2057- KİTAB-I MÜBİN كِتَابِ مبين : (Bak: Levh-i Mahfuz)
“Mübin: (Kur’an 26:2) “bane” manasına “ebane”den beyyin, gayet açık, parlak demek olduğundan, Kitab-ı Mübin: i’cazı zâhir olan parlak kitab demek olur ki, murad Kur’andır. Hakkı beyan eden demek dahi olabilirse de, makama münasib olan evvelkidir.” (E.T.3619)
“Bir de lisanı gayet güzel, muradını yerine göre dilediği gibi anlatır, fasih ve beliğ manasına gelir ve Kur’an-ı Azimüşşan, hüda, nur, furkan, bir kitab-ı hakîm, bir kitab-ı mufassal olduğu gibi her manasıyla bir kitab-ı mübindir de.” (E.T. 2842) (Bak: Mübin)
2058- “Kur’an-ı Hakîm’de “İmam-ı Mübin” ve “Kitab-ı Mübin”, mükerrer yerlerde zikredilmiştir. Ehl-i tefsir “ikisi birdir”, bir kısmı “ayrı ayrıdır” demişler. Hakikatlarına dair beyanatları muhteliftir. Hülasa: İlm-i İlahî’nin ünvanlarıdır” demişler. Fakat Kur’anın feyzi ile şöyle kanaatım gelmiş ki: İmam-ı Mübin, ilim ve emr-i İlahînin bir nev’ine bir ünvandır ki; âlem-i şehadetten ziyade âlem-i gayba bakıyor. Yani zaman-ı halden ziyade mazi ve müstakbele nazar eder. Yani herşeyin vücud-u zahirîsinden ziyade aslına, nesline ve köklerine ve tohumlarına bakar. Kader-i İlahînin bir defteridir. Şu defterin vücudu, Yirmialtıncı Söz’de, hem Onuncu Söz’ün haşiyesinde isbat edilmiştir. Evet şu İmam-ı Mübin, bir nevi ilim ve emr-i İlahînin bir ünvanıdır. Yani eşyanın mebadileri ve kökleri ve asılları, kemal-i intizam ile eşyanın vücudlarını gayet san’atkârane intac etmesi cihetiyle elbette desatir-i İlm-i İlahînin bir defteri ile tanzim edildiğini gösteriyor ve eşyanın neticeleri, nesilleri, tohumları; ileride gelecek mevcudatın proğramlarını, fihristelerini tazammun ettiklerinden elbette evamir-i İlahiyenin bir küçük mecmuası olduğunu bildiriyorlar. Meselâ: Bir çekirdek bütün ağacın teşkilatını tanzim edecek olan proğramları ve fihristeleri ve o fihriste ve proğramları tayin eden o evamir-i tekviniyenin küçücük bir mücessemi hükmünde denilebilir. Elhasıl, imam-ı Mübin, mazi ve müstakbelin ve âlem-i gaybın etrafında dalbudak salan şecere-i hilkatin bir proğramı, bir fihristesi hükmündedir. Şu manadaki İmam-ı Mübin, kader-i İlahînin bir defteri, bir mecmua-i desatiridir. O desatirin imlası ile ve hükmü ile, zerrat vücud-u eşyadaki hidematına ve harekâtına sevkedilir.
Amma “Kitab-ı Mübin” ise, âlem-i gaybdan ziyade, âlem-i şehadete bakar. Yani mazi ve müstakbelden ziyade, zaman-ı hazıra nazar eder ve ilim ve emirden ziyade, kudret ve irade-i İlahiyenin bir ünvanı, bir defteri, bir kitabıdır. İmam-ı Mübin, kader defteri ise; Kitab-ı Mübin, kudret defteridir. Yani: Herşey vücudunda, mahiyetinde ve sıfat ve şuunatında kemal-i san’at ve intizamları gösteriyor ki; bir kudret-i kâmilenin desatiri ile ve bir irade-i nâfizenin kavanîni ile vücud giydiriliyor. Suretleri tayin, teşhis edilip birer mikdar-ı muayyen, birer şekl-i mahsus veriliyor. Demek o kudret iradenin küllî ve umumî bir mecmua-i kavanîni, bir defter-i ekberi vardır ki; herbir şeyin hususi vücudları ve mahsus suretleri ona göre biçilir, dikilir, giydirilir. İşte şu defterin vücudu, “İmam-ı Mübin” gibi kader ve cüz’-i ihtiyarî mesailinde isbat edilmiştir. Ehl-i gaflet ve dalalet ve felsefenin ahmaklığına bak ki: Kudret-i Fâtıranın o Levh-i Mahfuzunu ve hikmet ve irade-i Rabbaniyenin o basirane kitabının eşyadaki cilvesini, aksini, misalini hissetmişler. Hâşa “Tabiat” namıyla tesmiye etmişler, körletmişler. İşte “İmam-ı Mübin”in imlası ile, yani kaderin hükmüyle ve düsturu ile kudret-i ilahiye, icad-ı eşyada herbiri birer âyet olan silsile-i mevcudatı “Levh-i Mahv-İsbat” denilen zamanın sahife-i misaliyyesinde yazıyor, icad ediyor, zerratı tahrik ediyor.” (S.548)
2059- “Sani’-i Zülcelal’in âlem-i ekberdeki san’atı o derece manidardır ki; o san’at, bir kitab suretinde tezahür edip, kâinatı bir kitab-ı kebir hükmüne getirdiğinden, akl-ı beşer hakiki fenn-i hikmet kütübhanesini ondan aldı ve ona göre yazdı. Ve o kitab-ı hikmet, o derece hakikatla bağlı ve hakikattan meded alıyor ki, büyük Kitab-ı Mübin’in bir nüshası olan Kur’an-ı Hakîm şeklinde ilan edildi.” (M.233)
2060- Kur’anda (6:59) وَلاَ رَطْبٍ وَلاَ يَابِسٍٍ اِلاَّ فِى كِتَابٍ مُبِينٍٍ buyurulur. “Bir kavle göre Kitab-ı Mübin, Kur’andan ibarettir. Yaş ve kuru, herşey içinde bulunduğunu şu âyet-i kerime beyan ediyor. Öyle mi? Evet herşey içinde bulunur. Fakat herkes, herşeyi içinde göremez. Zira muhtelif derecelerde bulunur. Bazan çekirdekleri, bazan nüveleri, bazan icmalleri, bazan düsturları, bazan alâmetleri; ya sarahaten, ya işareten, ya remzen, ya ibhamen, ya ihtar tarzında bulunurlar. Fakat ihtiyaca göre ve maksad-ı Kur’ana münasib bir tarzda ve iktiza-yı makam münasebetinde şu tarzların birisiyle ifade ediliyor.” (S.252)