DERSLER / Alfabetik Derlemeler ve Dersler

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

وَ بِهِ نَسْتَعِينُ

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِين

TENKİD

Evet, münafıkların ehemmiyetli ve tecrübeli bir plânı; böyle herbiri birer zabit, birer hâkim hükmündeki eşhası müşterek bir mes'elede böyle kaçınmak ve birbirini tenkid etmek asabiyetini veren sıkıntılı yerlerde toplattırır, boğuşturur, manevî kuvvetlerini dağıttırır. Sonra kuvvetini kaybedenleri kolayca tokatlar, vurur. Risale-i Nur şakirdleri, hıllet ve uhuvvet ve fena fi-l ihvan mesleğinde gittiklerinden, inşâallah bu tecrübeli ve münafıkane plânı da akîm bırakacaklar.” (Ş:318)

Sizler her zamandan ziyade bu fırtınada tesanüdünüzü ve ittihadınızı ve birbirinin kusuruna bakmaması, birbirini tenkid etmemesi, Risale-i Nur'un vazife-i kudsiye-i imaniyesi hesabına mükellef ve muhtaçsınız.

Sakın birbirinizden gücenmeyiniz ve tenkid etmeyiniz. Yoksa az bir za'f gösterseniz, ehl-i nifak istifade edip sizlere büyük zarar verebilirler.” (K:223)

Medreset-üz Zehra erkânlarının, hususan Hüsrev'in bu vatan ve millet ve âlem-i İslâm'a hizmet-i imaniyeleri ve tahribçi dinsizlerin desiselerine sed çekmeleri o kadar büyük bir hasenedir ki, farz-ı muhal binler seyyie olsa afvettirir. Öyle ise, başta Hüsrev olarak o erkânların hiçbir hareketini tenkid etmemek ve kemal-i ihlas ve samimiyet ile onlara tesanüd ve tam kardeş olmak lâzımdır diye bu mealde bir ders oldu. İnşâallah Hacı Sabri de Hoca Sabri ve Rüşdü ve emsalleri gibi ruh u can ile alâkadar ve Hüsrev'e tam kardeş olacak; meşreb ihtilafı daha tesir etmeyecek.” (Em:46)

“Sizler koca Isparta'yı değil, belki büyük bir memleketi tenvir edecek elektriklerin makinistleri hükmündesiniz. Makinenin çarkları birbirine muavenete mecburdur. Hem birbirini kıskanmak değil, belki bilakis birbirinin fazla kuvvetinden memnun olurlar. Şuurlu farzettiğimiz bir çark, daha kuvvetli bir çarkı görse memnun olur. Çünki vazifesini tahfif ediyor. Hak ve hakikatın, Kur'an ve imanın hizmeti olan büyük bir hazine-i âliyeyi omuzlarında taşıyan zâtlar, kuvvetli omuzlar altına girdikçe iftihar eder, minnetdar olur, şükreder. Sakın birbirinize tenkid kapısını açmayınız. Tenkid edilecek şeyler, kardeşlerinizden hariç dairelerde çok var. Ben nasıl sizin meziyetinizle iftihar ediyorum, o meziyetlerden ben mahrum kaldıkça, sizde bulunduğundan memnun oluyorum, kendimindir telakki ediyorum. Siz de üstadınızın nazarıyla birbirinize bakmalısınız. Âdeta her biriniz ötekinin faziletlerine naşir olunuz.” (B:124)

Ben şiddetli bir işaret ve manevî bir ihtarla sizin üçünüzden Risale-i Nur'un hatırı ve bu bayramın hürmeti ve eski hukukumuzun hakkı için çok rica ederim ki, dehşetli yeni bir yaramızın tedavisine çalışınız. Çünki gizli düşmanlarımız iki plânı takib edip.. biri beni ihanetlerle çürütmek; ikincisi, mabeynimize bir soğukluk vermektir. Başta Hüsrev aleyhinde bir tenkid ve itiraz ve gücenmek ile bizi birbirimizden ayırmaktır. Ben size ilân ederim ki; Hüsrev'in bin kusuru olsa ben onun aleyhinde bulunmaktan korkarım. Çünki şimdi onun aleyhinde bulunmak, doğrudan doğruya Risale-i Nur aleyhinde ve benim aleyhimde ve bizi perişan edenlerin lehinde bir azîm hıyanettir ki, benim sobamın parçalanması gibi acib, sebebsiz bir hâdise başıma geldi. Ve bana yapılan bu son işkence dahi, bu manasız ve çok zararlı tesanüdsüzlüğünüzden geldiğine kanaatım var. Dehşetli bir parmak buraya, hususan altıncıya karışıyor. Beni bu bayramımda ağlatmayınız, çabuk kalben tam barışınız.” (Ş:517)

