2204- LEVH-İ MAHFUZ لوح محفوظ : Her türlü değişiklik ve bozulmalardan muhafaza edilmiş levha. Olmuş ve olacak bütün mevcudat ve hâdisatın bütün ahval ve hususiyetleriyle yazılı bulunduğu kader levhası. (Bak: Kader, Sadaka)

2205- Levh-i Mahfuz’un hakikatını bir derece anlamak için, onun tereşşuhatı hükmünde olan nümuneleri nazara alınmalıdır. Meselâ:

“Nasıl küçük küçük cüzdanlar, büyük bir kütüğün vücudunu ihsas eder ve küçük küçük senedler, bir defter-i kebirin bulunduğunu iş’ar eder ve küçük kesretli tereşşuhatlar, büyük bir su menbaını işmam eder. Aynen öyle de: Küçük küçük cüzdanlar hükmünde; hem birer küçük levh-i mahfuz manasında; hem büyük levh-i mahfuzu yazan kalemden tereşşuh eden küçük küçük noktalar suretinde olan benî beşerin kuvve-i hâfızaları, ağaçların meyveleri, meyvelerin çekirdekleri, tohumları; elbette bir hâfıza-i kübrayı, bir defter-i ekberi, bir levh-i mahfuz-u azamı ihsas eder, iş’ar eder ve isbat eder, belki keskin akıllara gösterir.” (S.53) (Bak: Hafiziyet, Kitab-ı Mübin)

2206- Kur’anda Levh-i Mahfuz ifadesi geçtiği gibi, ona telmih eden ifadeler de vardır. Ezcümle bir âyette şöyle buyuruluyor:

“(85:21) قُرْاٰنٌ مَج۪يدٌۙ Yüksek, şanlı bir Kur’andır. (85:22) ف۪ى لَوْحٍ مَحْفُوظٍ   bir “Levh-i Mahfuz”dadır. Allah’ın hıfzıyla tahriften, yanlışlıktan masun bir levhde sabit ve mahfuzdur. Bu levh, lisan-ı şer’îde meşhur olan Levh-i Mahfuz’dur ki, Sure-i Yasin’de (36:12) وَكُلَّ شَىْءٍ اَحْصَيْنَاهُ ف۪ٓى اِمَامٍ مُب۪ينٍ۟ buyurulduğu üzere, bütün eşyanın yazıldığı sahife-i vücuddur. Onun da aslı, ümm-ül kitab olan ilmullahdır.” (E.T. 5696)

Diğer bir âyet de şöyledir: “(13:39) يَمْحُوااللّٰهُ مَايَشَٓاءُ وَيُثْبِتُۚ Allah dilediğini mahv ü isbat eyler.

Gerek tekvinde ve gerek teşri’de dilediğini mahveder. Vücuddan siler, hükümden iskat, eserini izale eyler. Dilediğini de onun yerine veya re’sen sabit kılar. Evvela tekvin hususunda görülüyor ki, Allahu Teala âlemde birtakım şeyleri ifna ve izale ederken diğer bir takım şeyleri de durduruyor veya yeniden vücuda getiriyor. Allah böyle dilediğini mahv, dilediğini isbat eyler.

(13:39) وَعِنْدَهُٓ اُمُّ الْكِتَاب ve ümm-ül kitab ancak onun indindedir. Bütün kitabların mebdei, asl ü esası olan, hiçbir vechile değişmeyen, mahv ü isbatı mümkün olmayan lâyetegayyer, ana kitab, daha doğrusu kitab anası, düstur-u a’lâ, kütük ancak Allah’ın indindedir ki, o Levh-i Mahfuz veya ilm-i ezelî-i İlahîdir. Değişecek, değişmeyecek, giden, kalan herşey onda yazılıdır. Hepsi malumdur. Onun için fer’î olan diğer kitablarda cereyan eden nesihden, mahv ü isbattan Allah Teala’ya bedâ lâzım gelmez. Ve yine onun içindir ki, tekvin ve teşri’de mahv ü isbat cereyan ettiği halde ümm-ül kitaba nazaran 1جَفَّ الْقَلَمُ بِمَا هُوَ كَائِنٌ dir. Herşey yazılmış, bitmiştir, kalem kurumuştur. Yeniden yazılacak hiçbir şey yoktur.” (E.T. 3002)

Kur’anda (6:38) (17:58) (50:4) (57:22) âyetleri de Levh-i Mahfuz’a işaret eder.

Atıf notları:

-Kuvve-i hâfıza Levh-i Mahfuz’dan haber verir, bak: 206.p.

-Levh-i Ezelî’nin bütün ahval ve vukuatı ihata etmesi, bak: 752.p.

1K.H. hadis: 1071

Yukarı Çık