بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
وَ بِهِ نَسْتَعِينُ
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِينَ
METANET VE MÜTEALLİKATI
Tecavüzlerden korkup kaçmayarak cesaret göstermek ve mukavemetli ve metin olma hali. Risale-i Nur’da metanete gayetle ehemmiyet verilmektedir. Münafık cereyan, müslümanları, bilhassa hizmet ehlini korkutmakla menfi maksadında manisiz yürümek ister.
Bütün müslümanlara örnek olan Peygamberimizin (A.S.M.) metaneti hakında deniliyor ki:
“.....o zâtın gidişatında görünüyor ki; görüyor, öyle haber veriyor. Çünki en tehlikeli vakitlerde, kemal-i metanetle tereddüdsüz, telaşsız söylüyor. Bazı olur tek başıyla dünyaya meydan okuyor.” M:194
Asr-ı Saadette sahabeleri korkutup kaçırmak için, bütün müşriklerin toplanıp müslümanları toptan imha etmek planının hazırlandığının haberinin yayıldığı, fakat bu haberden, sahabelerin imanlarının artıp metanet ve şevklerinin ziyadeleştiğini, Kur’an şöyle bildiriyor:
اَلَّذ۪ينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ اِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ ا۪يمَانًاۗ وَقَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ
(3:173) Evet, Bu ayet umum zamanlara bakmakla beraber zamanımıza daha çok bakar ve çok yüksek bir metanete dikkat çeker.
Kahraman Nurcular hakkında da Hz. Üstad şöyle der:
“Sizin sebat ve metanetiniz, masonların ve münafıkların bütün plânlarını akîm bırakıyor.
Evet kardeşlerim, saklamağa lüzum yok. O zındıklar, Risale-i Nur’u ve şakirdlerini tarîkata ve bilhassa Nakşî Tarîkatına kıyas edip, o ehl-i tarîkatı mağlub ettikleri plânlar ile bizleri çürütmek ve dağıtmak fikriyle bu hücumu yaptılar.” Ş:302
“Bazı esbaba binaen, ben en ziyade Hüsrev’i ve Hâfız Ali, Tahirî’yi (R.H.) sıkıntıda tahmin ettiğim halde, en ziyade temkin ve teslim ve rahat-ı kalb, onlarda ve beraberlerinde bulunanlarda görüyordum. “Acaba neden?” der idim. Şimdi anladım ki; onlar hakikî vazifelerini yapıyorlar, malayani şeylerle iştigal etmediklerinden ve kaza ve kaderin vazifelerine karışmadıklarından ve enaniyetten gelen hodfüruşluk ve tenkid ve telaş etmediklerinden, temkinleriyle ve metanet ve itminan-ı kalbleriyle Risale-i Nur şakirdlerinin yüzlerini ak ettiler, zendekaya karşı Risale-i Nur’un manevî kuvvetini gösterdiler. Cenab-ı Hak, onlardaki nihayet tevazu ve mahviyette tam izzet ve kahramanlık seciyesini umum kardeşlerimize teşmil ettirsin,!” Ş:318
Evet, fiilî ders, yani lisan-ı hal, lisan-ı kalden daha ziyade tesir eder. Ş:306 p.son da verilen ders, gayet ehemmiyetlidir.
“Hem yirmi seneden beri tahribkârane eşedd-i zulüm altında o derece ahlâk bozulmuş ve metanet ve sadakat kaybolmuş ki, ondan belki de yirmiden birisine itimad edilmez. Bu acib hâlâta karşı, çok fevkalâde sebat ve metanet ve sadakat ve hamiyet-i İslâmiye lâzımdır; yoksa akîm kalır ve zarar verir.” K:90
Yani giderek hamiyet ve gayret-i diniyenin azaldığına dikkat çekiliyor.
“Bu acib asrın bu acib hastalığına ve dehşetli marazına karşı Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan’ın tiryakmisal ilâçlarının naşiri olan Risale-i Nur dayanabilir; ve onun metin, sarsılmaz, sebatkâr, hâlis, sadık, fedakâr şakirdleri mukavemet ederler. Öyle ise, her şeyden evvel onun dairesine girmeli. Sadakatla, tam metanet ve ciddî ihlas ve tam itimad ile ona yapışmak lâzım ki; o acib hastalığın tesirinden kurtulsun.” K:105
Yani cemiyetin bozulması, keyfiyetin sıfatlarına da zarar veriyor. Fakat bu şartlarda mezkûr keyfiyet hususiyetlerini muhafaza etmenin kıymeti yüksektir ve canlı filimleri ahirete gider. Asıl ehemmiyetli netice de bu ebedi filimlerdir.
