوا مِنْهَٓا اَهْلَهَۚا فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ{١٢٣}
123- Firavun: "Ben size izin vermeden iman ettiniz ha!" dedi. "ªüphesiz bu bir hiledir, siz bunu şehirde kurmuşsunuz, yerli halkı oradan çıkarmak istiyorsunuz, sonra anlayacaksınız!"
َلاُقَطِّعَنَّ اَيْدِيَكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلاَفٍ ثُمَّ َلاُصَلِّبَنَّكُمْ اَجْمَع۪ينَ{١٢٤}
124- "Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, sonra da bilin ki, sizi astıracağım."
قَالُٓوا اِنَّٓا اِلٰى رَبِّنَا مُنْقَلِبُونَۚ{١٢٥}
125- Onlar da: "ªüphesiz o takdirde biz Rabbimize döneceğiz." dediler.
وَمَا تَنْقِمُ مِنَّٓا اِلآَّ اَنْ اٰمَنَّا بِاٰيَاتِ رَبِّنَا لَمَّا جَٓاءَتْنَۜا رَبَّنَٓا اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَتَوَفَّنَا مُسْلِم۪ينَ۟{١٢٦}
126- "Senin bize kızman da sırf Rabbimizin âyetleri gelince onlara iman etmemizden dolayıdır. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve canımızı müslüman olarak al." derler.
وَقَالَ الْمَـَلاُ مِنْ قَوْمِ فِرْعَوْنَ اَتَذَرُ مُوسٰى وَقَوْمَهُ لِيُفْسِدُوا فِى اْلاَرْضِ وَيَذَرَكَ وَاٰلِهَتَكَۜ قَالَ سَنُقَتِّلُ اَبْنَٓاءَهُمْ وَنَسْتَحْي۪ى نِسَٓاءَهُمْۚ وَاِنَّا فَوْقَهُمْقَاهِرُونَ{١٢٧}
127- Firavun kavminin ileri gelenleri dediler ki: "Seni ve ilâhlarını terketsinler de yeryüzünde fesat çıkarsınlar diye mi Musa'yı ve kavmini serbest bırakacaksın?" Firavun da dedi ki: "Onların oğullarını öldüreceğiz, kızlarını sağ bırakacağız ve onlar üzerinde kahredici bir üstünlüğe sahibiz."
قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِهِ اسْتَع۪ينُوا بِاللّٰهِ وَاصْبِرُواۚ اِنَّ اْلاَرْضَ لِلّٰهِ۟ يُورِثُهَا مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ۜ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّق۪ينَ{١٢٨}
128- Musa, kavmine dedi ki: "Allah'ın yardımını ve lütfunu isteyin ve sabır gösterin. Şüphesiz ki yeryüzü Allah'ındır. Kullarından dilediğini ona mirasçı kılar. Sonunda kurtuluş müttakilerindir."
قَالُٓوا اُو۫ذ۪ينَا مِنْ قَبْلِ اَنْ تَاْتِيَنَا وَمِنْ بَعْدِ مَا جِئْتَنَۜا قَالَ عَسٰى رَبُّكُمْ اَنْ يُهْلِكَ عَدُوَّكُمْ وَيَسْتَخْلِفَكُمْ فِى اْلاَرْضِ فَيَنْظُرَ كَيْفَ تَعْمَلُونَ۟{١٢٩}
129- Kavmi de dediler ki: "Sen bize gelmeden önce de eziyet gördük, sen geldikten sonra da." Musa dedi ki: "Umulur ki, Rabbiniz düşmanlarınızı helak edip de sizi yeryüzünde halife kılacaktır ve sizin nasıl işler yaptığınıza bakacaktır." (7:104 ila 129)
سُورَةُ الشُّعَرَآءِ
وَتِلْكَ نِعْمَةٌ تَمُنُّهَا عَلَىَّ اَنْ عَبَّدْتَ بَن۪ٓى اِسْرَٓائ۪يلَۜ{٢٢}
22- "O başıma kaktığın nimet de (aslında) İsrail oğullarını kendine köle edinmiş olmandır. "
قَالَ فِرْعَوْنُ وَمَا رَبُّ الْعَالَم۪ينَ{٢٣}
23- Firavun şöyle dedi: "Âlemlerin Rabbi dediğin nedir ki?"
قَالَ رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَۜا اِنْ كُنْتُمْ مُوقِن۪ينَ{٢٤}
24- Musa cevap olarak: "Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbi'dir."
