1532- İKRAH اكراه : “Lügatta, bir kimseyi, istemediği bir sözü söylemeğe veya bir işi yapmağa zorlamaktır. Istılahta, bir kimseyi tehdid ile, ihafe ile rızası olmaksızın bir sözü söylemeğe veya bir işi işlemeğe haksız yere sevketmektir.
Kendine böyle cebredilen kimseye “mükreh”, cebr edilen şeye “mükrehün aleyh” mükrehin korkmasını mucib, rızasını sâlib olan şeye de “mükrehün bih” denir. İkrahta bulunan şahsa da “mükrih”, “mücbir” denir.” (H.İ. ci: 6, sh:69)
İkrahın tahakkuku için bazı şartlar gerekmektedir. Ezcümle, gayr-ı meşruluğu açıkça bilinen bir hususta, kişinin istek ve itikadının hilafına harekete veya söz söylemeye mecbur olması için, iktidar sahibi şahsın veya şahs-ı manevînin icbarı karşısında kalması, yani mükrehin, mükrihe karşı cesareti ve kuvveti yetersiz olması şarttır. Kişi, ifasına mecbur kalmadığı bir ikrah karşısında itaat etmez ve etmemelidir. (Bak: Ulü-l Emr)
Bir atıf notu:
-Dinde ikrah yoktur, bak: Hürriyet-i Vicdan