بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
وَ بِهِ نَسْتَعِينُ
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِينَ
İTTİHAD ESASLARI
“Bizim gibi hakikat ve âhiret kardeşlerin, ihtilaf-ı zaman ve mekân sohbetlerine ve ünsiyetlerine bir mani' teşkil etmez. Biri şarkta, biri garbda, biri mazide, biri müstakbelde, biri dünyada, biri âhirette olsa da beraber sayılabilirler ve sohbet edebilirler. Hususan birtek maksad için bir tek vazifede bulunanlar, birbirinin aynı hükmündedirler.” M:278
“Hak namına, hakikat hesabına olan tesadüm-ü efkâr ise; maksadda ve esasta ittifak ile beraber, vesailde ihtilaf eder. Hakikatın her köşesini izhar edip, hakka ve hakikata hizmet eder. Fakat tarafgirane ve garazkârane, firavunlaşmış nefs-i emmare hesabına hodfüruşluk, şöhretperverane bir tarzdaki tesadüm-ü efkârdan barika-i hakikat değil, belki fitne ateşleri çıkıyor. Çünki maksadda ittifak lâzım gelirken, öylelerin efkârının Küre-i Arz'da dahi nokta-i telakisi bulunmaz. Hak namına olmadığı için, nihayetsiz müfritane gider. Kabil-i iltiyam olmayan inşikaklara sebebiyet verir. Hâl-i âlem buna şahiddir.” M:268
“S- Âlem-i İslâmdaki ihtilafı ta'dil edecek çare nedir?
C- Evvelâ; müttefekun aleyh olan makasıd-ı âliyeye nazar etmektir. Çünki Allahımız
bir, Peygamberimiz bir, Kur'anımız bir, zaruriyat-ı diniyede umumumuz müttefik, zaruriyat-ı diniyeden başka olan teferruat veya tarz-ı telakki veya tarîk-i tefehhümdeki tefavüt bu ittihad u vahdeti sarsamaz, racih de gelemez. اَلْحُبُّ فِى اللّٰهِ düstur tutulsa, aşk-ı hakikat harekâtımızda hâkim olsa -ki, zaman dahi pek çok yardım ediyor- o ihtilafat sahih bir mecraya sevkedilebilir.
Esefa; gaye-i hayalden tenasi veya nisyan olmakla, ezhan enelere dönüp etrafında gezerler. İşte gaye-i hayal, maksad-ı âlî bütün vuzuhuyla meydana atılmıştır.” Sti:83
“Cumhuriyet ki, 1 adalet ve meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibarettir. Onüç asır evvel şeriat-ı garra teessüs ettiğinden, ahkâmda Avrupa'ya dilencilik etmek, din-i İslâma büyük bir cinayettir ve şimale müteveccihen namaz kılmak gibidir. Kuvvet kanunda olmalı. Yoksa istibdad tevzi olunmuş olur. اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْقَوِىُّ الْمَتِينُ hâkim ve âmir-i vicdanî olmalı. O da marifet-i tam ve medeniyet-i âmm veyahut din-i İslâm namıyla olmalı. Yoksa istibdad daima hükümferma olacaktır.
İttifak hüdadadır, heva ve heveste değil.
İnsanlar hür oldular amma yine abdullahtırlar.” H:88
“Lâkin ittihad, cehl ile olmaz. İttihad, imtizac-ı efkârdır. İmtizac-ı efkâr, marifetin şua'-ı elektrikiyle olur.” Mü:73
“Hedefinde menfaat yerine fazilettir. Faziletin şe'nidir muhabbet ve tecazüb. Bundan çıkar saadet, zâil olur adavet.
Hayattaki düsturu, cidal kıtal yerine, düstur-u teavündür. O düsturun şe'nidir ittihad ve tesanüd; hayatlanır cemaat.
Suret-i hizmetinde, heva heves yerine hüda-yı hidayettir. O hüdanın şe'nidir: İnsana lâyık tarzda terakki ve refahet.” S:712
“Zannederim ki, şimdi küfür ve dalalet, komiteler ve cem'iyetler şeklinde hücum ettikleri içindir ki; kader-i İlahî, bunlara bu eşedd-i zulüm ile bir cem'iyet isnadıyla bizi tazib ettiriyor. Demek şimdi ehl-i imanın ittihadına pekçok lüzum var. Biz o hakikatı bilmediğimiz için kaderin adalet tokadını yeriz.” Ş:533
“Ey mazlûm ihvân-ı vatan! Gidelim dâhil olalım! Birinci kapısı, şeriat dairesinde ittihad-ı kulûb; ikincisi, muhabbet-i milliye; üçüncüsü, maarif; dördüncüsü, sa'y-i insanî; beşincisi, terk-i sefahettir. Ötekilerini sizin zihninize havale ediyorum...” T:56
1 O zaman Meşrutiyet, şimdi o kelime yerine Cumhuriyet konulmuş.
Bu dersi indirmek için tıklayınız.