قَالَ لِمَنْ حَوْلَهُٓ اَلاَ تَسْتَمِعُونَ{٢٥}
25- (Firavun) etrafında bulunanlara: "İşitmiyor musunuz?" dedi.
قَالَ رَبُّكُمْ وَرَبُّ اٰبٰٓائِكُمُ اْلاَوَّل۪ينَ{٢٦}
26- Musa dedi ki: "O sizin de Rabbiniz, daha önce ki atalarınızın da Rabbidir."
قَالَ اِنَّ رَسُولَكُمُ الَّذ۪ٓى اُرْسِلَ اِلَيْكُمْ لَمَجْنُونٌ{٢٧}
27- (Firavun): "Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir" dedi.
قَالَ رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَمَا بَيْنَهُمَۜا اِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ{٢٨}
28- Musa devamla şöyle söyledi: "Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir."
قَالَ لَئِنِ اتَّخَذْتَ اِلٰهًا غَيْر۪ى َلاَجْعَلَنَّكَ مِنَ الْمَسْجُون۪ينَ{٢٩}
29- Firavun: "Benden başkasını ilâh tutarsan, andolsun ki seni zindana kapatılmışlardan ederim" dedi.
قَالَ اَوَلَوْ جِئْتُكَ بِشَىْءٍ مُب۪ينٍ{٣٠}
30- Musa sordu: "Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?"
قَالَ فَاْتِ بِه۪ٓ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ{٣١}
31- Firavun: "Haydi getir onu bakayım, doğrulardan isen" dedi.
فَاَلْقٰى عَصَاهُ فَاِذَا هِىَ ثُعْبَانٌ مُب۪ينٌۚ{٣٢}
32- Bunun üzerine Musa asâsını bırakıverdi; apaçık bir ejderha oluverdi.
وَنَزَعَ يَدَهُ فَاِذَا هِىَ بَيْضَٓاءُ لِلنَّاظِر۪ينَ۟{٣٣}
33- Elini de (koynundan) çekti çıkardı; bakanlara bembeyaz (görünen, nur saçan bir şey) oluverdi.
قَالَ لِلْمَـَ۬لأِ حَوْلَهُٓ اِنَّ هٰذَا لَسَاحِرٌ عَل۪يمٌۙ{٣٤}
34- Firavun çevresinde bulunan ileri gelenlere: "Bu dedi, herhalde çok bilgili bir sihirbaz!"
يُر۪يدُ اَنْ يُخْرِجَكُمْ مِنْ اَرْضِكُمْ بِسِحْرِه۪ۗ فَمَاذَا تَاْمُرُونَ{٣٥}
35- "Sizi sihriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?"
قَالُٓوا اَرْجِهْ وَاَخَاهُ وَابْعَثْ فِى الْمَدَٓائِنِ حَاشِر۪ينَۙ{٣٦}
36- Dediler ki: "Bunu ve kardeşini eğle, şehirlere de toplayıcılar gönder."
يَاْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَل۪يمٍ{٣٧}
37- "Bütün bilgiç sihirbazları sana getirsinler."
فَجُمِعَ السَّحَرَةُ لِم۪يقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍۙ{٣٨}
38- Böylece, sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde bir araya getirildi.
وَق۪يلَ لِلنَّاسِ هَلْ اَنْتُمْ مُجْتَمِعُونَۙ{٣٩}
39- Halka, "Siz de toplanıyor musunuz? (Haydi çabuk olun)" denildi.
لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ السَّحَرَةَ اِنْ كَانُوا هُمُ الْغَالِب۪ينَ{٤٠}
40- "Üstün gelirlerse herhalde sihirbazlara uyarız" dediler.
فَلَمَّا جَٓاءَ السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ اَئِنَّ لَنَا َلاَجْرًا اِنْ كُنَّا نَحْنُ الْغَالِب۪ينَ{٤١}
41- Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a "ªayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır, değil mi?" dediler.
قَالَ نَعَمْ وَاِنَّكُمْ اِذًا لَمِنَ الْمُقَرَّب۪ينَ{٤٢}
42- Firavun cevaben: "Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden olacaksınız" dedi.
قَالَ لَهُمْ مُوسٰٓى اَلْقُوا مَٓا اَنْتُمْ مُلْقُونَ{٤٣}
43- Musa onlara "Atın, ne atacaksanız" dedi.
فَاَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ اِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ{٤٤}
44- Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve "Firavun'un kudreti hakkı için şüphesiz elbette bizler galip geleceğiz" dediler.
