بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
وَ بِهِ نَسْتَعِينُ
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِينَ
TENKİD
Kamus-u Türkî’de tenkid hakkında şu bilgi veriliyor: “Edebiyat-ı Cedide Fransızların kritik (critique) dedikleri, muaheze-i edebiye manasıyla kullanılmakla başlamış ise de, Arabîde نقد maddesi tef’il, babından gelmediğinden, bunun yerine (intikad) ve (tenkad) kullanılsa daha doğru olur.”
Geniş manasıyla tenkid, seçmek manasındaki nakd kökünden geldiği cihetle muhakeme ve araştırıcılık yolu olup, herhangi birşey veya durum hakkında, tahkik neticesinde ve ıslah ve tekmil niyetiyle, iyi ve kötü taraflarını delilerle göstermektir. Hadis ilminde, mevzu’ ile sağlam hadisleri seçip ayıran hadis imamlarına da bu mana ile alâkalı olarak nakkad-ı muhaddisîn denir. Fakat zamanla ve halk lisanında, bir şeyin yalnız kötü tarafını söylemek manasında kullanılır olmuştur.” (İslam Prensipleri Ansiklopedisi Tenkid maddesi 3752.p)
Hak ve hakikatın müdafaa ve muhafazası için gerektiğinde müsbet tenkid yapılır. Nitekim Bediüzzaman Hazretleri, bir sual üzerine bazı şahısların isimlerini zikrederek hatalarını gösterdiği cevabında şöyle diyor:
“Mustafa Sabri ile Musa Bekûf’un efkârlarını müvazene etmek için vaktim müsait değildir. Yalnız bu kadar derim ki: Birisi ifrat etmiş, diğeri tefrit ediyor. Mustafa Sabri gerçi müdafaatında Musa Bekûf’a nisbeten haklıdır, fakat Muhyiddin gibi ulûm-u İslâmiyenin bir mucizesi bulunan bir zatı tezyifte haksızdır.
Evet Muhyiddin kendisi hâdî ve makbuldür, fakat her kitabında mühdi ve mürşid olamıyor. Hakaikte çok zaman mizansız gittiğinden, kavaid-i Ehl-i Sünnete muhalefet ediyor ve bazı kelâmları zahiri dalalet ifade ediyor. Fakat kendisi dalaletten müberradır. Bazan kelâm küfür görünür, fakat sahibi kâfir olamaz. Mustafa Sabri bu noktaları nazara almamış, kavaid-i Ehl-i Sünnete taassub cihetiyle bazı noktalarda tefrit etmiş.
Musa Bekûf ise, ziyade teceddüde tarafdar ve asrîliğe mümaşatkâr efkâriyele çok yanlış gidiyor. Bazı hakaik-i İslâmiyeyi yanlış teviller ile tahrif ediyor. Ebu-l Alâ-i Maarri gibi merdud bir adamı, muhakkikînlerin fevkinde tuttuğundan, kendi efkârına uygun gelen Muhyiddin’in Ehl-i Sünnete muhalefet eden meselelerine ziyade tarafdarlığından ziyade ifrat ediyor.قَالَ مُحْيِى الدِّينِ : تَحْرُمُ مُطَالَعَةُ كُتُبِنَا عَلَى مَنْ لَيْسَ مِنَّا Yani: “Bizden olmıyan ve makamımızı bilmeyen, kitablarımızı okumasın, zarar görür.” Evet bu zamanda Muhyiddin’in kitabları, hususan vahdet-ül vücuda dair meselelerini okumak zararlıdır.” L:273
“Saik-i tenkid, aşk-ı hak ve arzu-yu tenzih-i hakikat olmalı. Selef-i salihînin tenkidleri gibi.” Sti:91
“Nurcu bir şakird iki Vazife-i İçtimaisi var.
Birincisi: İhlas,hiçbir dünyevi menfaati hizmetinde niyet etmemek. İstemeden menfaaat gelse Allaha şükreder. Hem tam sadakat ve tam sebat etmektir.
İkincisi:Tam tesanüd ve kardeşlerini tenkid etmemek kuvve-i imaniyelerini kırmamak ve hiçbir vecihle rekabet etmemek ve kusuru varsa örtmektir.” (Münteşir bir Lahika)
“Sakın, dikkat ediniz! İhtilaf-ı meşrebinizden ve zaîf damarlarınızdan ve derd-i maişet zaruretinizden ehl-i dalalet istifade edip, birbirinizi tenkid ettirmeye meydan vermeyiniz. Meşveret-i şer'iye ile re'ylerinizi teşettütten muhafaza ediniz. İhlas Risalesi'nin düsturlarını her vakit göz önünüzde bulundurunuz. Yoksa az bir ihtilaf, bu vakitte Risale-i Nur'a büyük bir zarar verebilir. Hattâ sizden saklamam, işte şimdi Feyzi de Emin de biliyorlar ki; mabeyninizde gayet ehemmiyetsiz bir tenkid, bize burada zarar veriyor gibi size, hiç bilmediğim halde, bu noktaya dair iki mektub yazdım ve ruhen çok endişe ediyordum. "Acaba yeni bir taarruz mu var?" diye muzdarib idim.” K:236
“Seviye-i irfan bir olmadığından fırkalarda husumet, taassub ve tarafdarlık intac eder. Tabiî o kuvveti istimal ile siyasete karışacak ve umumî idarede herkesçe lezzetli olan tahakkümatı yapacak sahib-i ağraza müsaid bir zemin olur. Binaenaleyh bizdeki fırkaların şimdiki hal ile devamı gayet muzırdır. Lâkin bir şirkette veya münevver-ül fikir ve bîtaraf mabeyninde tenkidat-ı siyasetten veya ehl-i ilim mabeyninde nasihat ve irşaddan menfaat olabilir.” H:107
“En müdhiş maraz ve musibetimiz, cerbeze ve gurura istinad eden tenkiddir. Tenkidi eğer insaf işletirse, hakikatı rendeçler. Eğer gurur istihdam etse tahrib eder, parçalar. O müdhişin en müdhişidir ki, akaid-i imaniyeye ve mesail-i diniyeye girse. Zira iman hem tasdik, hem iz'an, hem iltizam, hem teslim, hem manevî imtisaldir. Şu tenkid; imtisali, iltizamı, iz'anı kırar. Tasdikte de bîtaraf kalır. Şu zaman-ı tereddüd ve evhamda, iz'an ve iltizamı tenmiye ve takviye eden nuranî sıcak kalblerden çıkan müsbet efkârı ve müşevvik beyanatı, hüsn-ü zan ile temaşa etmek gerektir. "Bîtarafane muhakeme" dedikleri şey, muvakkat bir dinsizliktir. Yeniden mühtedi ve müşteri olan yapar.” H:139
Bu dersi indirmek için tıklayınız.