896- FANİ فاني : Muvakkat, kaybolan, gelip geçici, devamlı olmayan. (Bak: Beka)
«Ey insanlar! Fani, kısa, faidesiz ömrünüzü baki, uzun faideli, meyvedar yapmak ister misiniz? Madem istemek, insaniyetin iktizasıdır. Baki-i Hakiki’nin yoluna sarfediniz. Çünki Baki’ye müteveccih olan şey, bekanın cilvesine mazhar olur. Madem her insan gayet şiddetli bir surette uzun bir ömür ister, bekaya âşıktır ve madem bu fani ömrü baki ömre tebdil eden bir çare var ve manen çok uzun bir ömür hükmüne geçirmek mümkündür. Elbette insaniyeti sukut etmemiş bir insan, o çareyi arayacak ve o imkâni bilfiile çevirmeye çalışacak ve tevfik-i hareket edecek. İşte o çare budur: “Allah için işleyiniz. Allah için görüşünüz. Allah için çalışınız. Lillah, livechillah, lieclillah rızası dairesinde hareket ediniz. O vakit sizin ömrünüzün dakikaları seneler hükmüne geçer.» (L.17)
897- «Eğer şu fani dünyada beka istiyorsan, beka fenadan çıkıyor. Nefs-i emmare cihetiyle fena bul ki, baki olasın..
Dünyaperestlik esasatı olan ahlâk-ı seyyieden tecerrüd et. Fani ol! Daire-i mülkünde ve malındaki eşyayı, Mahbub-u Hakiki yolunda feda et. Mevcudatın adem-nüma akıbetlerini gör. Çünki şu dünyadan bekaya giden yol, fenadan gidiyor..
Ey nâdan nefsim! Bil ki, çendan dünya ve mevcudat fanidir. Fakat her fani şeyde, bakiye isal eden iki yol bulabilirsin ve can ve canan olan Mahbub-u Lâyezal’in tecelli-i cemalinden iki lem’ayı, iki sırrı görebilirsin. An şart ki: Suret-i faniyeden ve kendinden geçebilirsen.
Evet nimet içinde in’am görünür, Rahman’ın iltifatı hissedilir. Nimette in’ama geçsen, Mün’im’i bulursun. Hem her eser-i Samedanî, bir mektub gibi, bir Sani-i Zülcelal’in esmasını bildirir. Nakıştan manaya geçsen, esma yoluyla müsemmayı bulursun. Madem şu masnuat-ı faniyenin mağzını, içini bulabilirsin; onu elde et. Manasız kabuğunu, kışrını, acımadan fena seyline atabilirsin.» (S.216)
«Faniyim, fani olanı istemem. Âcizim, âciz olanı istemem. Ruhumu Rahman’a teslim eyledim, gayr istemem. İsterim fakat bir yâr-ı baki isterim. Zerreyim fakat bir şems-i sermed isterim. Hiç ender hiçim fakat bu mevcudatı umumen isterim.» (S.221)