DERSLER / Alfabetik Derlemeler ve Dersler

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

وَ بِهِ نَسْتَعِينُ

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِينَ

YE’CÜC VE ME’CÜC

يَاْجُوجَ وَمَاْجُوجَ  Kur’an-ı Kerim’de (18:94) ve (21:96) âyetlerinde bahsi geçen ve ortalığı fitne ve anarşiye boğan ve boğacak olan bozguncu taifeleri ifade eder. Bunlar ayrı ayrı milletler içinde de bulunabilir.

Ye’cüc ve Me’cüc’ün bahsi hadis kitablarında da geçer. Ezcümle, S.B.Muhtasarı 789 ve 1372. hadislerinde; İbn-i Mace 36. Kitab-ül Fiten 9, 28, 33. Bablarında; S.Müslim 8.ci. 52.Kitab-ül Fiten 1.bab sh: 403’de ve başka hadis kitablarında Ye’cüc ve Me’cüc’den bahsedilir.

Ye’cüc ve Me’cüc hakkında Bediüzzaman Hazretleri, şu izahatı veriyor:

“Ye’cüc ve Me’cüc hâdisatının icmali Kur’anda olduğu gibi, rivayette bir kısım tafsilat var. Ve o tafsilat ise, Kur’anın muhkematından olan icmali gibi muhkem değil, belki bir derece müteşabih sayılır. Onlar te’vil isterler. Belki ravilerin ictihadları karışmasıyla tabir isterler.

“Evet  لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللّٰهُ bunun bir te’vili şudur ki: Kur’an’ın lisan-ı semavîsinde “Ye’cüc ve Me’cüc” namı verilen Mançur ve Moğol kabileleri, eski zamanda Çin-i Maçin’den bir kısım başka kabileleri beraber alarak kaç defa Asya ve Avrupa’yı  herc ü merc ettikleri gibi, gelecek zamanlarda dahi dünyayı zir ü zeber edeceklerine işaret ve kinayedir. Hatta şimdi de komünistlik içindeki anarşistin ehemmiyetli efradı onlardandır. Evet ihtilal-i Fransavîde hürriyetperverlik tohumuyla ve aşılamasıyla  sosyalistlik türedi, tevellüd etti. Ve sosyalistlik ise bir kısım mukaddesatı tahrib ettiğinden aşıladığı fikir, bilâhare Bolşevikliğe inkılab etti. Ve bolşeviklik dahi çok mukaddesat-ı  ahlâkiye ve kalbiye ve insaniyeyi bozduğundan; elbette ektikleri tohumlar hiç bir kayıd ve hürmet tanımayan anarşistlik mahsulünü verecek. Çünkü kalb-i insanîden hürmet ve merhamet çıksa; akıl ve zekâvet, o insanları gayet dehşetli ve gaddar canavarlar hükmüne geçirir. Daha siyasetle idare edilmez. Ve anarşistlik fikrinin tam yeri ise; hem mazlum kalabalıklı, hem medeniyette ve hâkimiyette geri kalan çapulcu kabileler olacak. Ve o şeraite muvafık insanlar ise; Çin-i Maçin’de kırk günlük bir mesafede yapılan ve  acaib-i seb’a-i âlemden birisi bulunan sedd-i Çinî’nin binasına sebebiyet veren Mançur ve Moğol ve bir kısım Kırgız kabileleridir ki, Kur’an’ın mücmel haberini tefsir eden Zat-ı Ahmediye (Aleyhissalatü Vesselâm) mu’cizane ve muhakkikane haber vermiş.” Ş:588

Ye’cüc ve Me’cüc hakkında müfessirlerin muhtelif beyanları olduğunu zikreden Bediüzzaman, Muhakemat adlı eserinde de şunları kaydeder:

“Amma Ye’cüc- Me’cüc, bazı müfessir: “Veled-i Yafes’den iki kabile” ve bazı diğer: “Moğol ve Mançur” ve bazı dahi: “Akvam-ı şarkiye-i şimalî” ve bazı dahi: “Benî-Âdemden bir cemiyet-i azîme, dünya ve medeniyeti hercümerc eden bir taife” ve bazı dahi: “Mahluk-u İlahîden yerin zahrında veyahut batnında âdemî veya gayr-ı âdemî bir mahluktur ki kıyamete, böyle nev’-i beşerin hercümercine sebeb olacaktır.” Bazı ve bazı ve bazı dediklerini dediler... Nokta-i kat’iyye ve cihet-i ittifakî budur: Ye’cüc ve Me’cüc, ehl-i garet ve fesad ve ehl-i hadaret ve medeniyete, ecel-i kaza hükmünde iki taife-i mahlûkullahtır.” Mu:59

Yine Hz. Bediüzzaman söylüyor: “Alâmet-i kıyametten olan Ye’cüc ve Me’cüce ve sedde dair bir risalede, bir derece tafsilen yazdığımdan ona havale edip şurada yalnız şunu deriz ki: Eskiden Mançur, Moğol ünvaniyle içtimaat-ı beşeriyeyi zir ü zeber eden taifeler ve Sedd-i Çinî’nin yapılmasına sebebiyet verenler, kıyamete yakın yine anarşistlik gibi bir fikirle medeniyet-i beşeriyeyi zir ü zeber edecekleri, rivayetlerde vardır. bazı mülhidler derler: “Bu kadar acaibi yapan ve yapacak taifeler nerede?

Elcevab: Çekirge gibi bir âfat, bir mevsimde pek çok kesretle bulunur. Mevsim değiştikçe memleketi fesada veren kesretli o taifelerin hakikatları, mahdud bazı ferdlerde saklanıyor. Yine zamanı geldikçe emr-i İlahî ile o mahdud ferdlerden gayet kesretli aynı fesad yine başlar. Güya onların hakikat-ı milliyetleri inceliyor, kopmuyor. Yine mevsimi geldikçe zuhur ediyor. Aynen öyle de: Bir zaman dünyayı herc ü merc eden o taifeler, izn-i İlahî ile mevsimi geldiği vakit aynı o taife medeniyet-i beşeriyeyi herc ü merc edecekler. Fakat onların muharrikleri başka bir surette tezahür eder.ž لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللّٰهُ   S:341

Evet “Hayat-ı içtimaiyeyi idare eden en mühim esas olan hürmet ve merhamet gayet sarsılmış... Sedd-i Zükarneyn’in tahribiyle Ye’cüc ve Me’cüclerin dünyayı fesada vermesi gibi; şeriat-ı Muhammediye (A.S.M.) olan sedd-i Kur’anînin tezelzülüyle, Ye’cüc ve Me’cüc’den daha müdhiş olarak ahlâkta ve hayatta zulmetli bir anarşilik ve zulümlü bir dinsizlik fesada ve ifsada başlıyor.” K:149

Ye’cüc ve Me’cücü bildiren Kur’an (18:99) âyeti, âhirzamandaki büyük anarşinin dehşetine işaret eder.

“Nasıl ki kavm-i Firavun’a “çekirge âfatı ve bit belâsı” ve Kâbe tahribine çalışan Kavm-i Ebrehe’ye “Ebâbil Kuşları” musallat olmuşlar. Öyle de: Süfyan’ın ve deccalların fitneleriyle bilerek, severek isyan ve tuğyana ve “Ye’cüc ve Me’cüc”ün anarşistliği ile fesada ve canavarlığa giden ve dinsizliğe, küfür ve küfrana düşen insanların akıllarını başlarına getirmek hikmetiyle, arzdan bir hayvan çıkıp musallat olacak, zir ü zeber edecek. Allahu a’lem, o dâbbe bir nev’dir. Çünki gayet büyük birtek şahıs olsa, her yerde herkese yetişmez. Demek dehşetli bir tâife-i hayvaniye olacak.

