792- EİMME-İ İSNAAŞER أئمّهءِ اثنا عشر : Oniki imam. Silsile-i sâdattan olup esasat-ı İslâmiye ve hakaik-i Kur’aniye ve imaniyenin ve şeriatın muhafazasında manen vazifeli, veraset-i Nebeviyeyi hâmil, sâlih ve fâzıl, ilim sahibi şahsiyetlerdir. Bu seyyidler ve onların silsileleri, âlem-i İslâm’ın manevi reisleri, merkezleridirler. (Bak: Âl-i Beyt)
Oniki imam isimlerinin tesbiti için müracaat edilen kaynaklar arasında bazı farklar vardır. Mu’teber kaynaklara göre yaptığımız tesbit şöyledir. (Not: Tarihler hicridir):
«1- Oniki mübarek ve muhterem imamdan ilki: Hazret-i Ali (R.A.) Hicretten önce doğmuş, altmışüç yaşında şehid edilmiş, Necef’te medfundur.
2- Hazret-i Hasan: Hicri 3’de doğmuş, 50’de Medine’de vefat etmiştir.
3- Hazret-i Hüseyin: Hicri 4’de doğmuş, 61’de Kerbela’da şehid olmuştur.
4- Ali Zeynelabidin: 38’de doğmuş, 94’de Medine’de vefat etmiştir.
5- Muhammed Bakır: 57’de doğmuş, 117’de Medine’de vefat etmiştir.
6- Cafer-i Sadık: 80’de doğmuş, 141’de Medine’de vefat etmiştir.
7- Musa Kâzım: 128’de doğmuş, 183’de Bağdad’da vefat etmiştir.
8- Ali Rıza: 148’de doğmuş, 203’de Horasan’da vefat etmiştir.
9- Muhammed Cevad (Taki): 195’de doğmuş, 230’de Bağdad’da vefat etmiştir.
10- Ali Hadi: 214’de doğmuş, 254’de Samarra’da vefat etmiştir.
11- Hasan Halis: 232’de doğmuş, 260’da Samarra’da vefat etmiştir.
12- Muhammed (Mehdi) : 255’de doğmuştur. Ancak nerede medfun olduğu bilinememektedir.»
792/1- Eski zamanlarda İslâm cemiyetinde dine teslimiyet kuvvetli olduğu gibi, dahilde dinsizlik cereyanları ifsadatta serbest bırakılmadığından, dinî şahsiyetlerin irşadatı yeterli idi. Şimdi ise, dine olan teslimiyet zayıf ve dinsizlik cereyanları da büyük imkânlarla küllî tahribat yaptıklarından, bu zamanda dinî bir şahsiyet ancak cemaata istinaden hizmet edebilir. (Bak: 2295.p.) Binaenaleyh Mehdi-i Muntazar mes’elesinde iddia olunan. “Onikinci imam ölmemiş, fakat gizlenmiş, âhirzamanda çıkacak” sözü yerine, meselâ “Mehdi-i Muntazar, evvelen sırren tenevveret, yani gizli çalışır, sonra zahire çıkacak, veya o zatın kabri önceleri meçhul olur, yahud onun kemmiyeten zaif olan ilk devresindeki şahs-ı manevisi, sonra kuvvetlenerek manen dirilip zahire çıkar” gibi bir mecaz manaya haml edilse idi, ferdî şahsiyetle beraber şahs-ı manevinin de varlığı kabul edilmiş olurdu. Evet böyle istikbalî olan ihbarat-ı gaybiyelerde müteşabih ifadelerin hikmetini nazara almayanlar, bazan hakikatı iltibasa uğratırlar.
793- «Mehdi hakkında Şiilerin oniki imamdan birisi, hayatta iken gizlenmiş, âhirzamanda çıkacak demelerine mukabil Ehl-i Sünnetin bir kısmı, İmam-ı Muntazar akidesi batıldır demişler. Az bir kısım Hanefi üleması da,لَا مَهْدِى اِلَّا عِيسَى demişler... Her asırda mehdi manasına ümmetin fıtrî bir ihtiyacına binaen beklemişler. Ve bir kaç vecihte rivayetlerin delaletiyle bir kaç mehdi, belki her asırda bir nevi mehdi sâdât-ı Ehl-i Beyt’ten geleceği ümmetçe kabul edilmiş.» (Ş.420) (Bak: Müceddid)
Kureyş’ten oniki halife gelmeden önce kıyametin kopmayacağı, ehadiste geçer. Ezcümle: S.M. 33. Kitab-ül İmare, bab: 1, 5 ilâ 10. hadisler ve Buhari 93. kitab. 51. bab bunlardandır. (Oniki imama işaret eden âyet, bak: 523.p.)