3905- ÜMMET امّة : Cemaat, kavim, taife. *Bir hâkim milletin ashabından olan hey’et-i içtimaiye. *Bir Peygambere inanıp onun yolundan giden insanların hepsi. Bir Peygamberin hakka davet ettiği cemaat. *Bir dille konuşan millet. *Arkasına düşülecek bir cemaat veya tarikat. Bir imamın talimatıyla, bir hayat anlayışına ve nizamına bağlı bulunan topluluk.
3906- Ümmet-i İslâmiye hakkında bir âyette şöyle buyuruluyor:
«(2:143)وَكَذٰلِكَ Ve ey ümmet-i Muhammed! İşte böyle bir sırat-ı müstakime hidayet etmek suretiyle جَعَلْنَاكُمْ اُمَّةً وَسَطًا Biz sizi vasat, merkez ve her tarafı denk mutedil, hayırlı bir ümmet yaptık. لِتَكُونُوا شُهَدَٓاءَ عَلَى النَّاسِ ki siz diğer nas üzerine kavlen veya fiilen veya halen şahid-i âdil ve nümune-i imtisal olasınız...
Cenab-ı Allah ümmet-i Muhammed’i insanlar arasında böyle hakşinas, hak-gû, âdil ve müstakim, hüsn-ü ahlâkı, ilm ü irfanı ile mümtaz, şayan-ı istişhad ve merkezî bir cazibeyi ve imameti haiz, mukteda-bih bir cemaat yapmak ve tam manasıyla âdil bir ümmet-i hâkime teşkil etmek için saye-i Muhammedî’de yeni bir sırat-ı müstakime hidayet buyurmuştur. Ve akvam-ı saire arasında ümmet-i İslâm bu vazifelerini unutmamak icab edecektir. Müslümanlar şuna buna uyuntu olmayacak, diğer akvama nümune-i imtisal ve merci olmak lâzım gelecektir ki, bunu temin eden sırat-ı müstakim vehbî olduğu halde, onun üzerinde bu noktadan yürümek bir emr-i kesbîdir. Ve bunu iktisab eden ümmetin içtimaı da bir delil-i hak, bir şahid-i hakiki olur. Filvaki bu şerait altında yürüyen müslümanlar ve bilhassa ashab-ı kiram, akvam-ı cihanın merkez-i teveccühü olarak emr-i hakta haiz-i imamet bir ümmet-i kübra olmuşlardır.» (E.T. 523)
“ÜMMET: İmam maddesinden me’huz bir ismi cemi’dir ki, fırak ı nasâ metbu’ ve muktedabih olan cemaat demektir. Yani bir imam mahiyetinde kavi bir cihet-i vahdetle toplanıp muntazam bir surette icra-yı faaliyet eden ve bu suretle muhtelif sunuf ve firak-ı insaniye üzerine hâkim bulunan he’yet-i içtimaiyedir, tabir-i aherle ümmet, imamet-i kübraya haiz cemaattir. Cemaatlere nazaran ümmet, fertlere nazaran imam gibidir. Demek ki, ümmet, bir millet-i hâkime asabından müteşekkil olan he’yet-i içtimaiyedir.” E.T:2/134. ayetin tefsirinden.
3907- Ümmet kelimesinin geçtiği âyetlerden birkaç not:
- Ümmet-i müslime: (2:128)
- Ümmet-i vahide ve inkısamı: (2:213) (10:19) (11:118)
- Emr-i bilmaruf ümmeti (cemaatı): (3:104)
- Mukteda-bih ve hayra davet eden ümmet (cemaat): (3:110)
- Ehl-i kitabdan müstakim bir ümmet (cemaat): (3:113)
- Allah insanları lihikmetin müteferrik ümmetler (milletler) kıldı: (5:48) (42:8)
- Ümmet-i mukteside-i kalile: (5:66)
- Yerdeki hayvan nevileri ve kuşlar da ümmetlerdir. (Şeriat-ı kübraya bağlı muti cemaatlardır) (6:38)
- Her ümmetin bir eceli vardır: (7:34) (10:49) (15:5) (23:43)
- Mudıll başlara bağlı olan ins ve cin ümmetlerinin Cehennem’deki halleri: (7:38) (46:18)
- Kavm-i Musa (A.S.) içindeki hidayete götüren ümmet ve Benî İsrail’in oniki ümmete tefriki: (7:159, 160, 168)
- Her ümmet için bir peygamber vardır: (10:47) (13:30) (16:36) (35:24)
- Hz. Nuh’un (A.S.) Tufanda beraberindeki ümmetten çoğalan salih ve asi ümmetler: (11:48)
- Kıyamette her ümmetten bir şahid ba’s edilecek: (16:84) (28:75)
- Her ümmete bir mensek, ibadet usulü verildi: (22:67)
- Her ümmet kendilerine gönderilen Peygambere ihanete kalkıştı: (40:5)
- Haktan uzak ümmete (cemaata) bağlılıkta ısrar edenler: (43:22, 23)
- İslâm ve tevhid esasında toplanmak (ümmet-i vahide) hakikatı: (21:92) (23:52) (Bak: Cemaat, Millet)