484- BÜRHAN-ÜT TEMANÜ’ برهان التمانع : Şirkin imkânsızlığını, Sâniin vâhid ve müstakil olduğunu gösteren bir isbatlama şeklidir. Kur’an (39:29) âyeti, bürhan-üt temanüü beyan eden güzel bir misaldir.
«Kur’an-ı Kerim, Sâniin vahdetine dair delillerden hiçbir şey terketmemiştir. Bilhassa: “Arz ve semada Allah’tan başka ilahlar olmuş olsa idiler, şu görünen intizam fesada uğrardı” mânâsında olan
(21:22) لَوْ كَانَ فِيهِمَا آلِهَةٌ اِلاَّ اللّٰهُ لَفَسَدَتَا âyetinin tazammun ettiği bürhan-üt temanü’, Sâniin vâhid ve müstakil olduğuna kâfi bir delildir. Ve istiklaliyet, Uluhiyetin zatî bir hassası ve zaruri bir lâzımı olduğuna nurlu bir bürhandır.» (İ.İ.90)
«Evet kâinatın envaları birbiri içine girift olması ve kenetleşmesi ve herbirinin vazifesi umuma baktığı cihetle; kâinatı rububiyet ve icad noktasında tecezzi kabul etmez bir küll hükmüne getirdiği misillü; kâinatta faaliyet gösteren ef’al-i umumiye-i muhita dahi, birbirinin içinde tedahül cihetiyle, yani meselâ hayat vermek fiili içinde, aynı anda iaşe ve terzik fiili görünüyor. Ve o iaşe, ihya fiilleri içinde, aynı zamanda o zihayatın cesedini tanzim, techiz fiilleri müşahede olunuyor. Ve o iaşe, ihya, tanzim, techiz fiilleri içinde aynı vakitte tasvir, terbiye ve tedbir fiilleri nazara çarpıyor. Ve hakeza..
Böyle muhit ve umumî ef’alin birbiri içine tedahülü ve girift olması ve ziyadaki yedi renk gibi imtizaç belki ittihad etmesi haysiyetiyle; ve o ef’alin herbiri mahiyetçe bir birlik ve vahdet içinde ekser mevcudata ihatası ve şümulü ve vahdanî birer fiil olduğundan her halde failinin bir tek Zât olması ve herbiri umum kâinatı istila etmesi ve sair ef’al ile muavenetdarane birleşmesi itibariyle, kâinatı tecezzi kabul etmez bir küll hükmüne getirdiği gibi; zihayat mahlukların herbirisi, kâinatın bir çekirdeği, bir fihristesi, bir nümunesi hükmünde olduğundan kâinatı, rububiyet noktasında tecezzi ve inkisamı imkân hâricinde bir küllî hükmüne getirmiştir.
Demek kâinat öyle bir külldür ki; bir cüz’e Rab olmak, umum o külle Rab olmakla olur. Ve öyle bir küllîdir ki; herbir cüz, bir ferd hükmüne geçip, bir tek ferde rububiyetini dinlettirmek, umum o küllîyi müsahhar etmekle olabilir.» (L.325)
Bu hakikat Risale-i Nur Külliyatından 32. Sözün 1. Mevkıfında geniş olarak izah edilir. Ayrıca 3558, 3559.p.lara bakınız.