بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
وَ بِهِ نَسْتَعِينُ
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِينَ
MERHUM AHMED FEYZİ’NİN ZAMANIMIZLA ÇOK ALAKADAR VE HADİSAT-I ALEME BAKAN BAZI İSTİHRACLARI
Önce külliyattan Seyyidlerin feveranını anlatan bir bahisle başlıyoruz. Seyyidler cemaatına atfen deniliyor ki:
“Böyle bir cemaat-ı azîme içindeki mukaddes kuvveti tehyic edecek ve uyandıracak hâdisat-ı azîme vücuda geliyor. Elbette o kuvvet-i azîmedeki bir hamiyet-i âliye feveran edecek ve Hazret-i Mehdi başına geçip, tarîk-ı hak ve hakikata sevkedecek. Böyle olmak ve böyle olmasını; bu kıştan sonra baharın gelmesi gibi, âdetullahtan ve rahmet-i İlahiyeden bekleriz ve beklemekte haklıyız.” M:441
Yukarda bahsi geçen “Hazret-i Mehdi”, mehdiyet cereyanının geniş dairesini ifade ediyor.
Keza, hadisat-ı alemin en son ve en dehşetlisini haber veren şu beyanlar, çokça dikkat çekicidir. Takriben 1945’lerde yazılan ve beşer alemindeki boğuşmaların en sondaki durumunu bildiren bu yazıda Hz. Üstad şu haberi veriyor:
“Yalnız ehemmiyetli bir endişe ve bir teselli kalbime geliyor ki; bu geniş boğuşmaların neticesinde eski harb-i umumîden çıkan zarardan daha büyük bir zarar, medeniyetin istinadı, menbaı olan Avrupa’da deccalane bir vahşet doğurmasıdır. Bu endişeyi teselliye medar; Âlem-i İslâm’ın tam intibahıyla ve Yeni Dünya’nın, Hristiyanlığın hakikî dinini düstur-u hareket ittihaz etmesiyle ve Âlem-i İslâmla ittifak etmesi ve İncil, Kur’ana ittihad edip tâbi’ olması, o dehşetli gelecek iki cereyana karşı semavî bir muavenetle dayanıp inşâallah galebe eder.” E:58
“Avrupa’da deccalane bir vahşet doğurmasıdır.” Şeklindeki beyandan anlaşılıyor ki, Avrupa’daki nifak cereyanı perde altında bu dehşetli iki cereyanı destekler veya bizzat yardım veya iştirak eder. Bu deccalane cereyana karşı da muhalefet edip İslam tarafına açık veya kapalı muavenet eder diye bir mana anlaşılıyor.
Merhum Ahmed Feyzi’nin mevzu ile alakalı bazı istihracları da şöyledir:
Sure-i Duha (93:5) vav-ı atıfla 2015, vav-ı atıfsız 2009 vav- lam hariç 1977 وَلَسَوْفَ يُعْط۪يكَ رَبُّكَ فَتَرْضٰىۜ
Meal-i şerifi: Muhakkak Rabb’in sana razı olduğun nimeti verecek.
1397 وَرَفَعْنَا لَكَ ذِكْرَكَ Sure-i İnşirah (94:4)
Meal-i şerifi: Ya Muhammed (sav) biz senin şanını yükselttik.
Bu iki âyet-i kerime birisi mîladi 1977 diğeri de aynı tarihin muadili olan hicrî 1397 senesini göstermekte ve mânen birbirini tasdik ederek allah-u âlem şan-ı muhammed (SAV)’in insanların beyninde en yüksek derece-i rif’atı ihraz edeceği ve mertebe-i bülende ehil olacağı tarihi göstermektedir.
Bu tarih aynı zamanda üçüncü numaradaki هُوَ الَّذ۪ٓى اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى cümle-i kudsiyenin gösterdiği 1397 rakamıyla da te’yid etmektedir. Keza 14 numaradaki âyet-i kerimenin ikinci veche-i hesâbiyesi 2009 ve 2015 rakamlarıyla dördüncü numaradaki âyet-i kerimenin gösterdiği 2010 tarihini te’yid etmekte ve galibiyet-i İslâmiyenin en ileri merhalesine parmak basmaktadır.
Mücadele-21. âyet كَتَبَ اللّٰهُ َلاَغْلِبَنَّ اَنَا۬ وَرُسُل۪ىۜ اِنَّ اللّٰهَ قَوِىٌّ عَز۪يزٌ 1959-1960-2010
Meal-i şerifi: Cenab-ı Hak ezelde yazdı ki (yani ezelde takdir buyurdu ki) ben ve elçilerim muhakkak galibiz. (“elçilerim”den murad mana İslamî cereyan olabilir)
(12:21) Sure-i Yusuf وَاللّٰهُ غَالِبٌ عَلٰٓى اَمْرِه۪ (1963) –1380 (1964)-1430 (2014)
Meal-i şerifi: Cenab-ı Hak emrinde galiptir.
(37:173) Sure-i Saffat وَاِنَّ جُنْدَنَا لَهُمُ الْغَالِبُونَ 1360 (1944) –1410 (1994)-1354 (1938)
Meal-i şerifi: Muhakkak bizim askerlerimiz onlara galip olacaktır.
