DERSLER / Alfabetik Derlemeler ve Dersler

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

وَ بِهِ نَسْتَعِينُ

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِينَ

NURCULUK HAYATINDA BEŞ DEVRE

Nur Dersinden Tesbit Edilen Notlar

* Merhum ve muazzez Üstadımızın Ceylan Ağabeye üç tavsiyesi ve merhum Ceylan Ağabeyin bu tavsiyelerden aldığı derslerin beyanı:

1-İktisada tam riayet et.

2-Nazar-ı dikkati kendine celbetme. Hevesatına uyma.

3-Herkese açılma.

* “Avam-ı nas’ın imanını kurtarma vazifesini şefkatkârane yükleneceğiz. Risale-i Nur’la ilgili herşeye  sahip çıkacağız. Bu dava benim, Sözler’i ben yazdım anlayışına sahip olacağız.

“Risale-i Nur vazife-i fıtratım.

Risale-i Nur gaye-i hilkatım.

Risale-i Nur sebeb-i saadetim” deyip:

Hizmet-i Nuriyeyi hayatımızın birinci vazifesi bileceğiz.

*Bir Nur talebesini makam-ı sıddıkıyete götüren iki yol vardır:

1-Sadakat.

2-Fedakârlık.

* “İhlâs, kelimelerin ruh-u manevîsidir. İhlâs olmadığı zaman kelimeler, eğitim mermisi gibi hedefi bulsa da tesir etmez. İhlâs olmayınca attığın fikir mermileri hedefi bulamıyor, tesirsiz kalıyor.”

* “Bir Nur talebesinin manevi dengesi, onun samimi ve hâlis hizmetidir. Ne nisbette hizmet edersek, o nisbette dengedeyiz demektir.”

* “Allah bizi dava-yı Kur’aniyede büyütsün, yürütsün, çürütsün.” Âmin.

“Bizim hizmetimizde ihtilâfların çok önemli sebeplerinden birisi de: Denkliktir. Aynı seviyedeki kardeşler arasında ihtilâflar olabilir. Bu durumda ikisinden birinin fedakârlık yapıp, diğerine inkıyad etmesi lâzımdır. Böyle yapan bir Nur talebesini, melekler bile alkışlar.”

* “Her Nur talebesine mânevi müzaheret vardır. İlk intikal devresinde mânen hep müzaheret var. Tutuşma devresinden sonra şevk devresine giriyor. 30 yaşına doğru o müzaheret kesiliyor. Artık kendi cehd ü gayreti ile ilerliyor. Müzaheret devam ederken kendimizi iyi yetiştirmemiz elzemdir.”

*Risale-i Nur’da merhaleler vardır. Bunlar:

1-Şevk devresi: Ruhun hakikatları kapmasıyla olur.

2-Muhabbet devresi: Risale-i Nur kalbde mekân tutar. Bu devrede tehlike yoktur. Evinde tavuk pişer, fakat o medresede çorbaya koşar. Evinde kuş tüyü yatak vardır, o dersanenin kırpıntı yatağına gelir.

3-Sebat devresi: Tehlikeli olan devredir. Ülfetle kırılarak zuhur eder. Enaniyet ve süflî arzular çok olur. Bu devre, sebat etmekle geçirilmelidir. Gaye, en az zayiatla bu dönemi atlatmaktır. İrtibat azalır, içtimaî meseleler aklını kurcalar. Sebat, günahlardan çekilmek ve Risale-i Nur’un kudsiyetine inançla, Nurlarla meşguliyetle, derslere devamla olur.

4-Sadakat devri: En son merhaledir. Arabistan’dan kutb-u azam da davet etse hürmet eder, fakat Risale-i Nur’a koşar.

5-Sıddıkıyet makamı: Niyet ve nazar ile olur.

Bir âlimin sohbeti, yaralı kalbleri tedavi eder; fakat bir ârifin sohbeti, ölmüş kalbleri diriltir. Risale-i Nur’un sohbeti: Sohbet-i ârifîndir.

* Risale-i Nur’ların yazılması, okunması ve dinlenilmesinde:

“Hem küllî zikir, hem geniş fikir, hem kesretli tehlil, hem kuvvetli iman dersi, hem gafletsiz huzur, hem kudsî hikmet, hem yüksek bir ibadet-i tefekküriye gibi Nurlar var.” (Kastamonu Lahikasından)

* “Hastanın başında ağlamak hüner değildir. Sessizce gidip doktor çağırmak hünerdir. İlâç yetiştirmek hünerdir. Muazzez Üstadımız, cemiyetteki hastalıkların temelinde iman zaafiyeti olduğu teşhisini koymuş. Biz de: Kur’an eczahanesinden Risale-i Nur ilâçlarını muhtaç gönüllere taşıyoruz.”

*  “Diş merhemi göze sürülmez. Bir söz dermandır, ama kimisine iyi gelir, kimisine kötü gelir. Hakikatları yerli yerinde kullanmalıyız. Bunun için faydalı olmalı, faydalı olamıyorsak zararlı olmamalıyız.”

* “Fedainin feda edemeyeceği hiç bir şey yoktur. Üstad: “Biz muhabbet fedaileriyiz.” diyor. Öyle ise muhabbet için feda edemiyeceğimiz hiç bir şeyimiz olmamalı. (Hissiyatımız, haysiyetimiz, enaniyetimiz, vs.)”

* Lillah için muhabbetin karşılığı sonsuzdur. Saymakla bitmez.

