DERSLER / Alfabetik Derlemeler ve Dersler

HİZMET BİRLİĞİNİN DAYANDIĞI SEBEBLER

Nurcular cemaati bir cemaattir. Fakat farklı farklı adlarla çeşitli cemaatler haline gelmişler. Neden?

Risale-i Nur talebeleri olarak bu konunun bilinmesi gerekir. Bu konu hakkında birkaç parça şöyledir;

“Muhabbet-i din saikasıyla teşekkül eden cemaatlerin iki şart1 ile umumunu tebrik ve onlarla ittihad ederiz.

Birinci şart: Hürriyet-i şer'iyeyi2 ve asayişi muhafaza etmektir.

İkinci şart: Muhabbet üzerinde hareket etmek, başka cem'iyete leke sürmekle kendisine kıymet vermeğe çalışmamak. Birinde hata bulunsa, müfti-i ümmet cem'iyet-i ülemaya havale etmektir.” (Hutbe-i Şamiye-98)

“Sual: Âlem-i İslâm ülemasının ortalarındaki müdhişihtilafata ne dersin? Re'yin nedir?

Cevab: Ben âlem-i İslâmiyete gayr-ı muntazam veya intizamı bozulmuş bir meclis-i meb'usan ve bir encümen-i şûra nazarıyla bakıyorum. Şeriattan işitiyoruz ki; re'y-i cumhur budur, fetva bunun üzerinedir. İşte şu, bu meclisteki re'y-i ekseriyetin naziresidir.” (Münazarat-78)

"Haricî düşmanların zuhur ve tehacümünde dâhilî adavetleri unutmak ve bırakmak" olan bir maslahat-ı içtimaiyeyi en bedevi kavimler dahi takdir edip yaptıkları halde, şu cemaat-ı İslâmiyeye hizmet dava edenlere ne olmuş ki; birbiri arkasında tehacüm vaziyetini alan hadsiz düşmanlar varken, cüz'î adavetleri unutmayıp, düşmanların hücumuna zemin hazır ediyorlar. Şu hal bir sukuttur, bir vahşettir. Hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyeye bir hıyanettir.” (Mektubat-269)

“İşte bu müdhiş sebebin verdiği vahim neticeleri görmemenin yegâne çaresi, "dokuz emirdir."

1 - Müsbet hareket etmektir ki; yani kendi mesleğinin muhabbetiyle hareket etmek. Başka mesleklerin adaveti ve başkalarının tenkisi, onun fikrine ve ilmine müdahale etmesin; onlarla meşgul olmasın.

2 - Belki daire-i İslâmiyet içinde hangi meşrebde olursa olsun, medar-ı muhabbet ve uhuvvet ve ittifak olacak çok rabıta-i vahdet bulunduğunu düşünüp ittifak ederek...

3 - Ve haklı her meslek sahibinin, başkasının mesleğine ilişmemek cihetinde hakkı ise: "Mesleğim haktır yahud daha güzeldir" diyebilir. Yoksa başkasının mesleğinin haksızlığını veya çirkinliğini îma eden, "Hak yalnız benim mesleğimdir" veyahut "Güzel benim meşrebimdir" diyemez olan insaf düsturunu rehber etmek.

4 - Ve ehl-i hakla ittifak, tevfik-i İlahînin bir sebebi ve diyanetteki izzetin bir medarı olduğunu düşünmekle...

5 - Hem ehl-i dalalet ve haksızlık -tesanüd sebebiyle- cemaat suretindeki kuvvetli bir şahs-ı manevînin dehasıyla hücumu zamanında; o şahs-ı manevîye karşı, en kuvvetli ferdî olan mukavemetin mağlub düştüğünü anlayıp ehl-i hak tarafındaki ittifak ile bir şahs-ı manevî çıkarıp o müdhişşahs-ı manevî-i dalalete karşı, hakkaniyeti muhafaza ettirmek.

6 - Ve hakkı, bâtılın savletinden kurtarmak için...

7 - Nefsini ve enaniyetini

8 - Ve yanlış düşündüğü izzetini

9 - Ve ehemmiyetsiz rekabetkârane hissiyatını terketmekle ihlası kazanır, vazifesini hakkıyla îfa eder.” (Lem'alar-151)

“Aziz, sıddık kardeşlerim!

Sizin tesanüdünüze benim ziyade ehemmiyet verdiğimin sebebi yalnız bize ve Risale-i Nur'a menfaati için değil, belki tahkikî imanın dairesinde olmayan ve nokta-i istinada ve sarsılmayan bir cemaatin kat'î buldukları bir hakikata dayanmağa pek çok muhtaç bulunan avam-ı ehl-i iman için dalalet cereyanlarına karşı yılmaz, çekilmez, bozulmaz, aldatmaz bir merci', bir mürşid, bir hüccet olmak cihetiyle sizin kuvvetli tesanüdünüzü gören kanaat eder ki; bir hakikat var, hiç bir şeye feda edilmez, ehl-i dalalete başını eğmez, mağlub olmaz diye kuvve-i maneviyesi ve imanı kuvvet bulur, ehl-i dünyaya ve sefahete iltihaktan kurtulur.” (Şualar-320)

 

1 Bu iki şart Üstad’ın kendi anlayışından gelmiyor. Kur’andan ve hadis-i şeriflerden alınıp bizlere bizim anlayacağımız şekilde açıklanıyor.

2 Hürriyet-i Şer’iye, yani Allah’ın verdiği hürriyet, yani Allah’ın bildirdiği helal ve yasaklar dairesidir. Bu hükümlere insanlar kendi anlayış ve isteklerine göre müdahale ve tasarruf edemezler. Hürriyet-i Şer’iye İlâhî hükümlerin insanların yaşayışları üzerindeki hâkimiyetidir. Yani hiç kimsenin hiç kimseye tahakküm ve baskı yapamaması ve insanın insana karşı hür olması hakikatidir.

Bu Hürriyet-i Şer’iye gereği gibi anlaşılıp yaşanmazsa, hissî temayüllerin sebeb olduğu ihtilaflar, gruplaşmalar ve boğuşmalar çoğalır. Hatta tarihî hadiselerin de çoğu bu sebebe dayanır. Evet, müslümanın Allah’ın hükmünü bırakıp kendi ene ve hissiyatına dayanmasının ne feci bir durum olduğu âhirette apaçık görünecektir ve bundan doğacak olan manevî Cehennemin, yani vicdan azabının, Cehennemden beter olduğu bildirilir. Bu feci durumun sebebi, cehaletle örtülü ve bir nevi lâik manayı taşıyan dinden kopuk gafletli hissiyat ve yaşayıştır. Dine hizmet eden cemaatler ve Risale-i Nur dairesindeki ayrılıklar ve cemaatleşmelerin sebebi de budur. Hakikatte Risale-i Nur dairesinde farklı cemaatler olamaz. Nurcular arasında ayrılık yoktur ancak Risale-i Nur’un düsturlarıyla muhkem Nur dairesinden ayrılmak vardır.

Ayrıca (Bakınız: Hürriyet-i Şer’iyenin Hakikatı Ve Lüzumu Derlemesi)

Bu dersi indirmek için tıklayınız.

Yukarı Çık