“Ehl-i dalalet, Risale-i Nur'un elmas kılınçlarına mukabele edemedikleri için, şakirdleri içinde derd-i maişet cihetinden ve bahar mevsimi gafletinden istifade ederek; -meşrebler veya hissiyatları muhalefetinden- zayıf damarları bulup şakirdler içindeki tesanüdü sarsmak istediklerini hissettim ve anladım. Sakın! Çok dikkat ediniz, içinize bir mübayenet düşmesin. İnsan hatadan hâlî olamaz, fakat tövbe kapısı açıktır. Nefis ve şeytan, sizi kardeşinize karşı itiraza ve haklı olarak tenkide sevkettiği vakit deyiniz ki: "Biz değil böyle cüz'î hukukumuzu, belki hayatımızı ve haysiyetimizi ve dünyevî saadetimizi, Risale-i Nur'un en kuvvetli rabıtası olan tesanüde feda etmeye mükellefiz. O bize kazandırdığı netice itibariyle dünyaya, enaniyete ait herşeyi feda etmek vazifemizdir." deyip nefsinizi susturunuz! Medar-ı niza' bir mes'ele varsa, meşveret ediniz. Çok sıkı tutmayınız, herkes bir meşrebde olmaz. Müsamaha ile birbirine bakmak, şimdi elzemdir.” (K:234)

Mezkûr ikazlar muvacehesinde şu hususlara da dikkat etmemiz gerekir;

Sinsi cereyan mensubları hizmet ehlinin arasında hürmet kırıcı sözleri hatta şaka makamından dahi söylettirirler ve aşılarlar ve alıştırırlar, bizler ise bunun farkına bile varamayız, çünkü bu durum karşılıklı hürmet ve ciddiyete bakan psikolojik ince bir meseledir. Zübeyir ağabey bu fakire gençlerin yanında “abi”, odasında ise “kardeş” diye hitab ederdi. Evet, laubali tavırlar, hürmet ve uhuvvete zarardır.

Keza şahsî olmayan ortak hizmet sahasında şahsi fikir yaymamalı, çünkü inşikaka sebeb olur. Meselemiz olursa meşveret-i şer’iye ile tek re’y ortaya koyarız. Merhum Zübeyir ağabey 19 maddelik yazısında diyor ki; “istişaredeki kimseler namına, onlardan habersiz olarak, istişareye dahil bir kimse, başkalarınca sorulacak herhangi bir soruya tek başına cevap vermez, not alır, dönüp istişare edilecekler ile istişare eder” (madde-16)

Böyle yapılmaz ise sinsi cereyan mensubları hizmet ehli arasındaki farklı reyleri tahrik edip tefrika getirebilirler.

Biz, Risale-i Nur’dan aldığımız tam bir kanaat ile ve elzemiyetini görerek, hatta şimdi anladığımız üzere bir sevk-i İlahî olduğu kanaatiyle ittihad faaliyetine geçtik ve devam ediyoruz.

Bize karşı çalışan ve bazı garazkârları çalıştıran muarız sinsi çevrelerin üstü kapalı muarazaları dahi bu hükmümüzü tey’id ediyor.

Sözlü ve neşriyatla açıklamalarımıza rağmen bizlere karşı muaraza edenlerden hiç kimse, şimdiye kadar kitaba müstenid tenkidlerle ortaya çıkmamışlardır.

Bu arada bizce azına muttali olduğumuz fakat pekçok müslüman ferd ve cemaat mensubları ve ehl-i fikir, bu neşriyatımız sebebiyle Nurlara müsbet bakış kazandıkları gibi, İslamın selameti bakımından da cesaret ve ümid kazanmış oldukları da bizce müsellemdir. Bizim mesleğimizde şa’şalı tezahür yoktur, fakat bu neşriyat hareketimizde, birinci derecede Mesud ve Ali Kemal kardeşlerin merdane gayretleri esas teşkil ediyor. Bu gayreti takdir ve takviye etmek, dinî ve vicdanî bir borctur. Eğer mezkûr sinsi müfsileri sezemeyip tesirinde kalarak, bu hizmete bilerek veya bilmeyerek zarar verilse, ödenmesi çok müşkil mesuliyet getirir, azami dikkat gerek vesselam.

Bu dersi indirmek için tıklayınız.

Yukarı Çık