بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
وَ بِهِ نَسْتَعِينُ
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِينَ
ULEMA-ÜS - SÛ’
Son zamanlarda gizli nifak cereyanının tahrikıyle din sahasında görünen bazı resmî kişiler, şeri’atın hükümlerini yok sayarcasına ve mezhebsizliklerini ilan edercesine konuşmalar yapıyor ve yaptırılıyor. Gerçi müslüman halk böyle konuşmaları nefretle karşılarlar. Fakat böylesine konuşmalara neden cevab verilmiyor deyip, bazı avamın terddüde düşmemeleri için kısa bir cevab vermek, lüzumlu görüldü. Böyle kasıtlı konuşmalara karşı, şeri’atın kat’î hükümlerinin efkâr-ı ammenin nazarına arz edilmesiyle, bu hatalı yolda yürüyen ve yürütülenler de bilinmiş olacaktır. Hem bilinmelidir ki, hakaik-ı Kur’aniye ve alem-i İslam sahibsiz değildir.
Kötü âlimler demek olan ulema-üs sû’ şöyle tarif ediliyor:
Dünya için âhiretini unutan; dünyayı dine tercih eden ve menfaatı için hakikatı örten âlimler .
Kur’anın ibret dersi verdiği, (2:159) ayeti mealen şöyledir:
“İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayetin kendisi olan âyetleri insanlar için biz kitapta açıkladıktan sonra gizleyenler var ya mutlaka onlara Allah lanet eder. Lanet edebilecek olanlar da lanet ederler.”
Ulema-üs su’ hakkında hayli hadis-i şerifler de vardır. Ezcümle:
«Ahmed İbn-i Hanbel, Buhari, Müslim, Nesei, İbh-i Mace, İbn-i Ömer’den (R.A.) :
(1 ) اِن اللهَ لاَ يَقْبِضُ الْعِلْمَ اِنْتِزَاعًا يَنْتَزِعُهُ مِنَ الْعِبَادِ، وَلَكِنْ يَقْبِضُ الْعِلْمَ بِقَبْضِ الْعُلَمَآءِ حَتَّى اِذَا لَمْ يُبْقِ عَالِمًا اِتَّخَذَ النَّاسُ رُؤُسًا جُهَّالاً، فَسُئِلُوا فَاَفْتَوْ بِغَيْرِ عِلْمٍ؛ فَضَلُّوا وَاَضَلُّو
“Allah Teala ilmi kullardan nez’ederek soymak suretiyle kabzetmez, velâkin ulemayı kabz ile ilmi kabzeder. Hiç bir âlim bırakmayınca da nâs bir takım cahil başlar edinirler. Onlara sorulur, onlar da ilimsiz fetva verirler; hem doğru yoldan saparlar hem de sapıtırlar.”
Askerî, Hazret-i Ali (R.A.)’den:
“Fukaha, Peygamberlerin eminleridir. Dünyaya dalmadıkları ve saltanat uyuntusu (yani siyasilere yaltakçı) olmadıkları müddetçe... Fakat onu yaptılar mı, o zaman onlardan hazer edin.” (uzak durun, sözlerini dinlemeyin.)» (Elmalılı Tefsiri sh:4795)
«Ahmed İbn-i Hanbel ve Ebu Nuaym, Hilye’de Hz.Ömer (R.A.)’dan:
(2 ) اَخْوَفُ مَا اَخَافُ عَلَى اُمَّتِى اْﻻَءِمَّةُ الْمُضِلُّونَ
“Ümmetimin aleyhine korktuğumun en korkuncu, idlal edici imamlardır.” (ElmalılıTefsiri sh:4795)
Diğer bir rivayetin meali de şöyledir: «Kıyametin yaklaşmasındandır minberlerin, hatiblerin çoğalması, ulemanın valilere (idarecilere ve devlet adamlarına) meyledip, haramı helal, helalı haram ederek insanların istediği gibi fetva vermeleri, altın ve gümüşlerinizi helal saymayı öğütlemeleri (haram-helal demeyip dünya menfaatlarına teşvik etmeleri) ve Kur’anı (dinî hizmet ve vazifeleri) ticaret metaı (geçim vasıtası) edinmeleri.» (Ramuz-ul Ehadis sh: 448)
İşte bu sayılanlar kıyamet alâmetlerindendir.