فَاَلْقٰى مُوسٰى عَصَاهُ فَاِذَا هِىَ تَلْقَفُ مَايَاْفِكُونَۚ{٤٥}
45- Ardından Musa asâsını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuyor!
فَاُلْقِىَ السَّحَرَةُ سَاجِد۪ينَۙ{٤٦}
46- Sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.
قَالُٓوا اٰمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ{٤٧}
47- "İman ettik, dediler, Âlemlerin Rabbine "
رَبِّ مُوسٰى وَهٰرُونَ{٤٨}
48- "Musa ve Harun'un Rabbine!"
قَالَ اٰمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ اَنْ اٰذَنَ لَكُمْۚ اِنَّهُ لَكَب۪يرُكُمُ الَّذ۪ى عَلَّمَكُمُ السِّحْرَۚ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَۜ لاُقَطِّعَنَّ اَيْدِيَكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلاَفٍ وَ لاُصَلِّبَنَّكُمْ اَجْمَع۪ينَ{٤٩}
49- Firavun (kızgınlık içinde) dedi ki: "Ben size izin vermeden O'na iman ettiniz ha! Anlaşıldı ki o size sihri öğreten büyüğünüzmüş! Ama şimdi bileceksiniz: Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi çarmıha gerdireceğim!"
قَالُوا لاَ ضَيْرَۘ اِنَّٓا اِلٰى رَبِّنَا مُنْقَلِبُونَۚ{٥٠}
50- "Zararı yok dediler nasıl olsa biz Rabbimize döneceğiz."
اِنَّا نَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَٓا اَنْ كُنَّٓا اَوَّلَ الْمُؤْمِن۪ينَۜ {٥١}
51- "Herhalde biz müminlerin evveli olduğumuzdan dolayı, Rabbimizin bize mağfiret buyuracağını ümit ederiz"(26:22 ila 51)
سُورَةُ الْقَصَصِ
نَتْلُوا عَلَيْكَ مِنْ نَبَاِ مُوسٰى وَفِرْعَوْنَ بِالْحَقِّ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ{٣}
3- İman edecek bir kavim için Musa ile Firavun'un haberlerinden birkısmını sana dosdoğru okuyacağız.
اِنَّ فِرْعَوْنَ عَلاَ فِى اْلاَرْضِ وَجَعَلَ اَهْلَهَا شِيَعًا يَسْتَضْعِفُ طَٓائِفَةً مِنْهُمْ يُذَبِّحُ اَبْنَٓاءَهُمْ وَيَسْتَحْي۪ نِسَٓاءَهُمْۜ اِنَّهُ كَانَ مِنَ الْمُفْسِد۪ينَ{٤}
4- Çünkü Firavun, (Mısır) toprağında gerçekten azmış, halkını parça parça etmişti. Onlardan bir zümreyi güçsüz buluyor, bunların oğullarını boğazlıyor, kızlarını ise sağ bırakıyordu. Belli ki o bozgunculardandı.
وَنُر۪يدُ اَنْ نَمُنَّ عَلَى الَّذ۪ينَ اسْتُضْعِفُوا فِى اْلاَرْضِ وَنَجْعَلَهُمْ اَئِمَّةً وَنَجْعَلَهُمُ الْوَارِث۪ينَۙ{٥}
5- Biz ise istiyorduk ki, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunalım, onları önderler yapalım, onlara (ötekilerin) yerini aldıralım. (28:3 ila 5)
سُورَةُ الْمُؤْمِنِ
وَقَالَ فِرْعَوْنُ ذَرُون۪ٓى اَقْتُلْ مُوسٰى وَلْيَدْعُ رَبَّهُۚ اِنّ۪ٓى اَخَافُ اَنْ يُبَدِّلَ د۪ينَكُمْ اَوْ اَنْ يُظْهِرَ فِى اْلاَرْضِ الْفَسَادَ{٢٦}
26- Bir de Firavun: "Bırakın beni, öldüreyim Musa'yı da o Rabbine dua etsin. Çünkü ben onun, dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmasından korkuyorum" dedi.
وَقَالَ مُوسٰٓى اِنّ۪ى عُذْتُ بِرَبّ۪ى وَرَبِّكُمْ مِنْ كُلِّ مُتَكَبِّرٍ لاَ يُؤْمِنُ بِيَوْمِ الْحِسَابِ۟{٢٧}
27- Musa da: "Ben hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığınırım" dedi. (40:26, 27)
Bu dersi indirmek için tıklayınız.