* “Her Nur talebesi: Takvası, şefkatı ve duası ile mânen yağmur gibi olmalıdır. Rahmetin yağdığı topraklar cennete döner. Nur Talebesinin vazifesi yağmur gibi gittiği yere ihlâs, muhabbet ve hakikat götürmek, etrafı aydınlatmaktır.”

*“Nur talebeleri herkesin dostudur. Çünki Risale-i Nur dersleriyle Allah’ı öğrenmeye ve öğretmeye çalışıyorlar. Allah da onları seviyor. O muhabbet sayesinde dünya ayakta. Çünki muhabbet kâinatın sebeb-i vücudu, rabıtası, nuru ve hayatıdır. Allah’ın dünyada sevdikleri kaldığı müddetçe kıyamet kopmayacak.”

* “Nur talebeleri istikbalde ihsan-ı İlâhî ile kemal-i şa’şaa ile tezahür edecek olan İslâmiyet sefinesinin hizmetkârı olmak emelindedirler. Bu asrın fırtınası, mânen Nuh (A.S.)’ın zamanındaki fırtınadan daha tehlikelidir.”

* “Risale-i Nur’a makamsız hizmet eden, mânevi makamatın en müntehası olan sıddıkıyete vâsıl olur. Bu ise tam mahviyetle olur.”

* “Mes’ele, yalnız Risale-i Nur’daki hakikatları ezberlemek, malûmat sahibi olmak değil; mes’ele: O hakikatları yaşayabilmektir.

* Öyle hareket edeceksin ki, sair kardeşlerini kıskandırmayacaksın.

* Üstad Lâhikaların satırlarıyla, sâdık Nur talebelerinin vasıflarını ve modelini çiziyor. İşte o modele kavuşup, o vasıflarla bezenmeliyiz.

* Anlatılan hakikatın muhatabın kalbine yerleşmesinin iki sebebi vardır:

1- Sebeb-i zâhirî

2- Sebeb-i manevî.

Sebeb-i manevi (hakiki) sebebleri şöyledir:

1-İhlâs: İvazsız, sırf rıza-i İlahî için konuşmak.

2-Fena: Hakikatta fâni olmak. Nefsini ıslah edemeyen başkasını ıslah edemez. Önce nefsini tezkiye et ki, tezkiyeye vesile olasın.

3-Salâhat: Takva sahibi oldukça sözün müessiriyeti artar. Fakat takva azaldıkça lâfızlar kalbden çıkmaz, ıslatsa ıslatsa dili ıslatır, kalbden gelmez. Onun için manevi hayatın temiz ve tahir olması şarttır.”

* “Kardeşlerimizin hatalarını, bir doktorun hastasını tedavi ettiği gibi tedaviye çalışacağız. İtina ile, kavl-i leyyin ile ikaz edeceğiz. Bazan lisan-ı hal, lisan-ı kalden üstündür ve tesirlidir.”

* “Bir tezgâhtar dükkâna gelen müşteriye iltifat ediyor. Gururu, enaniyeti terkediyor. Dünyevî işlerde bu gerekiyorsa, uhrevî hizmetlerde çok daha fazlası lâzımdır.”

“Anlamak iki çeşittir:

1-İbareyi anlamak

2- Hakikatını anlamak.

Uhuvvet Risalesi’ni okuduğu halde dövüşen adam; ibareyi anlamıştır, hakikatını anlamamıştır. Çünki hakikatını anlıyan insan, kardeşiyle dövüşmez.” “Kardeşin seni tahkir ettiği halde sen ona muhabbet gösterebiliyorsan, işte o zaman sırr-ı uhuvvet tezahür eder.”

*“Konuşmanın temel hammaddesi, okumaktır.”

*“Tarih insanın idrakini, edebiyat nükte ve mizacını, matematik dikkatini, dinî eserler fikir ve ruh derinliğini artırır.”

*“Az değiliz. Az olduğumuza üzülmeyeceğiz. Çünki kâinat kuruldu kurulalı bu böyledir. Cemadat fazla, nebatat az; nebatat fazla, hayvanat az; hayvanat fazla, insanlar az; kâfirler fazla, müslimler az; amiler fazla, veliler az; veliler fazla, asfiyalar az; asfiyalar fazla, enbiyalar az.”

*“Bir atomda nihayetsiz enerji var, fakat bu, atomun kışrı parçalanmadan o enerji açığa çıkmıyor. İnsanda nihayetsiz muhabbet istidadı var. Fakat ene kışrını, kabuğunu parçalamadan o muhabbet kalbe yerleşemiyor. Bu muhabbet Cenab-ı Allah’ın isim ve sıfatlarına olmalıdır. Nefsin arzuları, muhabbeti tatmin etmez.”

*“Nefs-i emmare yavaş yavaş, aldata aldata kendine uyduruyor. Bu insanlar bu fena hale nasıl geldi?.. Yavaş yavaş...”

* Bu kudsî hizmette durmak, yâni fıtrî vazifesi olan ibadeti ve dersleri terketmek, düşmek demektir.

* Risale-i Nur’un yolu sırr-ı ihlâstır, kulluktur. Bu hakikatları en başta iç dünyamızı mâmur etmek için kullanacağız.

* Bütün  peygamberlerin, evliyaların, kutupların yolu, ihlâs yoludur.

* İhlâsa mani olan önemli bir şey yok. İhlâsa mâni olan, önemsiz şeylerdir. Lüzumsuz, kederli, hodfuruşâne, sakîl, riyakârane bâzı hissiyat-ı süfliyedir.

Bu yazıdaki ifade şekli Zübeyir Ağabeyin olduğunu gösteriyor.  (Rüştü)

Bu dersi indirmek için tıklayınız.

Yukarı Çık