340- BAKARPEREST بقرپرست : Öküzü mabud yapan. Öküz ve emsalini put yapıp ona tapan ehl-i dalâlet. Kur’anda (2:67) âyetiyle bildirilen bakarperestlik hâdisesi, her zaman ve herkes için bir ibret dersidir. Çünkü: «Kur’an-ı Hakîm’de çok hâdisat-ı cüz’iye vardır ki, herbirisinin arkasında bir düstur-u küllî saklanmış ve bir kanun-u umumînin ucu olarak gösteriliyor.» (S.246) (Bak: 973/1.p.)

Meselâ, «Mısır Kıt’ası, kumistan olan Sahra-yı Kebir’in bir parçası olduğundan Nil-i Mübarek’in feyziyle gayet mahsuldar bir tarla hükmüne geçtiğinden, o cehennem-nümun sahra komşuluğunda şöyle cennet-misal bir mevki-i mübarekin bulunması, felahat ve ziraatı ahalisinde pek mergub bir surete getir-miş ve o sekenenin seciyesine öyle tesbit etmiş ki, ziraatı kudsiyye ve vasıta-i ziraat olan “bakar”ı ve “sevr”i mukaddes belki mabud derecesine çıkarmış. Hattâ o zamandaki Mısır milleti sevre, bakar’a, ibadet etmek derecesinde bir kudsiyet vermişler. İşte o zamanda Benî İsrail dahi o kıt’ada neş’et ediyordu ve o terbiyeden bir hisse aldıkları, “İcl” mes’elesinden anlaşılıyor.

İşte Kur’an-ı Hakîm, Hazret-i Musa Aleyhisselâm’ın risaletiyle, o milletin seciyelerine girmiş ve istidadlarına işlemiş olan o bakarperestlik mefkuresini kesip öldürdüğünü, bir bakar’ın zebhi ile ifham ediyor.

İşte şu hâdise-i cüz’iye ile bir düstur-u küllîyi, her vakit, hem herkese gayet lüzumlu bir ders-i hikmet olduğunu ulvî bir i’caz ile beyan eder.

Buna kıyasen bil ki: Kur’an-ı Hakîm’de bazı hâdisat-ı tarihiye suretinde zikredilen cüz’î hâdiseler, küllî düsturların uçlarıdır.» (S.246)

341- Evet bu bakarperestlik hâdisesinin ibret alınacak küllî mânâsından bir ibret levhası, beşerin ve bilhassa hayatperest Yahudilerin hırs-ı hayat ve menfaatperestlikleridir. Evet hayatî ve maddî menfaatlere ve vesilelerine hırs ile yapışmak ve hayatta yegâne gaye olarak onlara bağlanıp âhireti unutmak gafleti, insanı ve cemiyeti perişan eden ve anarşizmi doğuran sebeblerin temelini teşkil eder. Hususan asrımızda şan, şöhret, makam ve maaş elde etmek vesilelerine gösterilen umumi tehacüm gibi (Bak: 161. p.sonu ve 163.p.) her asrın birer vesile-i hayat olan bir nevi bakarı vardır ki, âyet o bakarları kesip beşerin hakikata teveccüh etmesi için ders veriyor.

Yukarı Çık