1759- İSM-İ A’ZAM إسمِ أعظم : Allah’ın (C.C.) Kur’an ve Hadis-i Şeriflerde zikredilen isimlerinin manaca en cami’olanıdır. İsm-i A’zam, diğer isimlerin de manalarını içinde toplar. Her ism-i İlahînin de, her mahlukun da bir a’zamlık mertebesi vardır. (Bak: Esma-ül Hüsna)
“İsm-i A’zam herkes için bir olmaz, belki ayrı ayrı oluyor. Meselâ: İmam-ı Ali (R.A.) hakkında “Ferd, Hayy, Kayyum, Hakem, Adl, Kuddüs” altı isimdir. Ve İmam-ı A’zam’ın ism-i a’zamı, “Hakem, Adl” iki isimdir. Ve Gavs-ı A’zam’ın ism-i a’zamı “Ya Hayy”dır. Ve İmam-ı Rabbani’nin ism-i a’zamı “Kayyum” ve hakeza... pek çok zatlar daha başka isimleri ism-i a’zam görmüşlerdir.” (L.339)
1760- “İsm-i A’zam gizlidir. Ömürde ecel, ramazanda leyle-i kadir gibi, esmada ism-i azamın istitarı mühim hikmeti var. Kendi nokta-i nazarımda hakiki ism-i azam gizlidir, havassa bildirilir. Fakat her ismin de azamî bir mertebesi var ki, o mertebe ism-i azam hükmüne geçiyor. Evliyaların ism-i azamı ayrı ayrı bulması bu sırdandır. Hazret-i Ali’nin (R.A.) Ercuze namında bir kasidesi Mecmuat-ül Ahzab’da var. ism-i Azamı altı isimde zikrediyor. İmam-ı Gazalî onu Cünnet-ül Esma namındaki risalesinde, Hz.Ali’nin zikrettiği ve ism-i azamın muhiti olan o esma-i sitteyi şerh ve hassalarını beyan etmiştir. O altı isim de, فَرْدٌ ٭ حَىٌّ ٭ قَيُّومٌ ٭ حَكَمٌ ٭ عَدْلٌ ٭ قُدُّوسٌ dür.” (B.L. 331)
1761- “Cenab-ı Hakk’ın esma-i hüsnası; güneşin ziyasının elvan-ı seb’ayı tazammun ettiği gibi, her bir isim dahi, bütün esmayı icmalen tazammun ediyor. Ve keza esmadan herbir isim, diğer bütün esmaya hem delil, hem hepsinin neticesi oluyor. Kendi aralarında aynalar gibi in’ikasları vardır. Binaenaleyh, kıyas-ı mevsul gibi neticeleri müteselsil olan; veyahut bütün delail-i mürettebeden alınan netice gibi, o esmayı zikir ve yad etmek mümkündür.
1762- Amma bir tek olan ism-i azam, ise şu umumi tazammunun çok fevkinde olarak bütün esmayı tazammun etmektedir. Bununla beraber bazı zatlar ism-i azamın nuruna vasıl olmasında, esma-i hüsnadan herhangi birisinin nuruna mazhariyetle dahi vusûl mümkün olabilir. Şu halde ism-i azam, vasilînin istidadına göre ayrı ayrı olabiliyor. Allahu a’lem.” (M.Nu. 263)
1763- “İsm-i Azamın altı ismi, ziyadaki yedi renk gibi imtizac ederek teşkil ettikleri ziya-yı kudsiyeye bakmak için, bir hülasanın zikri münasibdir. Şöyle ki:
Bütün kâinatın mevcudatını böyle durduran, beka ve kıyam veren, İsm-i Kayyum’un bu cilve-i azamının arkasından bak: İsm-i Hayy’ın cilve-i azamı, o bütün mevcudat-ı zihayatı cilvesiyle şu’lelendirmiş, kâinatı nurlandırmış, bütün zihayat mevcudatı cilvesiyle yaldızlıyor. Şimdi bak: ism-i Hayy’ın arkasında İsm-i Ferd’in cilve-i azamı, bütün kâinatı envaiyle eczasiyle bir vahdet içine alıyor, herşeyin alnına bir sikke-i vahdet koyuyor, her şeyin yüzüne bir hatem-i ehadiyet basıyor, nihayetsiz ve hadsiz dillerle cilvesini ilan ettiriyor..
1764- Şimdi İsm-i Ferd’in arkasından İsm-i Hakem’in cilve-i azamına bak ki: Yıldızlardan zerrelere kadar, hayalin iki dürbünüyle temaşa ettiğimiz mevcudatın herbirisini, cüz’î olsun, küllî olsun, en büyük daireden en küçük daireye kadar, herbirine lâyık ve münasib olarak meyvadar bir nizam ve hikmetli bir intizam ve semeredar bir insicam içine almış, bütün mevcudatı süslendirmiş, yaldızlandırmış. Sonra İsm-i Hakem’in cilve-i azamı arkasından bak ki, İsm-i Adl’in cilve-i azamıyla (İkinci Nükte’de izah edildiği vechile) bütün kâinatı, mevcudatıyla, faaliyet-i daime içinde öyle hayretengiz mizanlarla, ölçülerle, tartılarla idare eder ki; ecram-ı semaviyeden biri, bir saniye de müvazenesini kaybetse; yani İsm-i Adl’in cilvesi altından çıksa, yıldızlar içinde bir herc ü merce, bir kıyamet kopmasına sebebiyet verecek.
1765- İşte bütün mevcudatın daire-i azamı, Kehkeşan’dan, yani Samanyolu tabir edilen mıntıka-i kübradan tut, tâ kan içindeki küreyvat-ı hamra ve beyzanın daire-i hareketlerine kadar herbir dairesini, herbir mevcuduna hassas bir mizan, bir ölçü ile biçilmiş bir şekil ve bir vaziyetle baştan başa yıldızlar ordusundan, ta zerreler ordusuna kadar bütün mevcudatın “emr-i Kün-Feyekün”den gelen emirlere kemal-i müsahhariyetle itaat ettiklerini gösteriyor. Şimdi İsm-i Adl’in cilve-i azamı arkasından (Birinci Nükte’de izah edildiği gibi) İsm-i Kuddüs’ün cilve-i azamına bak ki; kâinatın bütün mevcudatını öyle temiz, pak, safi, güzel, süslü, berrak yapar gösterir ki; bütün kâinata ve bütün mevcudata Cemil-i Mutlak’ın hadsiz derecede cemal-i zatîsine lâyık ve nihayetsiz güzel olan esma-i hüsnasına münasib olacak güzel ayineler şeklini vermiştir.
Elhasıl: İsm-i Azam’ı bu altı ismi ve altı nuru, kâinatı ve mevcudatı ayrı ayrı güzel renklerde, çeşit çeşit nakışlarda, başka başka zinetlerde bulunan yaldızlı perdeler içinde mevcudatı sarmıştır. (L. 352)
Atıf notları:
-İsm-i Azam’ın masdarı, bak. 226.p.
-Haşr-i Azam İsm-i Azam’ın tecellisiyledir, bak: 1217.p.
-Gavs-ı Azam’ın İsm-i Azam’ı “Ya Hayy”dır, bak:38.p.