بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
وَ بِهِ نَسْتَعِينُ
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِينَ
KONUŞMA ADABI
Meşruiyet dairesinde ve mana inceliğine teveccühen dinleme adabına işaret eden bazı âyattan notlar
وَاِذَا قُرِىَٔ الْقُرْاٰنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ وَاَنْصِتُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
“Kur’an ( ve O’nun dersi olan Risale-i Nur) okunurken dinleyin ve susunuz. (Vehbî ilimle irşad eden asrın müceddidine karşı şahsî ve kesbî ilim ve anlayışlarınızı ileri sürmeyiniz.) Umulur ki merhamet-i İlâhiye ile kurtulursunuz.” (7:204)
وَاللّٰهُ اَخْرَجَكُمْ مِنْ بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْ لاَتَعْلَمُونَ شَيْئًۙا وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَاْلاَبْصَارَ وَاْلاَفْئِدَةَۙ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
“Şükredesiniz, (yani, şükr-ü örfî manasında dahil olan müstakîm düşünesiniz ve yaşayasınız) diye.. (yani, önce naklî delili dinleyesiniz için) kulaklar; (Âlem sergisinde de ibretle seyir ve tefekkür etmeniz için) Gözler; (hem de bu cihazlarla kazanılacak marifet ve muhabbetullaha mazhar olasınız için) Kalbler verdi.” (16:78)
Evet, âyetin ifadesiyle önce kulak, yani naklî delil; sonra naklî delilin nokta-i nazariyle aklî delil; sonra bu iki cihaz ile akla giren bilgiler, kalbde hissiyat-ı ulviye ve seciye halinde yerleşip hayata intikal ederek istikamet-i akliye, hissiye ve ameliye tahakkuk.
Teşvik edilen bu iktisabat ve istikamete karşı, kalbleri, gözleri, kulakları mühürlenenler veya zahirî bilgilerde kalıp, ahkâm ve hakaik-ı kur’aniyenin ince manalarını anlamayıp teslim olmayanları, şu âyetler nazar-ı ibrete arzederler:
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمُ اسْتَحَبُّوا الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا عَلَى اْلاٰخِرَةِۙ وَاَنَّ اللّٰهَ لاَ يَهْدِى الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ
“Bundan dolayıdır ki, onlar, dünya hayatını sevmiş ve onu ahirete tercih etmişlerdir. Allah da kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.” (16:107)
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ طَبَعَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ وَسَمْعِهِمْ وَاَبْصَارِهِمْۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ
“Bunlar, o kimselerdir ki; Allah kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemiştir. Ve onlar, gafillerin ta kendileridir.” (16:108)
قُلْ اِنَّمَٓا اُنْذِرُكُمْ بِالْوَحْىِۘ وَلاَ يَسْمَعُ الصُّمُّ الدُّعَٓاءَ اِذَا مَايُنْذَرُونَ
De ki: "Ben sizi ancak vahiyle korkutup uyarıyorum, uyarıldıkları zaman sağırlar çağrıyı duymazlar.” (21:45)
وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَۙ
“Boş söz ve lağviyattan uzak durmak. (sohbet-i suriyeyi terkediniz)” (23:3)
Bunun tefsiri, Kasas Sûresi'ndeki "Onlar, boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve 'Bizim işlerimiz bize sizin işleriniz size. Size selam olsun. Biz kendini bilmezleri (arkadaş edinmek) istemeyiz' derler" (Kasas, 28/55) âyetidir.
وَاقْصِدْ ف۪ى مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَۜ اِنَّ اَنْكَرَ اْلاَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَم۪يرِ۟
“Yürüyüşünde tabii ol, sesini alçalt, çünkü seslerin en çirkini elbette eşeklerin sesidir.” (31:19) Yani, yüksek ses ile konuşmamak, yani şarlatanlık ve konuşma zevki hastalığına kapılmayınız. Bu tarz konuşmalarda maksad, bilmediğini bilmek veya bildirmek olmayıp, hodfüruşluk ve konuşma alışkanlığı olduğundan uzak durulması gerekiyor.
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لاَ تَرْفَعُٓوا اَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِىِّ وَلاَ تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ اَنْ تَحْبَطَ اَعْمَالُكُمْ وَاَنْتُمْ لاَ تَشْعُرُونَ
“Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinden fazla yükseltmeyin. (O’nun varisleri olan müceddidlere ve mehdiye karşı kendi anlayışlarınızı ileri sürmeyin. Çünkü mehdi, kitab ve sünnetin hakikatlerini vehbî ilimle bildiriyor.) Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın. Öyle yaparsanız, siz farkına varmadan amelleriniz boşa gider. (49:2) (Yaptığınız dinî hizmet ve konuşmalarınız ibadet sayılmaz ve mes’ul olursunuz.)
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَغُضُّونَ اَصْوَاتَهُمْ عِنْدَ رَسُولِ اللّٰهِ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ امْتَحَنَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوٰىۜ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ عَظ۪يمٌ
“Allah'ın elçisinin huzurunda, (müceddidlerin ve mehdinin irşadına karşı) seslerini kısanlar, (onları dinleyip kendi anlayışlarını ileri sürmeyenler), şüphesiz Allah'ın kalplerini takva ile imtihan ettiği kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.” (49:3)
Konuşma ve dinleme adabına işaret eden bazı âyattan notlar
*Kur’an (ve Onun dersi olan Risale-i Nur) okunurken susunuz. (Ahkâmına karşı şahsî reylerinizi ileri sürmeyiniz.) (7:204)
*Şükredesiniz (müstakım düşünesiniz ve yaşayasınız) diye (önce naklî delili dinleyesiniz için) kulaklar; (âlem sergisini ibretle seyir ve tefekkür etmeniz için) gözler; (bu cihazlarla kazanılan marifet ve muhabbetullaha mazhar olasınız için) kalbler verdi. (16:78) Mezkûr iktisabat ve istikamete karşı) kalbleri, gözleri, kulakları mühürlenenler, (zahirî bilgilerde kalıp, ahkâm ve hakaik-ı Kur’aniyeye teslim olmayanlar): (16:107, 108) (21:45)
*Boş söz ve lağviyattan uzak durmak (23:3)
*Yüksek sesle konuşmamak (31:19)
*Resulullaha (ve O’nun varisleri olan müceddidlere ve mehdiye) karşı yüksek sesle konuşmamak. (Onlara teslim olup kendi re’yini ileri sürmemek) (49:23)
Bu dersi indirmek için tıklayınız.