“Bu metanetin birinci sebebi: Kuvvet-i imaniye ve ihlas hasletidir. İkinci sebebi: Cesaret-i fıtriyedir.” Onlara dedim: “Sizler cesaretle ve efelikle tanınmışsınız ve dünyaya ait ehemmiyetsiz şeyler için fedakârlık gösterirsiniz. Elbette Risale-i Nur’un kudsî hizmetinde ve cihana değer uhrevî neticelerine mukabil, merdane ve fedakârane cesaret ve metanet gösterip sadakatınızı muhafaza edersiniz.” dedim. Onlar da tam kabul ettiler.” K:144
“Evet kardeşlerim; bu zamanda öyle dehşetli cereyanlar ve hayatı ve cihanı sarsacak hâdiseler içinde, hadsiz bir metanet ve itidal-i dem ve nihayetsiz bir fedakârlık taşımak gerektir. يَسْتَحِبُّونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا عَلَى اْلآخِرَةِ âyetinin sırr-ı işarîsiyle, âhireti bildikleri ve iman ettikleri halde, dünyayı âhirete severek tercih etmek ve kırılacak şişeyi bâki bir elmasa, bilerek rıza ve sevinçle tercih etmek ve akibeti görmeyen kör hissiyatın hükmüyle, hazır bir dirhem zehirli lezzeti, ileride bir batman safi lezzete tercih etmek, bu zamanın dehşetli bir marazı, bir musibetidir.” K:197
“Size yazmıştık ki, muarızlara adavetle mukabele etmeyiniz. Mümkün olduğu kadar, ehl-i takva, ehl-i ilme karşı dostane vaziyet alınız. Fakat bu noktaya dikkat ediniz ki, Risale-i Nur’un zararına ve şakirdlerinin salabet ve metanetlerine ilişecek bir tarzda daireniz içine sokmayınız. Öyleler niyet-i hâlise ile girmezse, belki fütur verirler. Eğer enaniyetli ve hodfüruş ise, Risale-i Nur şakirdlerinin metanetlerini kırarlar; nazarlarını, Risale-i Nur’un haricine çekip dağıtırlar. Şimdi çok dikkat ve metanet ve ihtiyat lâzımdır.” K:202
“Sizler arasıra İhlas’ı ve İktisad Lem’alarını ve bazan Hücumat-ı Sitte Risalesi’ni mabeyninizde beraber okumalısınız. Sizin şimdiye kadar fevkalâde sebat ve metanet ve tesanüd ve ittifakınız, bu memlekete medar-ı iftihar olacak ve istikbalini kurtaracak derecededir. Dikkat ediniz! Bu yeni fırtına, sizin tesanüdünüzü bozmasın.” K:223
“O plânların en mühim bir esası; has, sebatkâr kardeşlerimizi soğutmak, fütur vermek, mümkün ise Risale-i Nur’dan vazgeçirmektir. Bu noktada o kadar acib yalanları ve desiseleri istimal ediyorlar ki, Isparta ve havalisi, gül ve nur fabrikasının kahraman şakirdleri gibi, çelik ve demir gibi bir sebat ve sadakat ve metanet lâzım ki dayanabilsin. Bazı da dost suretinde hulûl edip, korkutmak mümkünse, habbeyi kubbe edip evham veriyorlar. “Aman, aman Said’e yanaşmayınız! Hükûmet takib ediyor” diye zaîfleri vazgeçirmeye çalışıyorlar.1 Hattâ bazı genç talebelere, hevesatlarını tahrik için, bazı genç kızları musallat ediyorlar. Hattâ Risale-i Nur erkânlarına karşı da, benim şahsımın kusuratını, çürüklüğünü gösterip; zahiren dindar ehl-i bid’adan bazı şöhretli zâtları gösterip; “Biz de müslümanız, din yalnız Said’in mesleğine mahsus değil” deyip, bize karşı perde altında cephe alan zındıklara ve anarşilik hesabına o safdil ehl-i diyanet ve hocaları âlet edip istimal ediyorlar. İnşâallah bunların bu plânları da akîm kalacak. Böyle heriflere dersiniz:
“Biz, Risale-i Nur’un şakirdleriyiz. Said de, bizim gibi bir şakirddir. Risale-i Nur’un menbaı, madeni, esası da Kur’andır. Yirmi senedir emsalsiz tedkikat ve takibatla beraber, kıymetini ve galebesini en muannid düşmana da isbat etmiştir. Onun tercümanı ve bir hizmetkârı olan Said ne halde olursa olsun, hattâ Said de -El’iyazü billah- Risale-i Nur’un aleyhine dönse, bizim sadakatımız ve alâkamızı inşâallah sarsmayacak.” deyip, o kapıyı kaparsınız. Fakat mümkün olduğu kadar Risale-i Nur’la meşgul olmak, elinden gelirse yazmak ve mübalağalı propagandalara hiç ehemmiyet vermemek ve eskisi gibi tam ihtiyat etmek gerektir. Said Nursî” E:125
Bu kısımda şahıs değil Risale-i Nur’un esas alınması şart gösteriliyor.
1 Şimdi de Said’e yanaşmayın propagandası yerine Said’in yani Hz. Üstad’ın manevî şahsiyeti olan Risale-i Nur’a samimi bağlı olan hizmet dairesine yanaşmayın, dışarı atılır ve yalnız kalırsınız gibi korkutmalara rastlanıyor. Halbuki sağlam Nurculara bu tarz korkutmalar tesir etmez ve etmemeli. Esasen kişi kendi kendisini dışarı atar diye bir ikaz şöyledir:
“Samimî ihlası kıran adam, bu hılletin gayet yüksek kulesinin başından sukut eder. Gayet derin bir çukura düşmek ihtimali var. Ortada tutunacak yer bulamaz.
Evet yol iki görünüyor. Cadde-i Kübra-yı Kur’aniye olan şu mesleğimizden şimdi ayrılanlar, bize düşman olan dinsizlik kuvvetine bilmeyerek yardım etmek ihtimali var. İnşâallah Risale-i Nur yoluyla Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan’ın daire-i kudsiyesine girenler; daima nura, ihlasa, imana kuvvet verecekler ve öyle çukurlara sukut etmeyeceklerdir.” L:162
Bu dersi indirmek için tıklayınız.