899- FARABÎ فارابي : (Mi. 870-950) Ebu Nasr Muhammed Bin Turhan Bin Uzluğ El-Farabî Et-Türkî. Türk âlim ve filozofudur. Batı Türkistan’da, Sir Derya ırmağı üzerinde, devrin mühim merkezlerinden biri olan Farab (Otrar) şehrine bağlı Vasık Kalesi komutanının oğludur.
Farabî, eski Yunan filozofu Aristo’nun felsefi eserlerini, bilhassa mantık ve metafiziğini şerh ve izah etmiştir. Hayatı hakkında bilgileri, kendisinden 200 yıl kadar sonra yaşamış felsefe tarihleri ve Tabakat kitablarından geldiği için, kaynaklarda az çok ihtilaf vardır. Türkçe’den başka Arapça, Farsça ve Süryanice bilirdi. Eserlerini devrin ilim dili olan Arapça ile yazmıştır. Babasının tavsiyesi üzerine, gençliğinin başlangıcında tahsil için Bağdad’a gitmiş ve orada fıkıh ve diğer İslâmî ilimleri tahsil etmiştir. Sonra bir müddet kadılık yapmıştır. Fakat öğrenmeye karşı merakı çok kuvvetli olduğundan felsefe ve tabiat ilimlerini de öğrenmiştir. Bu meyanda mantık, matematik, astronomi, tıb, edebiyat, gramer ve müzik sahasındaki eserleri okumuştur. Kısacası, zamanının bütün ilimleriyle meşgul olmuş; Buhara, Haleb ve Şam gibi mühim İslâm ve kültür merkezlerini görmüştür.
Son yıllarını Haleb’de geçirmiş ve en mühim eserlerini orada yazmıştır. Haleb’de Emir Seyfüddevle’nin himayesinde çalışmalarına devam etmiştir. Emir ile birlikte Şam’a yaptığı seyahatte hastalanarak 80 yaşlarında iken vefat etmiştir. Şam civarında, Bab-üs Sagir dışında medfundur. Evlenmediği, sade ve mütevazi bir hayat yaşadığı kaydedilir.
899/1- Felsefedeki şöhreti daha çok mantık sahasındaki çalışmalarından ileri gelmiştir. Felsefî görüş olarak Aristo’nun akılcı ve icabiyeci (determinist) görüşün tesirinde kalmıştır. Bu sahada İslâm dünyasındaki Meşşaiye felsefesinin öncülüğünü yapmıştır. Aristo metafiziği ile Yeni Eflatuncu metafiziği, İslâm inançlarıyla uzlaştırmaya çalışmış ve Kur’an hakikatlarının bir kısmını, bu felsefelere göre tevil etmiştir. Bu istikametteki eser ve görüşleri, Kur’an ve İslâm’dan az çok bir inhirafa yol açmış ve kendisinden sonra gelen filozoflara da tesir etmiştir. Bu inhiraflar sebebiyle, başta Gazalî ve diğer Kelâm üleması tarafından Farabî ve muakibleri esaslı tenkidlere uğramış ve fikirleri kabul görmemiştir.
Bir atıf notu: