1203- HASED حسد : Hasedde asıl olan mana: Bir nimetin, bir faziletin, bir kemalin sahibinden zevalini arzu etmektir. O nimetin kendisine geçmesini gerek istesin, gerek istemesin, başkasında bulunmasını mutlaka çekememektir. (Bak: Rekabet)
Hasud, çekemediği kişiyi; hasta, fakir, zelil, perişan görmek ister ve bundan dolayı sevinir. Bu hal en hafif tabirle hakikatları hakkıyla bilememenin ve iman za’fının alâmetidir.
1204- “Hasedin çaresi: Hâsid adam, hased ettiği şeylerin akibetini düşünsün. Ta anlasın ki, rakibinde olan dünyevî hüsün ve kuvvet ve mertebe ve servet; fanidir, muvakkattır. Faidesi az, zahmeti çoktur. Eğer uhrevî meziyetleri ise; zaten onlarda hased olamaz. Eğer onlarda dahi hased yapsa, ya kendisi riyakârdır; âhiret malını dünyada mahvetmek ister. Veyahut mahsudu riyakar zanneder, haksızlık eder, zulmeder.
Hem ona gelen musibetlerden memnun ve nimetlerden mahzun olup, kader ve rahmet-i ilahiyeye onun hakkında ettiği iyiliklerden küsüyor. Adeta kaderi tenkid ve rahmete itiraz ediyor. Kaderi tenkid eden başını örse vurur kırar. Rahmete itiraz eden, rahmetten mahrum kalır.” (M. 266)
Kur’anda hased: (2: 109) (4:54) (113:5) âyetlerinde geçer. Hadislerde de hasedden ikazat vardır.