Gariptir ki elfâzı ve kelime adedi birbirinden tamamen farklı olan ve galibiyet-i İslâmiyeti haber veren bir âyet-i kerime gerek miladî gerek hicrî aynı tarihleri göstermekte ve yekdiğerine tevafuk etmek suretiyle aynı tarihler üzerinde durmaktadır.
Şöyle ki, dört numaradaki âyet-i kerime miladî 1959-1960-2010 tarihlerini göstermesine mukabil beş numaradaki âyet-i kerime tamamen bunların karşılığı olan haberi 1379-1380-1430 tarihlerini göstermektedir. Altı numaradaki âyet-i kerime dahi 1380 (1964) –1430 (2014) rakamlarıyla aynı tarihler üzerinde durmaktadır. Bu netaic-i kudsiye ancak Kur’an’ın şerefine lâyık bir mucize kordonudur ve bu ancak Kudret-i Samedaniyenin eseri olabilir.
Bakara Sûresi (2:216)
كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ وَهُوَ كُرْهٌ لَكُمْۚ وَعَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْۚ وَعَسٰٓى اَنْ تُحِبُّوا شَيْئًا وَهُوَ شَرٌّ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ۟
Meal-i şerifi: Allah yolunda ve din-i İslâm’ı müdafaa ve kelimetullahı i’la etmek için muharebe ve cihad size farz kılındı. Her ne kadar bu sizin hoşunuza gitmese de ve zahiren tehlikeli ve meşakkatli görünse de olur ki, bir meseleyi siz zahiren fena görürsünüz, hakikatinde o sizin için hayırlı olabilir. Akıbetleri ancak Allah bilir siz bilemezsiniz.
Mü’minlerin kâfirlere ve ehl-i dalâlete karşı dâvâ-i İlâhîyi müdafaa ve siyânet maksadıyla muhârebe ve mukâteleye mecbur olduklarını emreden ve bunun onlar hakkında binnetice hayır olacağını bildiren bu âyet-i kerimenin عَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْۚ fıkra-i celîlesinin 1960-1961-2010 bu tarihleri göstermesi cidden çok mânidardır. Buna fıkra-i celîlenin sonundaki لَكُمْ kelime-i mübareki ilâve edilirse 2050 rakamı çıkar ki, bu da Allahu a’lem hakimiyet-i İslâmiye’nin mertebe-i kemâle ve had safhaya ulaştığı tarih olsa gerektir.
Aynı zamanda bu fıkra-i celîle dördüncü numaradaki “Allah ve Resulü muhakkak galip olacaktır” mânâsında olan âyet-i kerime ile dokuzuncu numaradaki “Biz onun duasını kabul ettik, onu gam ve sıkıntıdan kurtardık” mealindeki fıkra-i celîlenin gösterdikleri mîladi aynı tarihler üzerinde durmakta ve onları te’yid ve tasdik etmektedir.
Mü’minlere beşâret veren bu âyetlerin işâretlerine göre 1960 senesi galibiyet-i İslâmiye’nin ilk senesi olması beklenirken ve âyetlerin işâretleri bunu îcab ettirirken bunun tam aksine olarak İslâm’ın münevver simasına bir kara bulutun çökmesi ve şems-i hidâyetin bir küsufa uğraması kabilinden bu sene sırren irtidad kuvvetlerinin tezahürüyle ve galibiyesiyle başlamıştır.
Acaba âyet-i kerimelerin bu riyâzi delâletleri 1960 hadiselerini, a’zamî tuğyanını gösteren şer kuvvetlerinin çok yakında yıkılmalarının bir alâmeti olarak mı kabul ediyor ve onları helâk ve kahredilmeleri için meydana atılmış olmalarına beşâret mi veriyor.
Gerek dört ve gerek dokuz numaradaki âyet-i kerimelerin sarih beşâreti gayet mânidar bir şekilde aynı mîladi tarihleri teyidi 1960, 1961 senesini inşallah zafer-i İslâm’ın ilk senesi veya başlangıcı olarak mütalaa etmemizi icab ettirmekte ve hulûl edecek olan galibiyet-i İlâhiye ve zafer-i İslâm’ın bu hadiseler neticesinde zuhura geleceğinin bir beşâreti olarak kabul etmemizi iktiza ettirmektedir. Evet bu âyet-i kerime 1960’de İslâm’a görünen abus çehrenin ve menfi hadisatın binnetice İslâm’ın hayrını mucib olacak netaice müncer olacağının inşallah bir beşâreti ve mü’minlerin son defa olarak intibahının ve gelen zafere hazırlanmaların bir tenbih ve ihtarı mahiyetindedir. Fakat âyet-i celîlenin âyet-i kıtal olması işâretiyle Allahuâlem va’d edilen ve yaklaşan bu zaferin bir harb neticesinde tahakkuk edeceği anlaşılmaktadır.
Maidet-ül Kur’andan alınmıştır.
Bu dersi indirmek için tıklayınız.