410- BEKA بقاء : Devamlılık. Evvelki hâl üzere kalma. *Dâim ve sâbit olma. *İlm-i Kelâmda: Varlığının asla sonu olmayan Cenab-ı Hakk’ın bir sıfatıdır. *Bâki olmak. Ebedilik. (Bak: Adem, Aşk)
Bir vecize şeklinde ifade edilen «Eğer vermek istemeseydi istemek vermezdi.» (M.302) kaidesince insanlara Allah neler ihsan etmiş ve edecekse, o nimetlere karşı da birer ihtiyaç ve o nimete mahsus bir nevi mide vermiştir. Bu nimetlerin en büyüğü, belki sonsuzu, Cennet hayatındaki ebedîlik nimetidir. Bu ebedîlik nimetinin midesi de, insan vicdanının temeline konulmuş olan gayet şedid “beka isteği”dir. Âhiretteki beka nimetini gaflet veya inkâr ile göremeyen insan, sonsuza müteveccih olan bu fıtrî hiss-i bekayı, fâni dünya hayatına tevcih eder. Tevehhüm-ü beka cihetiyle ve hırs-ı hayatla dünya hayatına, o acib his ve hırs ile sarılır.
Âhiretteki beka için verilen ve gayet ehemmiyetli olan hiss-i bekayı böylece su-istimal eder ve faniyatla tatmin olamıyan, o hissin azabını daha dünyada iken çeker. (Hırs-ı hayat ve aşk-ı beka, hayat-ı bâkiyeye tevcih edilmezse dünyaya yapışır, bak: 719,720, 1269.p.lar)
410/1- «Beşer bu asırda harblerin ve fenlerin ve dehşetli hâdiselerin ikazatıyla uyanmış ve insaniyetin cevherini ve câmi istidadını hissetmiş. Ve insan, acib cemiyetli istidadiyle yalnız bu kısacık, dağdağalı dünya hayatı için yaratılmamış. Belki ebede meb’ustur ki, ebede uzanan arzular, mahiyetinde var. Ve bu dar, fâni dünya insanın nihayetsiz emel ve arzularına kâfi gelmediğini herkes bir derece hissetmeğe başlamış. Hattâ insaniyetin bir kuvâsı ve hâdimi olan kuvve-i hayaliyeye denilse: “Sana dünya saltanatı ile beraber bir milyon sene ömür olacak, fakat sonunda hiç dirilmeyecek bir surette bir idam senin başına gelecek.” Elbette hakiki insaniyetini kaybetmiyen ve intibaha gelmiş o insanın hayali; sevinç ve beşarete bedel, derinden derine teessüf ve eyvahlarla sa-adet-i ebediyenin bulunmamasına ağlayacak.» (H.Ş.24) (Adem (yokluğa gitmek), Cehennem’den daha kötüdür, bak: 2161.p.)
«İşte bu istidattandır ki, insanın ebede uzanmış emelleri ve kâinatı ihata etmiş efkârları ve ebedî saadetlerinin envaına yayılmış arzuları gösterir ki: Bu insan ebed için halk edilmiş ve ebede gidecektir. Bu dünya ona bir misafirhanedir ve âhiretine bir intizar salonudur.» (S.88)
«İnsanın fıtrat-ı zîşuuru olan vicdanı saadet-i ebediyeye bakar, gösterir. Evet kim kendi uyanık vicdanını dinlerse, “Ebed!... Ebed!” sesini işitecektir. Bütün kâinat o vicdana verilse, ebede karşı olan ihtiyacının yerini dolduramaz. Demek o vicdan, o ebed için mahluktur. Demek bu vicdanî olan incizab ve cezbe, bir gaye-i hakikiyenin ve bir hakikat-ı câzibedarın cezbi ile olabilir.» (S.522)
İki atıf notu:
-Cennet’te beka Cennet’in fevkindedir, bak: 2868.p.
-Zevale uğrayan lezzet, elem getirir, bak: 533.p.