1390- HÜDHÜD هدهد : Kur’an (27:20) de adı geçen bir kuş ismi. Çavuş kuşu veya ibibik denilir. Peygamber Hz. Süleyman’ın (A.S.) zamanında, Hicaz ile Yemen arasındaki Sebe’ nam yerde melike olan ve güneşe tapan Belkıs ile Hz. Süleyman Aleyhisselâm arasında muhabereye vesile olduğundan meşhur ve mübarektir.
“Kamus tercemesinde der ki; “Hüdhüd” ها ların zammıyla mutlaka karkara eden, yani elhan ve nağamat ile öten kuşa denir. Ve hasseten ma’ruf kuşun ismidir ki, çavuş kuşu ve ibibik tabir ettikleridir. “Hedhede”den me’huzdur. Hüdhüd, kesir-ül hedhede olan güvercin kuşuna dahi denir.” (E.T. 3669) “Müfessirîn, hüdhüdü, maruf olan çavuş kuşu ile tefsir etmişlerdir.” (E.T. 3670)
1391- “Suyun mühendisi olan Hüdhüd-ü Süleyman’ın Sebe’den getirdiği nebe’ ve haberi dinle! Nasıl inzal-i Kur’an ve ibda’-ı semavat ve arz eden Zülcelal’in tavsiifini etmiştir. Hüdhüd diyor: “Bir kavme rast geldim. Zemin ve asumandan mahfiyyatı çıkaran Allah’a secde etmiyorlar.” Bak evsaf-ı kemaliye içinde Hüdhüd’ün hendesesine telvih eden yalnız vasf-ı mezburu ihtiyar eyledi.” (Mu.82)
İşte hüdhüd kendi mesleğinin nazarıyla baktığından, Allah’ı yalnız bir sıfatıyla bildiği gibi; hakaik-ı Kur’anıyiye de kendi hususi meşrebinin te’siri altında bakan dahi hakikatı berrak göremez. Bu cihette yanlışa düşmemek için asafiya mesleğinin irşadına ve düsturlarına teslimiyet gerektir. (Bak: Velayet-i Kübra)