«Dünyaya bağlı din âlimlerinin sohbetleri öldürücü zehir, fesatları da sarî hastalıktır. Eski devirlerde meydana gelen her belâ, bunların şeameti yüzünden oldu ve iş başındakileri bunlar yoldan çıkardı. Dalalet yoluna sapan yetmiş iki milletin rehberleri, hep bu türlü kötü âlimlerdir... Ve yol, Âlemlerin Fahri’nin tebliğ ettiği şeriata bütün saffet ve asliyetle uymaktan ibarettir.» (Mektubat, İmam-ı Rabbanî, ci:1, 47.mektub)
(3 ) مِنْ عَالِمٍ اَتَى صَاحِبَ سُلْطَانٍ طَوْعًا اِﻻَّ كَانَ شَرِيكَهُ فِى كُلِّ لَوْنٍ يُعَذَّبُ بِهِ فِى نَارِ جَهَنَّمَ
Hiçbir âlim yoktur ki, kendi isteğiyle sultanın kapısına gitsin de, (devlet makamına girsin de), sultanın âhirette Cehennem ateşinde çekeceği her azaba ortak olmasın.»
Bu fitne devresindeki siyasî makamların menfi cihetinin mahiyetinden ikazdır.
(4 ) وَيْلٌ ِﻻُمَّتِى مِنْ عُلَمَاءِ السُّؤِ وَيَتَّخِذُونَ هَذَا الْعِلْمَ تِجَارَةً وَيَبْتَغُونَ مِنْ اُمَرَاءِ زَمَانِهِمْ رِبْحًا ِﻻَ نْف ُسِهِمْ ﻻَ اَرْبَحَ اللَّهُ تِجَارَتَهُمْ
«Ümmetime kötü âlimlerden dolayı yazık. Bunlar ilmi, ticaret vasıtası yaparlar. Zamanlarındaki ümeraya (siyasi idare makamlarına) sokulmak suretiyle kendilerine kazanç temin ederler. Allah onların ticaretlerine kesatlık versin.»
Bediüzzaman Hazretleri ulemâ-üs sû’ hakkında İmam-ı Ali’den (R.A.) şu beyanı nakleder:
ثُمَّ اعْلَمُوا مَعَاشِرَ اْلاِخْوَانِ ٭ اَنَّ غُوَاتَ اٰخِرِ الزَّمَانِ
هُمْ عُلَمَاءُ ذَوَّقُوا اَفْوَاهَهُمْ ٭ ثُمَّ انْثَنُوْا وَاتَّبَعُوا اَهْوَائَهُمْ
Yani: o bid’alar ve acemi ve ecnebi hurufunun intişarı zamanı olan o âhirzamanın fena adamları bir kısım ulemâ-i sû’dur ki, hırs sebebiyle batınlarını haramla doldurmak için bid’alara yardım ve fetva verirler.» (OL: 310)
(5 ) يَاْتِى عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ عُلَمَايُهَا فِتْنَةٌ وَحُكَمَاءُهَا فِتْنَةٌ تُكْثَرُ الْمَسَاجِدُ وَالْقُرْاَنُ حَتَّى ﻻَ يَجِدُونَ عَالِمًا اِﻻَّ الرَّجُلَ بَععْدَ الرَّجُلِ
«İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, uleması da hükeması da fitne olacak. Mescidler ve Kur’an çoğalacak, amma hiç âlim bulunmayacak. Tek tük âlim kalacak.» (6 )
Bu dersi indirmek için tıklayınız.