Belki (34:14) اِلاَّ دَابَّةُ اْلاَرْضِ تَاْكُلُ مِنْسَاَتَهُ âyetinin işaretiyle, o hayvan, dâbbet-ül arz denilen ağaç kurtlarıdır ki; insanların kemiklerini ağaç gibi kemirecek, insanın cisminde dişinden tırnağına kadar yerleşecek. Mü’minler iman bereketiyle ve sefahet ve su-i istimalâttan tecennübleriyle kurtulmasına işareten, âyet, iman hususunda o hayvanı konuşturmuş.” Ş:591

Dabbet-ül arz, müteaddid hadis-i şeriflerde de geçer. Ezcümle: Bir hadis-i şerif şöyledir:

“Üç şey ortaya çıktıktan sonra, evvelden iman etmemiş veya imanından hayır kazanmamış bir kimseye imanı fayda vermez: Güneşin garbdan doğması, Deccal ve Dabbetül’arz.” 1 Yani; cemiyette fitne hükmetmezken iman-ı kâmil kazanmamış olan kimsenin, fitne devresinin müfsid cemiyetinde kâmil bir iman kazanması, bilhassa ekseriyet teşkil eden avam için çok müşkil olacağına bir işarettir.

Mezkûr hadisin ifade ettiği manayı bazı müfessirler, (6:158) âyetinin beyanında izah ederler. Diğer bir hadiste de:

“Peygamber (A.S.M.): “Sizler daha evvel on alâmet müşahede etmedikçe aslâ kıyamet kopmayacaktır” buyurdu. Ve şunları zikretti: “Duhan, Deccal, dabbetü’l-arz, güneşin mağribden doğması, İsa Aleyhisselâm’ın nüzulü, Ye’cüc ve Me’cücün çıkması.” diye buyurulur.2 (İbn-i Mâce, 36. Kitab-ül Fiten, 31. bab aynı mevzu hakkındadır.)

Bediüzzaman Hazretleri 1946-47 senelerinde Adliye Vekili’ne ve bazı resmi makamlara hitaben yazdığı ikaznamede ehemmiyetli noktalara dikkatlerini çekti:

“Evet hürriyetçilerin ahlâk-ı içtimaiyede ve dinde ve seciye-i milliyede bir derece lâübalilik göstermeleriyle, yirmi-otuz sene sonra dince, ahlâkça, namusça şimdiki vaziyeti gösterdiği cihetinden; şimdiki vaziyette de, elli sene sonra bu dindar, namuskâr, kahraman seciyeli milletin nesl-i âtisi, seciye-i diniye ve ahlâk-ı içtimaiye cihetinde, ne şekle girecek elbette anlıyorsunuz. Bin senedenberi bu fedakâr millet, bütün ruh u canıyla Kur’anın hizmetinde emsalsiz kahramanlık gösterdikleri halde, elli sene sonra o parlak mazisini dehşetli lekedar belki mahvedecek bir kısım nesl-i âtinin eline elbette Risale-i Nur gibi bir hakikatı verip, o dehşetli sukuttan kurtarmak en büyük bir vazife-i milliye ve vataniye bildiğimizden; bu zamanın insanlarını değil, o zamanın insanlarını düşünüyoruz... Evet eski terbiye-i İslâmiyeyi alanların yüzde ellisi meydanda varken ve an’anat-ı milliye ve İslâmiyeye karşı yüzde elli lâkaydlık gösterildiği halde; elli sene sonra, yüzde doksanı nefs-i emmareye tabi olup millet ve vatanı anarşiliğe sevketmek ihtimalinin düşünülmesi ve o belaya karşı bir çare taharrisi, yirmi sene evvel beni siyasetten ve bu asırdaki insanlarla uğraşmaktan kat’iyyen men’ettiği gibi; Risale-i Nur’u, hem şakirdlerini, bu zamana karşı alâkalarını kesmiş; hiç onlarla ne mübareze, ne meşguliyet yok.” E:21

Netice

“Eğer beşer çabuk aklını başına alıp adalet-i İlahiye namına ve hakaik-i İslâmiye dairesinde mahkemeler açmazsa, maddî ve manevî kıyametler başlarına kopacak, anarşilere, ye’cüc ve me’cüclere teslim-i silâh edecekler diye kalbe ihtar edildi.” H:79

 

1 R.E. ci:l, sh:262 ve S.M. ci:l, hadis:249

2 S.M. ci:8 kitab-ül fiten hadis:39

Bu dersi indirmek için tıklayınız.

Yukarı Çık